-1

Destroyer, Kişiselleştiriyorsun ve konu dışı polemik peşindesin. Kişisel polemikler ilgimi çekmiyor. Ve fakat kibirli ve entellektüel dilin dikkâtimi çekti. Tabi entellektüel görünmek adına araya yuvarladığın onca ingilizce kelimeden sonra "manane ya, anlamıyosan senin sorunun daam mı" edasıyla bitirişindeki o çocuksu tatlılıkta gözümden kaçmış değil. Evet, tartışalım bakalım. Ama topu taca atmak yok. Öncelikle, Higgs bozonu/alanı, iddia edildiği üzere kütle kazandırıyorsa, bu süreç gözlemlene/test edilene kadar, bilimsel bir gerçek olmayıp varsayım düzeyinde kalacaktır. Yani parçacığın, herhangi kütleli bir parçacık üzerindeki etkisi gözlemlenmeli ki varsayım realize olsun. Yoksa olan biten şu oluyor: - Higgs bozonunu bulduk... - Evet, harika, kütle kazandırırken gözlemlendi o halde??? - Yok. Daha sadece kendisini bulduk... - ... - ... Öte yandan herhangi bir düşünce sistematiğini referans almış değilim. Bir tez/düşünce/fikir, gözlemlene/test edilene kadar varsayım düzeyindedir. "Rasyonel" gerekçeleri olması, o tezi bilimsel bir realite/ gerçeklik haline getirmez. Senin ve tüm bilimcilerin farkına varması gereken bir gerçek var. Einstein'in zaman ile ilgili ileri sürdüğü ve hâlâ kabul gören tüm tezler, rasyonel gerekçeleri olmasıyla beraber varsayım düzeyindedir. Zaman yavaşlar, durur, daralır ve genişler gibi tezlerin tamamı varsayımsaldır. Çünkü zaman bilimsel olarak test ve tespit edilmedi. Ve eğer bir tez/fikir varsayım düzeyindeyse antitezleri/karşıt fikirleri pek tabiki doğabilir. Ve bu tezlerin hangisi daha rasyonelse o varlığını devam ettirir. Örneğin "ışık bir saniye içinde 158bin km hız ile gidiyor" diye bir düşünce ileri sürülebilir mi? Sürülemez. Çünkü bilimsel bir realite/tespit/gözlem sözkonusu. İkinci paragrafta sorduğun soruya gelelim. Sayfada kalmaya devam et. Daha paylaşacağım tezlerim var. İkna olursan belki sen yazarsın.

gokhan deveci 4 yıl önce 0
0

Evet... Devam edelim aynı zamanda... Boyutlar ile ilgili tezlerimi ileri sürecektim fakat ondan önce oldukça heyecan verici olduğunu düşündüğüm başka bir tezimi ileri sürmeye karar verdim. BIG BANG&EVRENİN GENİŞLEMESİ Öncelikle büyük patlama teorisyenleri de M kuramcıları da evrenin başlangıcına ilişkin çokyönlü bir açıklama getirebilmiş değillerdir. Büyük patlama teorisyenleri evrenin tek bir noktadaki "büyük miktardaki enerjinin" patlamasıyla oluştuğunu iddia etmektedirler. Ama teori, bu enerji "neden tek bir noktaya sıkışmıştı", "patlamasına ne sebep oldu" gibi soruları cevaplamaz/cevaplayamaz. M kuramcıları ise, "enerjinin tek bir noktaya sıkışmadığını, bu enerjilerin membran olarak isimlendirilen çok boyutlu yapılar olarak zaten varolduklarını ve bu membranların bir şekilde birbirleriyle çarpışmaları sonucu evreni oluşturan patlamanın gerçekleştiğini" iddia etmektedirler. Ve yine bu teoride bu yaklaşımı ile birçok bilinmezi içinde barındırmaktadır. "Membranlar neden ve nasıl birbirine çarpmaktadırlar" ve "çarpışmaları neden bir patlamaya sebep olmaktadır" gibi soruların cevapları teoride yoktur. Sonuç olarak her iki teoride de evrenin bir noktadan "patlama" ile oluştuğu ileri sürülmektedir. Evrenin genişlemesinin sebebi olarak ise her iki teoride de "karanlık enerji" ileri sürülmektedir. Evren genişliyor çünkü "karanlık enerji evreni bir şekilde şişiriyor/itiyor." Gelelim kendi tezime... Evrenin bir noktadan bir patlama veya benzeri birşey ile oluştuğunu varsaymak zorundayız. En azından fiziksel olarak bu varsayım bir zorunluluktur ve bu patlamaya sebep olana da fiziksel olarak cevap bulmanın kolay olmadığı kabul edilmelidir. "Patlamaya" ilişkin bir cevabım var ama fiziksel değil. Şu noktada metafiziksel bir açıklama yapmak niyetinde de değilim ki blogumda paylaştığım makalede metafizik içeren tezlerimi okumanız mümkün. Ama "patlama" ve evrenin genişlemesi arasında bir ilişki olduğunu ileri süreceğim ve bu tez fiziksel olacak. İşte heyecan verici olduğunu düşündüğüm o tezim: Evrenin genişlemesine sebep olan, evrenin yaklaşık olarak 14 milyar yıl önce "ilk patladığı o noktadan", "patlamaya" devam etmesidir. Yukarıda bahsettiğim her iki teoride de evrenin 14 milyar yıl önce patladığı ve şu an evreni oluşturan tüm enerji/kütlenin o patlama sırasında ortaya çıktığını düşünmektedirler. Yani yanılgı bu noktada. Evren o "ilk patladığı o noktadan her yöne patlamaya" kesin olarak devam etmektedir. Şimdi bu tezimi daha önceden ileri sürdüğüm tezlerimle birlikte değerlendireceğim. Zaman ve maddenin(atomun) birbirine bağlı ve aynı frekansta titreşen sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik bir yapının unsurları olduğunu ileri sürmüştüm. 14 milyar yıl önce bu sicimler tek bir noktaydı(Enerji olmaları itibariyle). Ve "patlama" ile beraber 3 boyutlu uzaya(mekân boyutları) bütünleşik bir şekilde yayılmaya başladılar ve  hâlâ daha yayılmaktadırlar. Daha önceden örneğini vermiştim hatırlayınız ya da tekrar okuyunuz. 100 metreküplük odanın tamamı uzaya/mekâna karşılık gelirken, içinde hareket edebildiğimiz oksijenin olduğu 8 metreküplük küp MADDE-ZAMAN'a karşılık gelmekteydi. İşte bu küp yani MADDE-ZAMAN odaya yani UZAYA/MEKÂNA yayılmaya devam ediyor. Yani 14 milyar yıl önce "patlayan o noktadan" hâlâ sicim "fışkırmaya" devam ediyor...

gokhan deveci 4 yıl önce 0
-1

Evet... Devam edelim aynı zamanda... Boyutlar ile ilgili tezlerimi ileri sürecektim fakat ondan önce oldukça heyecan verici olduğunu düşündüğüm başka bir tezimi ileri sürmeye karar verdim. BIG BANG&EVRENİN GENİŞLEMESİ Öncelikle büyük patlama teorisyenleri de M kuramcıları da evrenin başlangıcına ilişkin çokyönlü bir açıklama getirebilmiş değillerdir. Büyük patlama teorisyenleri evrenin tek bir noktadaki "büyük miktardaki enerjinin" patlamasıyla oluştuğunu iddia etmektedirler. Ama teori, bu enerji "neden tek bir noktaya sıkışmıştı", "patlamasına ne sebep oldu" gibi soruları cevaplamaz/cevaplayamaz. M kuramcıları ise, "enerjinin tek bir noktaya sıkışmadığını, bu enerjilerin membran olarak isimlendirilen çok boyutlu yapılar olarak zaten varolduklarını ve bu membranların bir şekilde birbirleriyle çarpışmaları sonucu evreni oluşturan patlamanın gerçekleştiğini" iddia etmektedirler. Ve yine bu teoride bu yaklaşımı ile birçok bilinmezi içinde barındırmaktadır. "Membranlar neden ve nasıl birbirine çarpmaktadırlar" ve "çarpışmaları neden bir patlamaya sebep olmaktadır" gibi soruların cevapları teoride yoktur. Sonuç olarak her iki teoride de evrenin bir noktadan "patlama" ile oluştuğu ileri sürülmektedir. Evrenin genişlemesinin sebebi olarak ise her iki teoride de "karanlık enerji" ileri sürülmektedir. Evren genişliyor çünkü "karanlık enerji evreni bir şekilde şişiriyor/itiyor." Gelelim kendi tezime... Evrenin bir noktadan bir patlama veya benzeri birşey ile oluştuğunu varsaymak zorundayız. En azından fiziksel olarak bu varsayım bir zorunluluktur ve bu patlamaya sebep olana da fiziksel olarak cevap bulmanın kolay olmadığı kabul edilmelidir. "Patlamaya" ilişkin bir cevabım var ama fiziksel değil. Şu noktada metafiziksel bir açıklama yapmak niyetinde de değilim ki blogumda paylaştığım makalede metafizik içeren tezlerimi okumanız mümkün. Ama "patlama" ve evrenin genişlemesi arasında bir ilişki olduğunu ileri süreceğim ve bu tez fiziksel olacak. İşte heyecan verici olduğunu düşündüğüm o tezim: Evrenin genişlemesine sebep olan, evrenin yaklaşık olarak 14 milyar yıl önce "ilk patladığı o noktadan", "patlamaya" devam etmesidir. Yukarıda bahsettiğim her iki teoride de evrenin 14 milyar yıl önce patladığı ve şu an evreni oluşturan tüm enerji/kütlenin o patlama sırasında ortaya çıktığı düşünülmektedir. Yani yanılgı bu noktada. Evren o "ilk patladığı o noktadan her yöne patlamaya" kesin olarak devam etmektedir. Şimdi bu tezimi daha önceden ileri sürdüğüm tezlerimle birlikte değerlendireceğim. Zaman ve maddenin(atomun) birbirine bağlı ve aynı frekansta titreşen sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik bir yapının unsurları olduğunu ileri sürmüştüm. 14 milyar yıl önce bu sicimler tek bir noktaydı(Enerji olmaları itibariyle). Ve "patlama" ile beraber 3 boyutlu uzaya(mekân boyutları) bütünleşik bir şekilde yayılmaya başladılar ve  hâlâ daha yayılmaktadırlar. Daha önceden örneğini vermiştim hatırlayınız ya da tekrar okuyunuz. 100 metreküplük odanın tamamı uzaya/mekâna karşılık gelirken, içinde hareket edebildiğimiz oksijenin olduğu 8 metreküplük küp MADDE-ZAMAN'a karşılık gelmekteydi. İşte bu küp yani MADDE-ZAMAN odaya yani UZAYA/MEKÂNA yayılmaya devam ediyor. Yani 14 milyar yıl önce "patlayan o noktadan" hâlâ sicim "fışkırmaya" devam ediyor...

gokhan deveci 4 yıl önce 0
0

Evet... Bir ufak toparlayalım... Ve yeni bir tez daha... Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır. Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur. Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır. "Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır. Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir. Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz... "14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir". Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir. Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır. O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim: "Karanlık bir enerji" yok. "Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor. Evet, bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor. Yani "evren" hızlanarak genişlemiyor. O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım. "Evren o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle geri çökmeliydi". Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvetin bilimsel bir gerçek olmadığını açıkladım ve kütlelerin birbirini çekmediğini ve duruma sebep olanın "bükülme" olduğu tezlerim arasındadır. "Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün". Her yöne genişliyor çünkü. O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım. Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir. Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, karanlık madde kesin olarak vardır. Çünkü kayıp bir kütle var ve bu bilimsel olarak gözlemlenmektedir. Bir sonraki yazımda boyutlar ve karanlık maddeyi birlikte ele almaya çalışacağım.

gokhan deveci 4 yıl önce 0
0

Evet... Bir ufak toparlayalım... Ve yeni bir tez daha... Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır. Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur. Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır. "Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır. Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir. Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz... "14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir". Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir. Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır. O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim: "Karanlık bir enerji" yok. "Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor. Evet, bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre birbirlerinden daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor. Yani "evren" hızlanarak genişlemiyor. O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım. "Evren o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle genişlemesi yavaşlamalıydı".(Evrenin hızlanarak genişlediği varsayımına istinaden) Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvet bilimsel olarak yoktur. (Açıkladım) "Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün". Her yöne genişliyor çünkü. O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım. Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir. Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, karanlık madde kesin olarak vardır. Çünkü kayıp bir kütle var ve bu bilimsel olarak gözlemlenmektedir. Bir sonraki yazımda boyutlar ve karanlık maddeyi birlikte ele almaya çalışacağım.

gokhan deveci 4 yıl önce 0