Asperger Sendromu ve Neuregulin 1: Kişisel bozukluğun getirdiği yaratıcılık
Tarih, çukur kazarak geçimini sağlarken Alternatif Akım’ı keşfeden ve patent memuru iken ışık hızını bulan insanlar gibi sıra dışı davranışlar sergileyen bir çok zekayı barındırır. Bu insanlar sadece sıradan birer çılgın mıydı? Yoksa yaratıcılıklarını başka bir şeye mi borçluydular? Belki de her ikisi...

İlk olarak 1944 yılında Hans Asperger adlı bir tıp doktoru tarafından tanımlanan Asperger sendromu hakkında araştırmalar yapan psikologlar, yaratıcı insanların psikoz ve depresyona direkt bağlantısı olan bir gene sahip olduklarını keşfettiler. Aslında yüzyıllardır teoriden ibaret olan bu farkındalık, tanımlandıktan sonra ilerleyen teknolojiye paralel olarak bilimsel açıdan da desteklenmiş oldu. Neuregulin 1 adı verilen genin, temelde biyolojik beyin gelişimine farklı varyasyonlarda destek sağlasa da, aynı zamanda Şizofreni ve Bipolar rahatsızlıklarla da bire bir bağlantısı olduğu, hatta geliştirdiği kanıtlandı.

2009 da Hollanda – Semmelweis Üniversitesi’nde, kendilerinin aşırı yaratıcı olduklarını düşünen bir grup gönüllü, araştırmacılar tarafından Asperger Sendromunun kanıtlanmasında denek  olarak kullanılır. Yaratıcılığı ölçmek adına, gönüllülerden, bulutların zincirlerle birbirine bağlı olduğunu ve gökyüzünden dünyaya sarkıtıldıklarını düşünün, sizce ne olurdu? ‘ şeklinde sıra dışı ama beyin fırtınası ve mutlak yaratıcılık gerektiren bir dizi soruya cevap vermeleri istenir. Puanlama da aynı şekilde cevabın orjinalliğine ve esnekliğine bağlıdır. Deney katılımcıları, kan örnekleri alınmadan önce aynı zamanda hayatlarındaki başarıları sorgulayan anketlere de cevap vermişlerdir. Deneyin sonucu, Neuregulin 1 geninin yaratıcılık ile olan bağlantısını açıkçaortaya koyar şekilde raporlanmıştır. Raporda belirtildiğine göre, Neuregulin 1 geninin kendine özgü varyantlarına sahip olan gönüllüler, genin farklı formlarına sahip olan katılımcılara nazaran hem deneyde yüksek skorlar almayı başarmış hem de yaşamları boyunca birçok farklı alanda yaratıcı başarımlar kazanmışlardır. Baş araştırmacı Dr. Szabolcs Kéri ‘nin araştırma sonucundaki cümleleri, Asperger Sendromunun bilimselleşmesi açısından atılan ilk adımın, bilim dünyası adına çığır açıcı nitelikte olduğunu göstermektedir. ‘’ Birçok sağlıklı bireyde bulunan ve şiddetli mental rahatsızlıklara yol açabilecek moleküler faktörler, daha yaratıcı düşünmemizi sağlayabilirler’’1

Asperger Sendromu teşhisi konulan bireyler, sıkça rastlanan ve klasik psikolojide ‘bozukluk’ olarak adlandırılabilen belli başlı davranışsal değişkenlere sahiptirler. Autism Ireland’ın yayınladığı ve klinik anlamda kanıtlanan raporuna göre, bu sendrom genellikle yalnız yaşayan, asosyal, insan ilişkileri tek merkezli ve kısıtlı bireylerde ortaya çıkmakla birlikte güçlü bir hayal gücüne ve standart bireylere nazaran matematik, müzik ve çok farklı sanat alanlarında yaratıcı olmaya olanak sağlamaktadır.2  Klasik öğrenme bozukluğu tanımı altında değerlendirecek olursak, Asperger Sendromu, bilimsel açıdan standart davranışlar çerçevesinden farklı olduğu için her ne kadar kişilik bozukluğu olarak algılansa da, tarihsel dehalara göz attığımızda aslında çok sonradan Asperger Sendromu teşhisi konulmuş birçok müzisyen, ressam ve bilim adamı, bu tanımın çok daha ötesinde eserler yaratarak kısıtlı insan ilişkilerini sanatsallaştırmayı başarmışlardır. Psikiyatrist Profesor Michael Fitzgerald’ a göre, bütün psikiyatrik bozuklukların aynı zamanda pozitif boyutları vardır. Bütün psikolojik vakalar kişiye özeldir ve  Neuregulin 1 geninin sayısına göre, okul sistemine uyamayan ve zayıf sosyal ilişkilere sahip olan bu insanlar, birkaç kişinin aynı anda yapabileceği işleri tek başlarına başarabilmekte ve dikkat eksikliği yaşamadan 20-30 yıl boyunca sabit bir konuda yoğunlaşabilirler.3  Albert Einstein, Beethoven, Mozart, Hans ve Christian Andersen gibi birçok dehaya, çok sonradan Asperger Sendromu teşhisi konulmuştur.

Asperger Sendromu, terimsel anlamda Psikiyatri Profesorü Dr. Mark Olfson gibi yenilikçi tıp doktorlarının çabalarıyla Dyslexia gibi öğrenim bozuklukları başlığı altından sınıflandırılarak önemini yitirmeye başladıysa da, Neuregulin 1 geninin sendroma sahip kişilerde fazlasıyla çeşitlilik göstermesi, ilerleyen teknoloji ile çok daha farklı bir boyut kazanacaktır.

‘’Delilik ve dahilik arasında çok ince bir çizgi vardır. Ve ben, bu çizgiyi sildim.’’ Oscar Levant.

Kaynaklar
1 : Kéri, S. (2009). Genes for psychosis and creativity: A promoter polymorphism of the neuregulin 1 gene is related to creativity in people with high intellectual achievement. Psychological Science, 20(9), 1070-1073.
2 : http://autismireland.ie/
3 : Fitzgerald, Michael (2004). Autism and creativity: is there a link between autism in men and exceptional ability?. East Sussex: Brunner-Routledge. 1-58391-213-4
Destek 1 : Martien J.H. Kas,, Leonard C. Schalkwyk : American Journal of Medical Genetics Part B: Interspecies comparisons of functional genetic variations and their implications in neuropsychiatry Volume 150B, 3, Sayfa309–317, 5 Nisan-2009

Mehmet YAR
İngilizce Öğretmeni / Eskişehir -

0 yorum