Kararın Sınırında Bir Tercih Dönemi Analizi
Herhangi bir restoranda önünüzdeki listeden yiyeceğiniz yemeği seçmek bile bazen ciddi bir sorun haline gelebiliyor. Bir de hemen yanıbaşınızda bekleyen sabırsız bir garson varsa acele bir kararla listede gördüğünüz ve nasıl birşey olduğunu bile bilmediğiniz birşeyi aniden seçebiliyorsunuz. Sonuç bazen iyi olsa da genellikle keşke başka birşey seçseydim pişmanlıkları yaşanıyor. Günlük hayatımızın herhangi bir anında bile tercih yapmak bu kadar önemli iken bir insanın geleceğini belirleyebilecek en önemli seçim mevsimi yine gelmiş çatmış bulunmakta. “Tercih Dönemi” olarak bilinen bu dönem genellikle komşunuz Ayşe Teyze’ den Bakkal Emin Amca’ya kadar hemen hemen herkesin fikir sahibi olduğu kafa karıştırıcı bir dönemdir.

Şu anda Yüksek Enerji Fiziği alanında doktora yapmakta olsam da uzunca bir süre çeşitli özel eğitim kuruluşlarında öğretmenlik, idarecilik yapmış birisi olarak bu konuda benim de söylemek istediğim birkaç önerim olacak. İsterseniz bu karmaşık ve can sıkıcı dönem hakkında cevaplarını bilmek istediğimiz soruları sıralayıp bu süreçte daha doğru kararlar alabilmek adına bu sorulara verilebilecek cevaplarımızı derleyelim.

Tercih döneminde sorulacak ilk soru aslında “Ne okuyacağım?” sorusudur muhtemelen. Tamamen ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, maalesef ülkemizde yürütülen eğitim sistemi içerisinde ögrencilerimizin büyük bir çoğunluğu kendini tanıma fırsatı bulamamakta ve dolayısıyla üniversitede hangi bölümün kendisi icin daha faydalı olacağı konusunda bilgi sahibi olamamaktadır. Bu konuda problemi olan öğrencilerin gitmiş oldukları eğitim kurumunda onları yakından tanıyıp gözlemlemiş ögretmenlerinden fikir almalarında çok büyük yarar vardır. Çok büyük olasılıkla sizi yakından tanıyan öğretmenleriniz sizin de kendinizi ikna edebileceğiniz fikirler verecektir. Çünkü bu sürecin en önemli başlangıç adımı hangi bölümlerin sizin için daha yatkın olduğunu belirlemekten geçmektedir. Örneğin Matematik Bölümü istersiniz, okula başladıktan sonra aslında bu bölümün size uygun olmadığını anlayıp bir süre sonra pişman olarak tekrar sınava girer ve Tıp Fakültesi’ne gidersiniz (gerçek bir hikayeden alınmıştır). Matematik ile Tıp arasındaki alakasızlık aslında bu süreçte bir öğrencinin kendini ne kadar tanımadığı ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada “Ne Okuyacağım?” sorusunu “Nasıl Okuyacağım?” sorusu ile pekiştirmek gerekir. Yani ben bu bölümü okuyabilirim diyebilmek için okumayı planladığınız bölüm hakkında yeterli miktarda bilgi sahibi olmanız gerekmektedir. Az önce de bahsedildiği gibi ögretmenlerinizin bu konuda katkıları oldukça önemlidir. İnternet de sahip olduğu oldukça verimli bilgilerle açıklayıcı olacaktır. Ancak asıl katkının hemen hemen her tercih döneminde üniversitelerin düzenlediği tanıtım etkinlerinden geleceğini belirtmekte yarar vardır. Çünkü bu tarz etkinliklerde birincil kaynaktan ilgili bölümün ders içerikleri, akademik gereksinimleri gibi birçok veriye ulaşma şansına sahip olunacaktır. Eğer bu tarz bir etkinlik bulma şansınız yoksa bile ilgili üniversitelerin ilgili bölümlerine giderek kendi kişisel araştırmanızı yapabilir, aklınızda oluşmuş ya da oluşabilecek soruların cevaplarına ulaşma şansını yakalayabilirsiniz. Bu tarz bir etkinlik ya da araştırma “Ne Olacağım?” sorusu için de cevapları bulabileceğiniz kaynak olacaktır. Çünkü, yine maalesef, ülkemizde belki de en önemli öncelik okumayı planladığınız bir bölümü bitirdiğinizde ne olacağınızı, nasıl bir kariyer sahibi olacağınızı önceden düşünmek oluyor. Her ne kadar kişinin kendisini ne kadar donanımlı bir hale getirebildiği gerçeğinin başarılı olmak için birincil öncelik olması gerekse de, iyi bir iş sahibi olabilmenin ne kadar kolay olduğuyla ilgilenilmektedir. Buradaki en büyük problem bugünün şartlarında rahatça (!) iş sahibi olunan bir bölümün sizin mezuniyetinizden sonra da bu imkanları sağlayıp sağlayamayacağını hesaba katmayı gözardi etmektir.

Şu ana kadar “Ne Okuyacağım?”, Nasıl Okuyacağım? Ne olacağım? gibi sorularla boğuştuktan sonra belkide en popüler olanına geldik; “Nerede Okuyacağım?”. Bu soru bu sekilde soruldugunda bir kısım öğrenci kendisini sahil kenarı bir şehrimizde, ders cıkışı plajda kokteylini yudumlarken hayal edebiliyor. Öyle ya uzun ugraşlar sonucu sınava hazırlandıktan sonra arkadaşlarla da planlar yapılıp memleketin en güzel köşelerinde rahat(!) bir egitim hayatı hakedilmiştir, degil mi? Tabii ki üniversite okunacak şehir oldukça önemlidir. Ulaşım, konaklama, sosyal imkanlar gibi öğrencinin yaşam kalitesini etkileyen faktörler mutlaka göz önüne alınmalıdır. Burada önemli olan, okunacak okulun eğitim düzeyinin ve kalitesinin şehir seçimleri kadar önemli olduğunu unutmamak gerekliliğidir. Örnek vermek gerekirse, Fizik Bölümü okumak isteyen bir arkadaşımız sahil kenarı bir üniversite ile o kadar da sahil kenarı olmayan bir üniversite arasında tercih yapmak durumunda ise dikkat etmesi gereken bölümlerdeki içeriktir, o bölümün üllke genelinde ya da yurt dışında ne etkinliğidir. Şöyleki; o Fizik Bölümlerinde kac öğretim üyesi var, bunlar hangi alanlarda hangi konularda çalışıyorlar gibi ayrıntılara dikkat edilmesi gerekir. Mesela bu iki üniversiteden birinde sadece Katı Hal Fiziği çalışan hocalar yoğunlukta iken diğerinde bu alanla birlikte Yüksek Enerji Fiziği, Güneş Enerjisi, Matematiksel Fizik gibi alanlarda da çalışan insanların olduğunu bilen bir öğrencimiz sırf sahil kenari diye kendini kısıtlaması pek de doğru olmayacaktır. Bu bilgilere hem ilgili okulların ve bölümlerin internet sayfalarından hem de az önce bahsedilen tanıtım etkinleri gibi.

Sonuç olarak çok çetrefilli bir süreç olan bu “Tercih Dönemi” konusunda ana hatlarıyla bazı sorular ve cevaplarına ulasmaya çalışıldı. Bu yazının amacı aslında doğru bilgilere doğru kaynaklardan ulaşmak gerekliliğidir. Doğru bilgilere ulaşabilmek için de kendinize doğru soruları sormak zorunda olduğunuz gerçegini unutmamak gerekir. Doğru sorular için de dikkate almanız gereken şeyler kendi iç dünyanız, hayalleriniz, geleceğe dair planlarınız, yetenekleriniz, aileniz, onların maddi-manevi durumlari gibi siz kaynaklı önceliklerdir. Doğru kişilere dogru sorular sorarak giriş kısmında olduğu gibi acele karar vermekten ve ne olduğunu bilmediğiniz bir dünyada uyanarak hayal kırıklığına uğramamanız dileğiyle. Başınızda bekleyen garson tercih süresini iki gün daha uzattığından (16 Temmuz 2015’ e kadar) düşünmek icin yeterli vaktinizin olduğunu unutmayın. Güzel ülkemizin güzel üniversitelerinde ne istedigini bilen ve istediğini alan bireyler olmaniz dileğiyle...

NOT 1: Tercih sıralaması yaparken, ilk bir iki tercihiniz asla gelmeyeceğini düşündüğünüz sizin puan ve sıralamanızdan çok daha yüksek yerler olabilir. sonrasında 4-5 tercih her ne kadar yüksek olsa da daha makul sıralamada olan tercihler yapılabilir. Bunun akabindeki bölge yoğunlukla kendi sıralamanız ve yakın çevresi (belirli bir oranda sıralamanızın üst ve alt kısmını kapsayan bir bölge) olmalıdır. Son 3-4 tercih ise artık can simidi olarak kullanılabilecek, kendinizi sağlama alacak, ilk bir iki tercihte olduğu gibi (bu kez tersi) kendi sıralamanızın oldukça altında kalan bölümleri yazmanız dogru olacaktır. Bu şekilde bir dağılım yapmanız hem üst kısımdan hem de alt kısımdan olası bütün senaryoları kapsayacak hem hayalperest hem de sağlamcı bir tercih liste hazırlamış olmanızı sağlayacaktır.

NOT 2: Belirli özel şartlara dikkat edilmesinde de fayda vardır (ilk 5000 içinde olup ilk 3 tercihinde Temel Bilimlere yerleşenler için ödenecek burs vs gibi)

NOT 3: Olası sorularınız halinde benimle irtibata geçebilirsiniz: [email protected]

0 yorum