-2

Şu ana kadar sahip olduğumuz bilgi ve gözlemlere göre, hiç bir kütlesiz nesnenin veya alanın ışık hızını geçtiğine dair kanıt ve hiç bir kütleli nesnenin de ışık hızına ulaştığı saptanmamştır. (Dolanıklık konusunu hemen gündeme getirecek olursanız. O konu da sorunlu. Bildiğim kadarına göre, bence yanlış açıdan ele alınıyor. Doğru açısını ise bilmiyorum. Yanlış, çünkü dolanıklık ile bilginin bir şekilde ışıktan hızlı gittiğini iddia ettiğimizde, evrenimizdeki neden- sonuç ilişkisini de bozmuş oluyoruz.) Konuya geri dönersek; solucan delikleri 3 boyutlu evrenimizin 2 boyutlu bir kağıt gibi bükülmesi ile aralarındaki köprü gibiymiş gibi anlatılsa da, bu durumu yorumlarken bence farklı ele almalıyız. Eğer evreni 2 boyuta (kağıda) indirgiyorsak, maddenin tüm bilgisi de bu iki boyut üzerinde demektir. O halde bilgi 3 boyutluymuş gibi açtığımız solucan deliğinin içindeki boşluktan değil, yüzey alanından aktarılmalı. Çünkü solucan deliğinin içindeki bu alan bizim evrenimize, uzay-zaman'a dahil değildir. Bilginin aktarıldığı o iç yüzey bizim evrenimizin dokusuyla "temas" ta olduğundan, o iç yüzey boyunca gerçekleşecek hareketinde ışık hızı sınırı kuralına uygun olması gerekir diye düşünüyorum. Bu, bilginin 1000 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene solucan deliği ile bir kaç saat ya da dakika da gitmesi anlamına gelebilir. Çünkü solucan deliğinin iç yüzey (alanının) (baştan-uca) mesafesi ışık hızı sınırına göre bu kadardır. Varsayımsal Solucan deliklerinin iç yüzeyleri iki boyutlu yapısı gene varsayımsal karadeliklerin iç yapıları ile benzer özellikler taşıyor. Madde-bilgi katılışı ile hacmi değil, yüzey alanı genişliyor. (Hawking) (Hologram evren düşüncesi de bu fikirle güçleniyorya zaten. Ya evrenin yüzeyindeki iki boyutlu bilgiden ibaretsek ve tüm evren bunun bir hologramı ise... gibi...) Her ikisi de bizim evrenimizde 2 boyutlu. Yani hangi yön ve açıdan gelirseniz gelin, girişi hep karşınızda görüyorsunuz. Her ikisi de Einstein'ın aynı bakış açısı altında, aynı kurallar altında farklı koşullarda gerçekleşen farklı olaylar. Bu nedenle karadeliklerin başka evrenelere açılan solucan delikleri bile olabileceği gündeme gelmiş. (Ama bunun karşılığı bir akdelik olması lazım.Başka evrenlerin karadeliklerinden bizimkine açılan. Üstelik bu akdelikten gelen enerji nedeniyle bunların gözlemlenebilir olmaları gerekir. Oysa böyle bir gözlem hiç yok. Enerji yoğunluğu artan hiç bir bölge yok. ) Karadelikler, başta varsayımsal olmalarına rağmen, çeşitli gözlemler de "görülmemelerine rağmen o bölgedeki uzay zamanın kütle çekim kuvvetlerine vermesi gereken tepkilerin gözlemlerinin, varsayımdaki hesaplamaları doğrulamaları ile gözlemlenmiştir. (Yani Samanyolu merkezinde bir süper karadelik olduğunu biliyoruz. Her şey buna uygun tepki veriyor çünkü. Ama bu bilgi aslında bilimsel anlamda doğrulanmış değil.) Solucan deliklerinin yüzey alanı arasında kalan ve evrenimize ait olmadığını düşündüğüm alanda, enerji yoğunluğu bizim evrenimizden farklı, muhtemelen daha düşük ve belki hiç düzeyinde olmalı. Bizim uzay zaman dokumuza ait olmadığından, bildiğimiz anlamda bir "zaman" kavramı da olmamalı bence... Not: Herman Bondi'nin K-Calculus'ü özel göreliliği Lorentz ile aynı sonuçları sağlayacak şekilde fakat daha basit bir yapıda hesaplayabiliyor. Bu hesaplama daha yeni sayılır (1960'lar civarı sanırım) ve Lorentz kadar yaygın değil, alternatif te değil. Farklı bir bakış açısı sadece. https://arxiv.org/ftp/physics/papers/0110/0110007.pdf (Yazıyı daha okumadım. Bir ara okurum diye linkini tutuyordum.) Örnekle açıklama: Dünyadan ayrılan uzay gemisine radar (radyo) sinyali yolluyorunuz. Geri aldığınız yankı ile relavistik hesaplamaları yapabiliyorsunuz. (Dünya da ve gemide eş zamanlı çalışmaya başlamış özdeş saatler olması koşuluyla... Sanırım @mzgnccn'in hoşuna gider.)

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 6 yıl önce 0
0

Necmi senin haricinde belki herkes internetteki bilgileri nasıl ve nerden alacağını gayet iyi biliyor(Böyle bir siteye güven olmayacağını da… Ben de öğrenmiş oldum). Liseli bir öğrenciye at gözlüğü takmaktan bahsedemezsin onlar daha çok genç ve algılamaları çok daha yüksek (emin ol senden iyi anladıkları kesin). Eğer çağın gereklerine ayak uyduramazsan çağın gerisinde kalmaya mahkûm olursun. Bu gün bir Cern ve Nasa nın sitelerini güncel takip edemezsen yapılan deneyleri de gözlemleri de kaçırırsın. Ve onları destekleyen kaliteli başka siteler de var. Makale yazanlar da belli uzmanlık alanları olan kişiler. Kitap basılmasını beklersen yerinde sayarsın bir kitabı hazırlamak için çok uzun yıllar harcamak gerek ve her konuda da kitap basılmıyor. Kaldı ki her şeyin görüntülü bir şekilde simülasyonlar ile anlatıldığı bir ortamdayız ve bu da algılamayı daha da pekiştiriyor. Bu anlattıklarımdan kitap zaman kaybıdır gibi bir sonuç ortaya çıkmasın. Hepimiz çoğu şeyin temelini kitaplarla atmak zorundayız zaten bu kabul gören bir gerçek ama aynı zamanda güncel bilimi de takip etmeliyiz. Onu da internet aracılığıyla yapıyoruz var mı başka olanak? Yabancılar bu konularda bizden çok daha iyi. Bir Stanford ya da Arizona üniv. deki prof un youtube kanalı var mesela ve adam canlı oturum açıyor. Bu sayede dünyanın dört bir yanından insanlar merek etikleri soruları sorabiliyor. Ben kendim de katılıp soruyorum ve cevap da alıyorum gayet yalın bir İngilizceyle anlaşılır bir şekilde cevaplıyorlar(Herkes ilgilendiği alanın kullanılan kavramlarına, teorilerine aşina zaten (sen hariç) bu yüzden neyin mecaz olup olmadığı da anlaşılır). Bunlar sadece bir kısmı bedava olan kurslar, ders oturumları ve daha birçok imkân var. Kullanmasını bilene tabi

mzgnccn 6 yıl önce 0
-5

Ömer Bey, Diyelim ki Andromeda galaksisinde yaşanabilir bir gezegen tespit ettik ve oraya gitmek istiyoruz. Aradaki mesafe yaklaşık 2.5 milyon ışık yılı. Şimdi bu mesafeyi nasıl kısaltacağız? Galaksileri birbirlerine yaklaştırmaktan söz ediyorsunuz. Aksi gibi Andromeda ve Samanyolu galaksileri zaten birbirlerine doğru hızla yaklaşıyorlar. Aradaki mesafeyi söylediğiniz gibi onda bir oranında kısaltsak daha 250.000 ışık yılı yolumuz kalacak. Hatta galaksileri birbirlerine değecek kadar yaklaştırsanız bile daha yüzlerce ışık yılı gidecek yolunuz olacak. Ama bu arada çevresel bir felakete yol açacağız. Yani iki büyük galaksi birbirlerine girecekler. Bu arada yerel galaksi kümesiyle olan kütle çekimsel bağları etkilenecek ve belki daha büyük felaketlere neden olacağız. Bence olayı bu şekilde izah etmek pek olası değil. Yani bilim adamları grafiklerle ve simülasyonlarla uzayın büküldüğünü gösteriyorlar ama aslında gerçekte olacak olan bu değil. Onu anlatmaya çalışıyorum. (Bir de evrenin en uzak diğer köşesiyle büküldüğü versiyonunu düşünmek çok korkunç çünkü milyarlarca galaksi çarpışmak, üst üste yığılmak zorunda kalacak.) Uzayı bükerseniz içindeki her şeyi de birlikte taşımış olursunuz. Galaksileri birbirlerine yaklaştıracak kadar güç ne anlama gelir? O galaksilerden daha büyük bir güç gerekir. Her birinde yaklaşık 300 milyar yıldız var. Yani bir karadeliğin kağıdı katlar gibi uzayı büktüğünü gösteren temsili resimler ne derecede gerçekçi olabilir? Gerçekte anlatılmak istenen bu mudur? Gerçekte olacak olan şudur; Karadelik kendi içine çöker. Bu çökme mesafeyle ölçülse "sonsuz" sonuç verir. Yani karadelik yerine solucan deliği olsa içi boş olduğu için çökme yerine bir tarafa yönlenecek ve ulaşacağı mesafe sonsuz anlamında olacaktır. Eğer bu delik bir başka bölgeye yönlendirilip, irtibatlandırılabilirse içinden geçecek olan şeyler belki de hiç zaman harcamadan karşıya ulaşacaklar anlamına gelir. Bu arada geçiş yapan maddenin enerji haline gelip diğer tarafta tekrar maddeleşmesi kuantum bilgisayarla belki başarılabilir. ( 3 D yazıcı gibi ) Ama geçiş hiç zaman gerektirmezse o zaman madde deforme olmadan atlayabilir. İnsan boyutunda bir solucan deliğinin meydana gelmesi milyar sayıda yıldızın enerjisini harcamayı gerektirir. Yani bu solucan deliği teorilerinin gerçekleşme oranı çok düşüktür. (Ama imkansız değil.) Ben böyle düşünebiliyorum şimdilik.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0
-5

Evet haklısınız. Tüm solucan deliği teorileri fantezi. Ama sadece bir tane teori yok. Pek çok teori var. Herkes gibi bizim yaptığımız da "acaba şöyle olsa ne olur?" gibisinden akıl yürütme çalışması. Yanlız benim düşündüğüm bazı şeyler yok değil. Evrenin ilk zamanlarında enerjinin çok küçük alanda ve çok yoğun olduğu zamanda bu çeşit solucan deliği türünden anomaliler oluşmuş olabilir. İşte o zamandan kalma buruşukluklar ya da solucan yolları evrenin bu günkü yapısında etkili olmuş olabilir.Belki de hiç ummadığımız bir bölgede tabii gelecekte, uzay gemilerinin artık normal karşılandığı zamanlarda geminin biri tesadüfen bu yollardan birini keşfedebilir. Yani çok fanteziler çıkar bu konudan. Ama yukarıda Ömer Bey'e bahsettiğim düşüncemi biraz daha derli toplu açayım isterim. Karadelik malum, madde çökmesidir ve içinden geçmek imkansızdır. Çünkü madde kendi ağırlığını taşıyamadığından kendi içine çökmüştür. Bu çökme ışık hızını aşan bir çökmedir ve kendi içine doğru sonsuz bir çökme enerjisi barındırmaktadır. Bu önemli çünkü solucan deliği karadeliğin bütün özelliklerini taşır. Ama içi boş olduğu için kendi içine çökemeyeceğinden (eğer oluşursa) anında her hangi bir tarafa yönlenecektir. Benim düşündüğüm; eğer karadelikte bu çökme ışıktan daha hızlı olduğuna göre, yönlendiğinde acaba yine ışıktan daha hızlı olacak mıdır? Bence olabilir. Elbette evrenin içinde ışık hızı aşılamaz ama düşünmeye de engel olmaz. Anlatmak istediğim buydu.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0