0

Peki " zar " neyden oluşur ?

Kemal ( Bay Hiçkimse ) 7 yıl önce 0
0

Aslında ben şahsen sicim teorisini pek benimsemiyorum. Ama teoriyi inceledim. Evreni açıklamak için bulunmuş güzel bir yöntem. Üstelik matematik açısından çok ileri bir yere gelmiş. Elbette bizim için onun matematiğini anlamak çok çaba ister. Biraz hayal ötesi gibi... Madem bol metaforlu dediniz o zaman kendi açımdan konuya gireyim. Aslında her şey enerjinin safhaları ve kütlesizlikten, kütle kazanma yöntemi üzerine düşünmekten meydana gelmiş gibi... Yani, enerjiye kütle vermek öyle kolay bir şey değil. Ayrıca bir de Higgs alanı durumu var biliyorsunuz. O da ayrı bir kütle kazandırma yöntemi. Ama sicim teorisini kabul edersek bu defa Higgs olayını yok farz etmemiz gerekir. Yani, ikisi aynı evrende olmaz. (Ya da Higgs alanını zarın kendisi olarak düşünmek gerekir.) Zar aslında maddi bir şey değil. Enerjinin iki boyutlu bir görünümü. Yani yoğun bir enerji duvarı gibi bir şey. (Madde durumu yok. Çünkü enerji çok yoğun ve madde olarak "Üç boyutlu" düşünsek hemen karadelik olur. O yüzden "iki boyutlu" olarak kabul etmek zorundayız.) İki zar çarpışıyorlar ve ayrılıyorlar. Bu, titreşim ve hareket yaratıyor. Yani enerji çalkantı geçiriyor. Biz buna Big Bang diyoruz. Zarın üzerinde yine iki boyutlu sicimler var. Bir nevi deri üzerindeki kıllar gibi. Ama sabit değiller. Zarın üzerine bağlılar ama her yere kayıp gidebiliyorlar. İşte bu sicimler çalkantının şiddetinden dolayı titreşiyorlar. Elbette bu çok küçük boyutta (plank boyutunda) bir hareket ama çok enerjik bir durum. Bir sicimi titreştirmek için 14 tonluk bir kuvvet gerekiyor. İşte bu 14 tonluk titreşim enerjisi kütle yaratıyor. Yani biz bu titreşen sicimi "kütle" olarak algılıyoruz. Zarın üzerinde enerjinin (maddeleştiği zaman) yayılabileceği boyutlar var. Ama bunların sadece üçü açık. Maddi parçacıklar bu üç boyutta hareket edebiliyorlar. "Öne-arkaya" "sağa-sola" ve "yukarı-aşağıya" Sicimler diğer boyutları sarmalamışlar ve açılmalarını önlemişler. (Neden? diye sormayın çünkü sicimlerin titreşim enerjisi dışında bir de sarmalama enerjileri var. Denklemlerde bu iki enerji durumu üzerinden çalışılıyor) Ve sonuçta on bir boyut üzerinde çalışıldığında teori matematik olarak nihai bir kurama gelip dayanıyor. Sicim "M" kuramı denilen bu kuramın nihai olarak "Her şeyin teorisi" olduğu söyleniyor. Yani aslında dümdüz, iki boyutlu bir evreni, sinemada üç boyutlu gözlük takmış gibi üç boyutlu görüyoruz. Tek farkı; sinemadaki görüntü size çarpacakmış gibi oluyor, bizdeki ise gerçekten çarpıyor. Yalnız, bir tek ayrıcalıklı durum var. O da "kütleçekim" parçacıklarını temsil eden sicimler. Onlar zara bağlı değiller. Kapalı olan bu sicimler gravite sağlıyorlar. Tabii bu durum biraz farklı düşüncelere yol açıyor. Zara bağlı değillerse, o zaman diğer zarlar arasında serbestçe gezinebilirler demek oluyor. Yani bu kuram çoklu evrenler "zarlar" gerektiriyor. Her bir çarpışma sonucunda evren sona eriyor ve yeni bir evren kuruluyor... (Benim algıladığım "sicim teorisi" böyle bir şey...)

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Bence, Durgun, noktasal enerji; boyutsuz.Tekil. 1 doğru üzerinde titreşen noktasal enerji; 1 boyutlu sicim 1 doğru üzerinde titreşen 1 boyutlu sicim; 2 boyutlu sicim; zar 1 doğru üzerinde titreşen zar; 3 boyutlu zarlar.. 3 boyutlu zarlar fiziksel olarak kapalı zarlar. Evren dokusu: 2 boyutlu zar sicim, titreşim alanı çok geniş,2 nci titreşiminin yönünden dolayı 3 boyutlu yapıda algılanıyor. (2 boyutlu karadeliklerin 3 boyutlu algılanması gibi ya da merkezinden tek noktadan basınç alan çarşafın 3 boyutlu yapı arz etmesi gibi. Ama buradaki metafor farklı; Her yönden ultrasonik ses dalgalarına maruz bırakılan suyun titreşim hareketi gibi veya sanki "denizden göğe yağmur yağıyormuş" gibi bir durum. Bu titreşim hareketi ile doku oluşuyor. Tek uzamsal boyut üzerindeki tek yönlü hareket de bu titreşim alanındaki enerji ile etkileşime giriyor.) https://4.bp.blogspot.com/-XJa4RFIWWoc/WPtjQIss9BI/AAAAAAAAETY/-aPHlOqoFjEc9emE6N6Bu6ykXPJJCm7BQCLcB/s640/image002.gif Başka bir amaç için hazırlamış olsam da , tek yönlü olarak ele alınca, aynı işi görüyor. Mesela yeşil alan. Bu canlandırma da bellli bir kapalı alandaki titreşimler zamanla birbirleri ile girişim yaparak, bazı bölgelerde yüksekliklerini değiştiriyorlar. Oysa sisteme dışarıdan ek enerji verilmiyor. ) Kast ettiğim 3ncu boyutlu doku algısını sağlayan titreşimlerde işte böyle bir şey. Eğer titreşimlerin yüzey alanından bakarsak, hala 2 boyutlulular. ama hareketleri ile oluşan yapı 3 boyutlu. Bu haliyle Higgs alanı eşdeğeri. 3 boyutlu sicimler, bunun tek boyuttaki titreşim alanında etkileşime giriyor. Ama tamamen kütle karşılığı değil, enerji yoğunlaşması sadece. Kütle için başka koşullarda gerek. Yoksa her 3 boyutlu zar kolayca kütleleşirdi. Boyut; enerjinin titreşim alanı Sarılmış-kıvrılmış boyut; başka bir sicimin titreşimi ile önü kapatılmış alan. Zar, enerjiden oluşur. (Sanırım karadeliklerde, evrendeki serbest madde ve enerjiyi de tekilleştirerek bu dokuyu besliyor.)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Öncelikle Deniz Bayrak arkadaşımıza teşekkür etmek gerekiyor. Böyle bir soru sorduğu için. Buddha and jesus konunun açılmasını sağladı. venividi ve Burtay Bey kendi açılarından fikirlerini yazmışlar. Bunlar güzel şeyler. Mutluluk veriyor. Elbette sicim kuramı bunlardan ibaret değil. Daha "süpersimetri" kavramı var. Deneyciler süper simetrinin ön gördüğü süpereşleri arıyorlar hızlandırıcılarda. Calabi yau şekilsizlikleri, çok boyutlu yapılanmalar ve kuramın ürettiği çok boyutlu matematik... Ama her şeyden önce açılması gereken bir konu var bence. "Boyut" kavramını nasıl anlayacağız? venividi ve Burtay Bey boyutları aynı şekilde anlıyorlar gördüğüm kadarıyla. Aslında hepimiz terimler ve kavramlar üzerinden düşündüğümüz için (teorik fizik sonuçta) en azından asgari müşterekte bir ortak zeminde anlaşmak gerekir. "Tek boyut" ne anlama gelir? 1 boyutlu sicim olmaz bence. O sadece noktasal, çöküntü gibi bir şey olur. Yani, dışarıdan bakan için sonsuz küçük bir nokta, kendisi için ise kendi içine doğru genişleyebilen sonsuz bir çöküntü. (Artık nasıl anlayabilirseniz. Çünkü anlatmakta zorlandığım tek konu bu. Kendime de tabii.) Yani, tek boyutlu, uzunluğu olan bir şey olmaz. Hiç eni olmayan bir çizgi çizebilmek mümkün olur mu? Mutlaka bir eni olmak zorunda. O zaman da iki boyutlu olur. Ben de böyle anlıyorum. Enerji boyutlar üzerinde titreşebilir elbette. Ama tek bir boyut kullanan bir "şey" bile olsa o iki boyutlu bir şeydir bence. Uzamın kendisini bir varlık olarak alamayız diye düşünüyorum. O "zaman" anlamında soyut bir kavramdır. (Sizin düşüncelerinizi de merak ediyorum)

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Necmi Bey, Haklı tereddütünüzü be mantıksal yaklaşımınızdaki sağlamlığı kabul ediyorum. Diğer yandan "boyut'un ne olduğu?" konusu aslında oldukça soyut kavram. Çünkü elimizdeki uzamsal boyutlar, en, boy, yükseklik veya koordinat sistemi x,y,z boyut kavramını anlatmakta yetersiz kalıyor. Daha bunları oturtamamışken ve ancak somut, tutulabilir ölçümlere bağlamışken, bir de karşımıza soyut boyut kavramları çıkıyor. "Zaman" gibi... O da yetmiyormuş gibi, bir de karşııza matematiksel ve fiziksel sayısız boyut olasılığını çıkartıyorlar. Tamam, boyut veya boyutumsu da... Hepsinin ortak özelliği ne? İşte bu soru üzerinde yoğunlaştım. You tube da 10-11 boyutu anlatan bir video vardı. Her seferinde mevcut boyuta bir kendisi kadar ekleyip, bir üst boyutu ortaya çıkartıyordu... Bana göre fiziksel anlatım olarak güzel olsa da, boyut kavramını kavratma da yetersiz idi... Bu nedenle, boyutu; enerjinin titreşme alanı olarak kabul ettim. Bu şekilde ele alınca, hiç çizgiyle, uzunlukla veya benzeri bir durumla karşılaştırmak zorunda kalmadım. Üstelik aynı yaklaşım tüm matematiksel ve fiziksel somut boyutları karşıladığı gibi, soyut boyutların ne anlama geleceği konusunda da tatmin edici bir açıklama verdi bana... Enerji hiç titreşmiyorsa, noktadır. Boyutu yoktur'dan başladım. Sonrası devam etti böylece. Hatta "zaman" bile, bir titreşim alanı olarak hareket verdiği için, boyut niteliğine uydu. (Zaten bundan yola çıkarak, 5nci boyutu da "hız " olarak tanımladım." Bu kısmı doğru olmasa bile ilk 4 bilinen boyut için, titreşim alanı, tatmin edici bir açıklama gibi bence...) Bizim fiziksel algımız, tanımlanan alanı kesin sınırlar içine yerleştirmeye yönelik. Bu nedenle boyutu ele alırken, sizin gibi, tek boyutlu bir çizgi gibi, en azından 2 boyutu varmış gibi geliyor. Ama boyutu, titreşim alanı olarak ele alamıyorsanız bile, aslında aralarında çok büyük fark yok; sadece sizin dediğiniz "hareket, her şeyin temeli" kavramının başka bir açıdan açıklaması olarak boyutu; "titreşimin vektörü" olarak düşünün. Bu şekilde, boyut tanımlarını ele aldığınızda, önerdiğim yaklaşımın basit ve sade olduğunu da göreceksiniz. İşin güzel yanı, bu yaklaşımda bir sakatlık veya hata var ise, onu da görebilme şansı siz de... Bu da hatadan dönme imkanı demektir. (Mum dibini atdınlatmıyor maalesef)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0