0

Elektromanyetik etkileşimler üzerine...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 13
0

\"... benim önermemle bulacaklarsa bu benim için tarifsiz bir keyif olacaktır. \" Benim içinde geçerli, sizin adınıza da, kendi adıma da hatta başka bir arkadaşım adına da olsa... Kuram basit zaten, genişleyen bir akışkan ve bunun iç dinamikleri. ama işin içine dış dinamikler girince, kalıyorum. Hayal gücüm bile yetersiz kalıyor. Oysa onu da sisteme dahil etmek gerekiyor gibi gözüküyor. Burada farkımız, bir çok ortak noktamıza rağmen, temel yapının sabit ya da hareketli olmasına dayanıyor. Bunu bir zenginlik ve üçüncü bir göz-zihin için ilham verici olabilecek çeşni olarak düşünüyorum. Sabit değerlere dayalı evren, parçacıklar gibi sabit ve kabul edilebilinir parçacıklardan oluşmuş bir evren anlayışına uyuyor. Ama akışkan bir evren de dalgalardan oluşan bir alanlarda aynı durumu sağlıyor. Parçacıklar, sadece belli yönde titreşimleri (spinleri) olan enerji alanlarının 3 boyutlu yansımaları/hologramları oluyor. Dalga yaklaşımı, özel ve genel görelilik ile çok iyi uyuşuyor. Tabii\"zaman\" hakkında bir kesin yargı ve yapı ürettikten sonra. Dalgaların yapısı ve enerji aktarma biçimleri de, temel kuvvetleri (bu konuda bilgi eksikliğimden yüzde yüz emin değilim, bildiğim kadarı ile) biçimlendirebiliyor. Üstüne üstlük kütle çekimini, çok basite indirgiyor. Bu, akışkandaki hareketli nesnelerin arasındaki basınç-hız ilişkisine indirgeniyor. Tüm bunların hepsi \"zaman\"ın ne olduğu, daha doğrusu EGD dalgaları üzerine kurulu. Yani aslında bilimsel olarak temeli olmayan bir bakış açısına dayanan kocaman bir varsayım benimki... Yarın öbürgün zaman için doğru tanım yapıldığında, \"işim biter\". Ya da tarifsiz bir keyfe maruz kalacağım.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

İlk baştan beri kafama takılan soru şu, şimdiye kadar bekledim çünkü neyi gözden kaçırdığımı bulacağımı düşündüm. \"...taneciklerin (hiç işlevsiz) olacak kadar küçük ama aralarındaki mesafeyi kesinlikle koruyacak, değiştirmeyecek kadar da güçlü ve etkili olmaları\" Yani taneciklerin meydana getirdiği aralarındaki açıklık (uzay), madde açısından kesintisiz ve tek düze bir süreklilik olarak algılanmalı. Taneciklerle hiç etkileşmemeli. (kütleçekimi hariç)\"... Şimdi bu tanecikler, hadi diyelim ki graviton, bir parçacık olması için, yoğunlaşmış enerji olmaları lazım. Çok küçük olmalarında sorun yok. Böylece etkileşime girmiyorlar madde ile ama evren genişlerken açığa çıkan alanı nasıl dolduracaklar.? Çünkü aralarındaki mesafe sabit ise, yeni açılan boşlukları doldurmaları için yeni gravitonlar lazım. Eğer kara enerji ise bunların kaynağı, evrenin genişleme hızını düşünürsek, farkedilecek düzeyde kara enerji toplam miktarı düşüşü ve genel olarak evrende kütle artışı olması lazım değil mi? Ayrıca burada kütle çekimle reaksiyona girmeleri için, kütleçekimin çalışma mekanizmasını da tanımlamak lazım. (Gravitonlara dayalı kütle çekim teorisini ise pek anladığımı -kabullenebildiğimi söyleyemem.) Bunu yazarken, yazınız devreye girdi. :-) Burada temel kabul edilen kütleçekiminin nasıl çalıştığı (ki fizik \"niçin\" ve \"nedenlerle\" ilgilenmese de \"nasıl\" ile ilgileniyor sanırım :-), mekanizması iyice anlaşılmalı. Çünkü anahtar kavramlardan biri \"zaman\", diğeri \"kütleçekim\" ikisinin çalışma mekanizmasını tam bilmeden, etkilerine ve sonuçlarına göre varsayımlar üretiyoruz. Bir diğer nokta, kütle çekimden etkilenen bu parçacıkların, büyük kütlelerin yanında iken etkilenmemeleri mümkün değil. Bu durumda, bu büyük kütleye düşen bu parçacıklar yüzünden, ek bir kütle artışı olması gerekmez mi? Son nokta olarak, genişleyen bir evrende, sabit bir koordinat sistemi nasıl bir yapı? Ancak genişlemeye göre, göreceli olarak koordinatlardaki genişleme oranları sabit kalabilir gibi geliyor bana. Bu düşüncelerime üreteceğiniz cevapların, varsayımınızı daha da güzel hale getireceğini umuyorum. Selam, Sevgi ve Saygılarımla

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Merhaba Burtay Bey, Hemen konuya gireyim... \"uzay parçacıkları\" evren daha yaratılmaya başlamadan hemen önce ilk olarak yaratılan parçacıklar. Bunlar \"kuark\"ların daha alt düzeydeki daha küçük kesirli renk yükü taşıyan parçacıklar. Elbette yaratılmaları en zor, en fazla enerji gerektiren parçacıklar. Kuarkların birbirlerinden ayrılamadıklarını bilirsiniz. Sonsuz bir kuvvet gerekir. Ama onların enerji düzeyini aşan bir kuvvet uygularsanız kuarklar ayrılacaklarına yeni kuarklar meydana getirirler. Bu parçacıklar uzay genişlerken genişleme enerjisi onların düzeyini aştığında yeni uzay parçacıkları yani yeni uzaylar meydana getiriyorlar. Bunların birbirlerine yaklaşmaları ve uzaklaşmaları yasak olduğu için yeni parçacıklar diğerlerini itip kendilerine yer açıyorlar. Uzay bu şekilde genişleyip, büyüyor. Yani aralarındaki mesafeyi azaltmadan ortamı genişletmiş oluyorlar. Yani bu parçacıkları kesinlikle sabit ve tek düze bir aralıklar zinciriyle, aralarındaki boşluk nedeniyle evren için bir zemin, madde için bir hareket alanı sağlamış oluyorlar. Çok küçük boyuttalar ve hiç bir maddi oluşumla etkileşmiyorlar. Renk yükleri sadece kendi aralarındaki mesafede etkili. Kuark oldukları için bir kütle değerleri var ve bu yüzden kütle çekimine tepki veriyorlar. Elektrik yükleri yok, belki spinleri bile henüz bizim bilmediğimiz bir durumda olabilir. Ama bence (spin 2) yani her yönde çekici olmaları gerekiyor. Yani bir nevi gravitonların kütleli olan bir cinsi gibi bir yapı. Yani dalga özellikleri yok. Titreşimleri baskı altında ve çok az olabilir. Bu parçacıklar sabit konumdalar. Hareket eden madde onların üzerinden geçiyor ve etkileşme olmuyor. Düşünsenize; içimizden milyonlarca parçacık geçiyor hiç haberimiz olmuyor. Bunlar da öyle. Biz parçacıkları görmüyoruz ama onların meydana getirdiği aralıkları kullanmış oluyoruz. Hem zaman, hem uzay olarak...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0