3

Mustafa Okat\'a katılıyorum. Olayın zamansal açıklanması bu şekilde olmalıdır. Olayın tekniği ise çok zorlayıcıdır. Bilindiği üzere hiç bir maddesel yapı ışık hızını aşamaz. Biraz bilim kurguya girmekten de zarar gelmez. İleride bir gün ışık hızını aşabilecek bir teknoloji geliştirdiğimizi var sayalım. Sorunumuz ışık hızına ulaşmak için gereken hızlanmanın (İvmenin) insana zarar vermeyecek şekilde minimize edilmesidir. Bunun için koruma altında ve bilinçsiz şekilde uyutulmuş personel gerekebilir. Bunun da halledildiğini düşünelim ve ışık hızı aşıldığında gemi sabit bir hızla ve doğrusal bir hareketle yoluna devam ediyor olsun. Personel o zaman uyansın. Geminin içindekiler dışarıdaki hızın farkına varmazlar. Görelilik teorisi geçerli olmalıdır. Kendi normal zamanlarını yaşarlar. Ancak dışarıdaki zaman hızla geçmektedir. Gemidekiler bu şekilde iki yıl seyahat etseler en yakın yıldıza ulaşmış olurlar. Bu arada tüm işleri bilgisayarlar yapmalıdır. Çünkü dışarıyla hiç bir şekilde iletişim olmayacaktır. Ne görsel ne de her hangi bir sinyal alıp gönderme imkanı yoktur. Bu şekilde seyahat edip geriye dönen insanlar dünyayı değişmiş bulabilirler. Aradan geçen zamanı bizim hesaplayabilmemiz pek mümkün değil ama en azından binlerce yıl geçmiş olacaktır. Yani aslında ışık hızının altında normal bir hızla gidilseydi ne kadar zaman geçecekse bence o kadar zaman geçmiş olacaktır. Tek fark eden bunca zaman ağır çekimle yaşamış olan gemi personelinin bunun farkına varamamış olmalarıdır. Yani aslında zamanın gemidekiler için yavaşlaması aldatıcı bir durum gibi görünüyor. Aradan geçen zaman boyunca ağır çekimde yaşamış olurlar. Dünyadakiler için ise değişen bir şey yoktur. Normal hızla en yakın yıldıza gitmek binlerce yıl sürecektir ve giden geminin ışık hızını aşmış olması dünya için hiç fark etmez. Hangi hızla gidip dönmüş olurlarsa olsunlar dünya için geçecek zaman aynıdır bence. Sorudaki \"olayları algılamak\" dışarıdaki olaylar ise bu mümkün değil gibi görünüyor. Geminin içinde ise her şey normaldir.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

@Cihan Şeynüz Bahsettiğim görsellik değil. Mesela yapısal zayıflık oluşturmaması için uzay gemimiz camsız imal edildiyse dış ortamda hiç bir dayanağımız olmaz. Bu da görsel algımızın bizimle aynı hızda seyir eden uzay gemisinin iç duvarları ile sınırlı kalması demek. Lakin benim bahsettiğim algı, şu anda zaman bizim için nasıl akıyorsa, saatimize baktığımızda nasıl bir hareket görüyorsak ışık hızına yakın hızlarda ivmesiz hareketlerde de hissiyatımız tıpatıp aynı olacaktır. Dışarıya gözlem yaptığımızda ise bizim için olağan ve sıradan şekilde akan zaman dışarıda oldukça hızlı akıyor olacak. Mesela 10 bin ışık yılı mesafeyi 10 yılda gidecek kadar bir hızla hareket ediyorsak önümüzdeki uzayın büzüşüp daraldığını görürüz. 10 bin ışık yılı uzaklıktaki hedefimiz bize 10 ışık yılı mesafede gibi gözükür ve aramızdaki bütün uzay \"daralır\" tabii bu bize göre. Hızımız hala ışık hızına yakın ama ışık hızının altında. Biz 10 yıl yol kat ediyoruz, boy kısalması gereği katettiğimiz mesafe 10 ışık yılı olsa da gittiğimiz mesafe 10 bin ışık yılı. Tabii tüm her şeyi neredeyse durağan hızlarda Dünya\'dan gözlem yapan gözlemcimiz için boy kısalması gerçekleşmediği için bizi hedefine 10 bin yılda varan bir yolcu olarak görüyor. Biz Dünya\'ya gözlem yaptığımızda Dünya\'nın Güneş etrafında çılgınca tur attığını görüyoruz. Bizim için 1 yıl geçene kadar Dünya Güneş etrafında 1000 tur atıyor. Tüm bunlar gerçekleşirken zamanın akışında ya da kendi algılarımızda (Görsel demiyorum yanlış anlamayın) her şey olağan. Mesela uzay gemimizde yukarıdaki gibi seyir ederken susuzluk hissedip su içmek için ayağa kalkıyoruz, odanın öbür ucundaki sürahiye doğru yürüyoruz. Bizim için 1 dakika içerisinde gerçekleşen bu işlem Dünya\'daki zamana göre yaklaşık 18 saatte gerçekleşiyor. Demek istediğim biraz dağılmış olsa da budur.

Mustafa Okat 7 yıl önce 0