0

Cevaplarınız için bilimsel verilerimiz yok maalesef. Ancak varsayımda bulunabiliyoruz. İkinci kısmından başlarsak, Evren-Zaman dokusunun süper akışkan olduğu konusunda hem fikirim. Ancak titreşim konusunda çok iyimser değilim. Çünkü bu doku iki bileşenden oluşuyor diye düşünüyorum. İlki Uzay kısmı, bu yapıyı-alanı biz boşluk olarak tanımlıyor olsak da, durumumuzun "denizdeki balık için, denizin anlamı" gibi olduğunu düşünüyorum. Tabii su molekülleri yerine, tekillik durumundaki enerji paketçikleri olmalı bu durumda. Klasik fizikte tekilliği, enerjinin aşırı derecede sıkışık ve yoğun olduğu durum şeklinde tarif ediyoruz. Boyutsuz. Bu yüzden boyut tanımı da ele almak gerekiyor. Daha önceki yazılarda dikkat ettiyseniz, boyutu, bir enerji paketçiğinin (kuantanın) titreşim alanı olarak tanımlaydım. Bu tanım, hem somut 3 uzamsal boyutu, hem de 2 soyut boyutu (Zaman ve bence Hız) da kapsıyor. (Nasıl kapsadığını gene önceki paylaşımlarda paylaştım.) Eğer boyut, bir titreşim sonucu ise, boyutsuzluk da, "titreşimsizlik" durumunu anlatacaktır. Titreşen nesneleri aşırı derecede sıkıştırırsanız, titreşim alanı kalmayınca, bu titreşimleri kaybolur. Tekillik kavramını da bu bağlamda ele alıyorum. Enerji paketçiklerinin , titreşim yapamayacak derecede sıkışması. Burada elbette bir tezatlık var. Bir noktaya sıkışmış enerji için tekillik kavramını, anlamasak da kabul edebiliyoruz. Ama bütün bu uzay alanındaki genişlik içinde, bir paketçik için tekillik nasıl olabilir? Bunu da titreşimin her yöne doğru, eşit derecede olması ile cevaplıyorum. "Hiç bir yön" ile "her yön" aynı sonuca geliyor çünkü. Her yöne doğru eşit olunca, bu titreşim alanı kapalı bir sicim olarak var olacaktır. Dışarıya (ortama), kendi titreşim alanı dışına, bir titreşim aktarmadığı için gene tekil olarak tespit edilecektir. (Yani aslında tespit edilemeyecek.) Diğer bileşen ise Zaman. Varsayımıma göre Zaman, evrenin genişleme hareketi sonucu genişleme bölgelerindeki uzay dokularındaki (genişleme olmuş ve olacak olan) doku basınç farklılıklarından kaynaklanan ve basınç eşitlemesi sırasında, evrene (içeriye doğru) yansıyan dalgalar. Genişleme Planck düzeyinde olduğu için, bu dalgaların da Planck ölçeklerinde olması gerekiyor. Yani 1 Planck Zamanında, 1 Planck dalgaboyu ile... Bu da bu dalgaları evrenin en yüksek frekanslı dalgaları yapar. Benzetme olarak; suya hızla bir vuruş yaptığımızda, vuruş noktasındaki enerji dalgalar şeklinde etrafa yayılır. Aynı anda, bu yayılan dalganın enerji yoğunluğu yüzünden, bu bölgedeki basınç, henüz ulaşmadığı bölgelerdekinden fazladır. Bu yüzden dalga ilerlerken, çok yoğun-az yoğun ortamlar arasında hareket eden dalga gibi tepki verir. Ve bu enerjinin bir kısmı, geriye yansır. Bu titreşim aynı zamanda, evren dokusuna süper akışkanlık kazandırıyor olmalı. (Bir kabın içindeki kum'a titreşim verince akışkanlık kazanması gibi) Bu yüzden uzay-zaman dokusundaki titreşim, evren için olabilecek en yüksek frekans olmalı. Belki bu titreşimin ast katları ile bazı başarılar sağlanabilir. Ama gene de çok yüksek frekanslar olmalı.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 4 yıl önce 0