0

Kağıt üzerinde 193 tane olan üniversitelerimizden, kapatılması düşünen 500 küsur temel bilimlerden birinde okumak istiyorsunuz. Üstelik gerçekten üniversite kültürü olan bir ortamda...Buna şapka çıkartırım. :-) Daha önce değerli bir arkadaşta benzer soruyu gündeme getirmişti. Kararınızı vermeden önce bir kaç noktaya dikkat etmenizi önereceğim. Büyük bir kısmını düşündüğünüze eminim ama en azından kafasından geçiren başkaları içinde fikir sahibi olmalarına yardımcı olur. siz de kendi (+) ve (-) lerinizi eklerseniz tamamlanır. İlk önce "fizik" bölümünden, "fizikçi" yetişir. Fizik mühendisliğinde de "Fizik mühendisi".. Ama fizik öğretmeni yetişmez. Fizik öğretmenliği, zorunluluktan iş bulunamadığı için yapılır. Çünkü Fen-Edebiyat eğitim fakültelerinin fizik eğitimciliği için ayrı bir bölümü var (dı sanırım). İkinci olarak Fizik konusunu ne kadar sevdiğiniz önemli. eğer sevmediğiniz ya da öylesine tercih ettiğiniz bir bölüm olursa, başarı imkanınız yarı yarıya düşecek. Temel bilimlerde bir alanda uzmanlaşmak para / gelir için değil, "sevdiğiniz, zevk aldığınız" için yapılacak bir iş. Üçüncüsü kendi tecribeme dayanarak yazabilirim, hangi işi yaparsanız yapın severek yaparsanız, o işte en iyi ürünü çıkartırsınız. Her seferinde daha iyisini yaparsınız ve bu sizi muhakkak bir yerlere taşır. Dördüncüsü, bu bölümde okumayı istedeki amacınız ne, kendi kendinize sorgulayın. Eğer kısa vadeli bir hedef ise, başarısızlıklarınızla bir süre sonra kendinizi hiç ummadığınız bir noktada bulabilrsiniz. Oysa başarısızlıklarımız bize en iyi rehber ve en büyük dostumuzdur. Hep doğruyu söylerler. Hatalarımızı azaltmaya yararlar. Başarısızlıktan korkan birinin başarıyı yakalaması sadece şans meselesi, o da çok düşük ve kalıcı olmayan bir ihtimal. Beşincisi, Üzerinden devam etmek istemediğiniz bölümden bu alana ne aktaracaksınız? Eğer farklı bir bakış ekleyebilecekseniz bu sizin ciddi avantajınız olur. Diğerlerinin göremediği bir açıyı siz görür, göremediği bir çözümü siz bulursunuz. Çünkü bir konuda uzmanlaşmak kişiyi o konuda ciddi bilgi sahibi yaparken, bir yandan da bakış açısını bir şeklide daraltıyor. Çünkü her olayı, durumu aynı bakış açısı ile ele almaya başlıyor. Oysa farklı bir bakış açısı altında eğitimle birleştirince, filin tanımlanmasında (körler hikayesi) yeni noktalar gözüküyor. Mesela matematik eğitimi alan birisinin, hukuk problemlerini çözmesi çok daha kolay oluyor. İkisindeki mantıkta aynı (günümüz Türkiyesi için geçerli değildir bu, evrensel hukuk için geçerli). 6ncısı yurt dışına gitme imkanınız ne olacak? Türkiye de okuduktan sonra mezun olunca, önce ünivesitede kalamya çalışacaksıız,.Asistan olmaya ardından yüksek lisans tamamlamaya çalışacaksınız. Sonra aynı aşamaları doktorluk , profesörlük gibi aşamalardan yaşayacaksınız. Oysa gördüğüm kadarı ile intizar ile bu ünvanları alan ve bilime ciddi katkısı olmamış çok ünvanlı var. Yani bunların oluşturduğu sistemde savaşacaksınız. Sizin üniversiteniz bu konuda kendisini koruyabilen bir üniversite ama bu macerada farklı üniversitelerde de bulunacaksnız. Ve ülkemizde üniversite kalitesindeki kurum sayısı 10-15 arasında maalesef. Bu nedenle yurt dışına gitmeniz kaçınılmaz olacak. Her zamanki gibi en parlak beyinlerimizi bu şekilde kaybediyoruz çünkü.... :-( Bu imkanı zorlayacak irade ve svaşacak gücünüz var mı? Bilgisayar mühendisliğinden mezun olursanız, (Gene iş korkusu saracak. hele bir de aşık olmuş, evlilik filan planlıyorsanız (her iki durumda da ) seçenekleriniz iyice daralmış olacak. ) bir firmada iş bulma imkanınız düzenli bir hayat sürme imkanınız daha çok olacak. Bu ülkede bilgisayar mühendisi ünvanının gücü, fizik mühendisinden fazla... Ailenizin istediği gibi düzenli, mutlu, huzurlu bir hayat yaşama şansınız daha yüksek. Fizikte ise, macera, sıkıntı, başarısızlık ve zorluklar var. Bilgisayar mühendisi olarak geliştirebileceğiniz bir yazılım sizi zengin edebilir. fizikte ise dünyaı değiştirecek bir fikriniz olsa, ispatlayamadığınız sürece, hiç bir değeri olmayacak. :-) Biri düzenli bir hayat, diğeri maceralı bir hayat bana göre. Tercih sizin. Ama ikisini birden yapma (kısmende olsa) imkanı var ise ... İşte o harika olurdu.

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Kâğıt üzerinde 193 tane olan üniversitelerimizden, kapatılması düşünen 500 küsur temel bilimlerden birinde okumak istiyorsunuz. Üstelik gerçekten üniversite kültürü olan bir ortamda... Buna şapka çıkartırım. :-) Daha önce değerli bir arkadaşta benzer soruyu gündeme getirmişti. Kararınızı vermeden önce bir kaç noktaya dikkat etmenizi önereceğim. Büyük bir kısmını düşündüğünüze eminim ama en azından kafasından geçiren başkaları içinde fikir sahibi olmalarına yardımcı olur. Siz de kendi (+) ve (-) lerinizi eklerseniz tamamlanır. İlk önce "fizik" bölümünden, "fizikçi" yetişir. Fizik mühendisliğinde de "Fizik mühendisi"... Ama fizik öğretmeni yetişmez. Fizik öğretmenliği, zorunluluktan iş bulunamadığı için yapılır. Çünkü Fen-Edebiyat eğitim fakültelerinin fizik eğitimciliği için ayrı bir bölümü var (dı sanırım). İkinci olarak Fizik konusunu ne kadar sevdiğiniz önemli. Eğer sevmediğiniz ya da öylesine tercih ettiğiniz bir bölüm olursa, başarı imkânınız yarı yarıya düşecek. Temel bilimlerde bir alanda uzmanlaşmak para / gelir için değil, "sevdiğiniz, zevk aldığınız" için yapılacak bir iş. Üçüncüsü gözlemlediklerime dayanarak yazabilirim; hangi işi yaparsanız yapın severek yaparsanız, “o işte en iyi ürünü” çıkartırsınız. Her seferinde daha iyisini yaparsınız ve bu sizi muhakkak bir yerlere taşır. Dördüncüsü, bu bölümde okumayı istemdeki amacınız ne? Kendi kendinize sorgulayın. Eğer kısa vadeli bir hedef ise, başarısızlıklarınızla bir süre sonra kendinizi hiç ummadığınız bir noktada bulabilirsiniz. Oysa başarısızlıklarımız bize en iyi rehber ve en büyük dostumuzdur. Hep doğruyu söylerler. Hatalarımızı azaltmaya yararlar. Başarısızlıktan korkan birinin başarıyı yakalaması sadece şans meselesi, o da çok düşük ve kalıcı olmayan bir ihtimal. Beşincisi, Üzerinden devam etmek istemediğiniz bölümden bu alana ne aktaracaksınız? Eğer farklı bir bakış ekleyebilecekseniz bu sizin ciddi avantajınız olur. Diğerlerinin göremediği bir açıyı siz görür, göremediği bir çözümü siz bulursunuz. Çünkü bir konuda uzmanlaşmak kişiyi o konuda derinlemesine bilgi sahibi yaparken, bir yandan da bu derinlik bakış açısını diğer yönlerden daraltıyor. Çünkü her olayı, durumu aynı bakış açısı ile ele almaya başlıyor. Oysa farklı bir bakış açısı altında eğitimle birleştirince, filin tanımlanmasında (körler hikâyesi) yeni noktalar gözüküyor. Mesela matematik eğitimi alan birisinin, hukuk problemlerini çözmesi çok daha kolay oluyor. İkisindeki mantıkta aynı (günümüz Türkiye’si için geçerli değildir bu, evrensel hukuk için geçerli). 6ncısı yurt dışına gitme imkânınız ne olacak? Türkiye de okuduktan sonra mezun olunca, önce üniversitede kalmaya çalışacaksınız. Asistanlık almaya, yüksek lisans tamamlamaya çalışacaksınız. Sonra aynı aşamaları doktorluk, profesörlük gibi aşamalardan yaşayacaksınız. Oysa gördüğüm kadarı ile intizar ile bu unvanları alan ve bilime ciddi katkısı olmamış çok unvanlı var. Yani bunların oluşturduğu sistemde savaşacaksınız. Sizin üniversiteniz bu konuda kendisini koruyabilen bir üniversite ama bu macerada farklı üniversitelerde de bulunacaksınız. Ve ülkemizde üniversite kalitesindeki kurum sayısı 10–15 arasında maalesef. Bu nedenle yurt dışına gitmeniz kaçınılmaz olacak. Her zamanki gibi en parlak beyinlerimizi bu şekilde kaybediyoruz çünkü... :-( . Bu imkânı zorlayacak irade ve savaşacak gücünüz var mı? Bilgisayar mühendisliğinden mezun olursanız, (Gene iş korkusu saracak. Hele bir de aşık olmuş, evlilik filan planlıyorsanız (her iki durumda da ) seçenekleriniz iyice daralmış olacak.) bir firmada iş bulma imkânınız düzenli bir hayat sürme imkânınız daha çok olacak. Bu ülkede bilgisayar mühendisi unvanının gücü, fizik mühendisinden fazla... Ailenizin istediği gibi düzenli, mutlu, huzurlu bir hayat yaşama şansınız daha yüksek. Fizikte ise, macera, sıkıntı, başarısızlık ve zorluklar var. Bilgisayar mühendisi olarak geliştirebileceğiniz bir yazılım, sizi zengin edebilir. Fizikte ise dünyayı değiştirecek bir fikriniz olsa, ispatlayamadığınız sürece, hiç bir değeri olmayacak. :-) Biri düzenli bir hayat, diğeri maceralı bir hayat bana göre. Tercih sizin. Ama ikisini birden yapma (kısmen de olsa) imkânı var ise... İşte o harika olurdu.

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0