0

ışık suya temas eder ve kırılır.

Doğukan Göker 9 yıl önce 0
0

Merhaba... Işık bize göre düz -doğrusal gidiyor. Bize göre uzay da doğrusal. Ancak gerçekte uzayın eğimli olduğunu biliyoruz. Yani 300 milyon ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiden gelen ışın bize doğrusal gelmiyor. Bu mesafe içinde (galaksi bizden saatte yaklaşık 26,5 milyon kilometre hızla uzaklaşıyor bu arada) uzayda bir eğim var. Ve ışık bu eğimin içinde... Bunu bir bakıma şöyle niteleyebiliriz. Fiber optik malzemeden yapılmış bir küre düşünün. Bizde bu kürenin dokusu içinde yer alalım. Kürenin (sanal merkezine göre) 20 derece uzaklığı da bizden 300 milyon ışık yılı uzaklıkta başka bir galaksi olsun. Oradan çıkan ışın bize küre dokusu içinde bize gelecektir. Bizler sanki kirişten ışığı alıyormuş gibi düşünüyoruz ama mümkün değil. Çünkü o kiriş (bir bakıma solucan deliği) alt uzayda ve evrenimize ait değil. Şimdi bu iki galaksi arasında bir karadelik düşünün, karadelik bu doku üzerinde çökme ile bükme yapacağı için, bir tür mercek görevi yapacaktır. Yani gelen ışık uzay dokusu içinde hareket ederken, uzay-zaman içinde de bükülerek yoluna devam edecektir. Isı olayına gelirsek, ısı atomların ve diğer parçacıkların hareketlerinin bir ölçüsü... Bir parçacık ne kadar enerji yüklü ise, kütlesine ve yoğunluğuna göre bunu (kütle artıp, hacim azaldıkça) ısı ve hareket olarak ortaya koymaktadır. Yani üçüncü önerim ile benzer, fazla enerji ya ısı, ya hareket ya da ikisi birden olarak kendisini gösterir. Örneğin 2 tane 1 kg.lık kurşun külçesini alın. İkisini de terazinin kefelerine koyun. Sonra birini ısıtın. Isıttığınız bir süre sonra 10 binde ya da 100 binde bir gibi çok küçükte olsa daha ağır basacaktır. Çünkü atomlar aldıkları ısı enerjisiyle hareketlenmiş ve kütlelerinde bir artış gerçekleşmiştir. Bunu (bir kitaptan alıntı olarak) şöyle de ifade edebiliriz. İki tane özdeş cismi tartın. Sonra bir tanesini çelik bir yay üzerine oturtup yayı kurun. Yay boşalıp ta tüm enerjisini cisim’e aktardığında kütlelerini ölçerseniz. Gene benzer şekilde kütlesinin arttığı) çok sıfırlı yüzdelerde olsa da) tespit ediliyor. Kuantum alanı sürekli dalgalanma durumundadır ama sabit ve belli bir yönde değildir. Belirsizdir dalgalanma yönü bu nedenle, parçacıklarda bu alanda iken belirsiz hareket eder. Diğer yandan kuantum alanında sürekli bir varoluş-yok oluş gerçekleşir. Kuantum alanı enerjisi, bir anda elektron ve pozitrona dönüşür (anti elektron) sonra tekrar birbirlerini nötrleyerek yok ederler. (Tekrar enerji durumuna dönerler) bu süreklidir. Siz bu bölgeye ısı enerjisi verdiğinizde, bu elektron ve pozitronlar bu enerjiden de bir parça alarak tekrar nötrleşme esnasında bu yeni ek enerji de kuantum dokusuna katarlar. Böylece biriken toplam enerji ile bölgenin anlık (buradaki an kavramı saniyenin çok küçük yüzdeleri) kütlesinde de artışa, dolayısıyla bölgenin eğiminde de artışa yol açar. Yani bölgesel bir eğrilik oluşur. Fotonlar uzay dokusunda burada hareket ederken bu dokuya uygun hareket ettikleri için, doğrusal yollarından sapar. Eğer enerji miktarını çok yükseltebilirseniz, daha belirgin bir sapma olabilir. Bu bakış açısına göre, aynı kütleli bir yıldız ve gezegen (ya da sönmüş bir yıldız) yanından geçen ışığın bükülmesinde farklılıklar olmalı. Ancak bu konuda benim bir duyumum yok. Varsa bile böyle bir inceleme sonuçlarını bilmiyorum. Einstein, kütle çekimi ile ivmeli hareketin etki ve sonuçlarının bir gözlemci tarafından, birbirinden ayrılamayacağını görelilik hesapları ile ispatlamıştı. Yani uzayda dönen bir silindirin içinde olsanız ve dakikada belli bir devir ile dönse siz sürekli bir yerçekimi hissedersiniz. Oysa bu kütle çekiminden değil, dönüş ivmesinden kaynaklanır. Buradan kütle ile hız arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu da söyleyebiliyoruz. Uzayda ışık hızının yarısı hızıyla giden bir meteor düşünün. Siz bunun arkasından 5 dakika sonra bir lazer ışını yollayın. Bu ışık meteor ile paralel ve neredeyse teğet olacak kadar yakın olsun. Eğer bir dış gözlemci olursanız, (meteor üzerindeki gözlemci tamamen farklı bir deneyim yaşayacak çünkü) lazer ışığının, meteor yanından geçtikten sonra izlediği yolda bir sapma olduğunu saptarsınız. Çünkü meteor hızı ile (suya sıkılan bir merminin su içinde yol alırken önünde suyu sıkıştırması sonucu; suyun yoğunluğunun bölgesel, mermi çekirdeğinin de suya göre kütlesinin artması gibi) ek bir kütle almış gibi hareket edip, uzayı bükecektir. Bunları size canlı gündelik hayattan örneğini veremiyorum, çünkü oka dar bilgim yok. Deneysel düzeyde yapılan araştırmalar içinde bu sonuçlar var mı onu da bilmiyorum. Ama mevcut bilgiye göre en azından böyle olması gerekir. Şimdi aklıma gelen bir başka düşüncede, yüksek yoğunlukta ve güçte manyetik alanında ışığı saptırıp, saptırmadığı. Çünkü yukarıdaki varsayımsal açıklamalarıma göre bu şekildeki bir manyetik alanında saptırması gerekir. Ama bunu doğrulayacak, alt yapıya, bilgiye ve kaynaklara sahip değilim.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

? burtay mutlu

volkan erdoğan 9 yıl önce 0