0

Görkem Öge, dini bilgi ve kaynaklardan kastın nedir bilmiyorum ama ben dinimizin kitabı olan Kur'an'daki ayetlerden Allah'ın, peygamberlerinden sonra gelen en emin insanlar olarak bilim adamlarını gösterdiğini okudum. Allah’ın bizler için gönderdiği kitabının başında kullarına “Oku” dediğini, içindeki birçok ayette (Prof. Dr. Y. Nuri Öztürk olsaydı, Kur’an’ın içinde kaç kez geçtiğini de söylerdi) aklımızı çalıştırmamızı istediğini, aklını çalıştırmayanın üzerine pislik yağdıracağını okudum. Ayrıca en büyük düşman olarak ne ateisti ne de namaz kılmayanı konu etmediğini, dini ihtiraslarına alet edip insanları sömürenleri ve sinsi emellerine ulaşmak için namaz kılanları ve kamu hakkı yiyenleri lanse ettiğini okudum. Din ile bilim arasındaki ilişkilere, söylentiler bazında değil de Kur’an içindeki ve Kur’an dışındaki dini bilgilerin birbiriyle bağdaşıp bağdaşmadığını ve bağdaşıp bağdaşmama nedenlerinin neler olabileceğini bilimsel kurallar çerçevesinde araştırma bazında bakmak ve ondan sonra bir yargıya varmak daha doğru olur diye düşünüyorum. Unutmamalı ki bilginin doğru olanı değerlidir, doğru olmayan bilginin el üstünde tutulması değil elimine edilmesi gerekir. Konu üzerinde sayfalarca bilgi alışverişi yapılabilir. Ben din açısından giderek kısa bir açıklama yaptım. Bunun bir de bilim tarafından bakılarak açıklaması var ki onun da düşündüğünün tersi doğrultuda olduğunu biliyorum. Kolay gelsin

Cem Murat 8 yıl önce 0
0

Din insanın bilinmeyen karşısında güvenini artıran ve destekleyen bir kavramdır. Çoğu din; insanın, günlük hayatındaki kontrol gücünü artırma ihtiyacından doğmuştur. Doğa dinlerindeki büyülere, sihirlere, fallara, yıldızlara; çok tanrılı ve tek tanrılı dinlerde dualar eklenmiştir. ( Bir kelimeyi- cümleyi belli bir sayıda söyleten dualar ile sağlık, sıhhat, huzur, aşk veya başarı beklemek aslında sihirin yeni bir görünümü olmuştur. Yani, (bence) şirktir.) Klan yaşamından, şehir devletlerine yöneliş ile doğa dinleri çok tanrılı dinlere, büyük krallıklar ve imparatorluklar ile de tek tanrılı dinlere yöneliş olmuştur. Çünkü din aynı zamanda elit ve yönetici tabakanın toplumu daha kolay idare edilebilmesi ve yönetebilmesi için düzen kurucu biçimlendirici olmuştur. Özellikli biat ve itaat işlenmiş, sorgulamadan kabul etme yüceltilerek bir meziyet olarak sunulmuştur…______________ Tek tanrılı dinlerin ilk dönemlerine yani topluma sunuldukları döneme bakarsak, bir devrim gibi hepsi var olan düzenleme ve uygulamaları sorgulayarak, eleştirerek işe başlamışlardır. Sorgulamayı, düşünmeyi öğütleyen ve destekleyen dinler, tekelcilerin (ruhban sınıfın, (bizde hocaların, şıhların, efendilerin, bürokratların, padişahların, din alimlerinin) kontrolüne geçtikçe sorgulamadan itaat yüceltildi. (Batı Rönesans ile bu dönemi geçerken, orta doğu hala aynı zihniyet dönemini yaşıyor. Oysa İslam da sorgulama, okuma, düşünme esastır) ______________ Din ile bilim arasındaki çatışmanın temeli de bu noktaya dayanır. Bilim hiçbir konuda dogma zorlamaz. Bir durum ele alınır, sorgulanır, gözlemlenir, tekrarlanır ve bağımsız farklı kaynaklarca da aynı süreç tekrarlanır … Her seferinde aynı kesinlikle sonuç alınırsa bu durumun bir kural olduğu kabul edilir. Eğer evrim gibi çok uzun bir süreci ele alıyorsa, gözlem ve matematiksel mantık ile tümevarım yapar. Yine de tekrarlanarak gözlemleme süreci çok uzun olduğu için günübirlik yaşayanların bolca saldırısına açık olur. Üstelik canlı gibi çok fazla değişkene sahip bir nesne de temel kuralları ve destekleyici ayrıntı kurallarda zor kurulur. Yine de elde edilen sonuçlar, bir çok bağımsız gözlemcinin farklı sonuçları ile uyumlu olduğu için ana kurallar çıkartılabiliyor. Yine de evrim, doğanın canlılar dünyasındaki kuantum alanıdır. Yani size tek, net bir sonuç vermez. Olasılıklar ve değişkenlere göre olası sonuçları verir. Bu yapısı ne yazık ki, bir çok firsatçı için saldırı ve propaganda aracıdır. ____________ Din ile bilimin ayrı olduğu ve kişileri zorladığı noktayı bu örnekleme ile sanırım anlatabildim. Bilim din ile çelişir mi? Bu tamamen subjektif bir konu. Eğer dine ya da bilime yaklaşımınızda bunlardan birinin gözü ile diğerini değerlendirirseniz, elbette çelişir. __________ Ama eğer dini insanın bilinmezi arayışı ve cevaplaması olarak ele alırsanız, bilim içinde aynı şeyi düşünürseniz birbirlerini destekleyici tamamlayıcı olurlar. Din size bilimin asla gitmeyi düşünmeyeceği yollarda bakış açısı ve yaklaşım sunar. Bilim ise bu yaklaşımların doğruluğunu denetler…_____________ Örneğin, tüm dinlerde başlangıçtan önce hiçbir şey yoktur. Sonra bir anda her yer ışık olur ve her şey oluverir. Üstelik zaman kavramları da görecelidir. ____________ Bilime göre her şey, tek ve homojen bir kaynaktan doğmuştur. Üstelik bu kaynak zamanla farlılaşmış olsa da her yerdedir.____________ Bizim hatamız, canlılığı, cansızlığa göre çok üstün görmemizde. Oysa canlı birimlerin uzun vadeli fizyolojik durumlarını özellikle enerji girdi ve çıktıları açısından ele alsak; entropiye uygun olarak enerjinin ortalamaya dağılmasında farklı bir yol olduğunun düşünebilirdik. Besleniriz enerji alırız, iş yaparız enerjiyi dağıtırız. Ölürüz, yaşam boyunca depolanmış cansız maddeler ve kaynaklar daha küçük birimlere dağıtılır. Bu nedenle din ile bilim aynı kefede ele alınmamalı. Elma ile armut toplamak olur bu. Eşdeğer, aynı, benzer değiller. Aynı sorulara farklı cevapları olabilirler. Bunlardan işinize geleni kabul edebilirsiniz. Ya da etmeyebilirsiniz.________________ Sonuçta ikisi de insanlığın bilinmeyene cevap verme çabasının ürünüdür. Her ikisi de kendi koşullarına göre doğruları ya da doğruya yakınları içerebilir. Mesela, eğer Planck uzunluğu şu an‘kinin iki katı olsaydı; sonsuza giden sabit Pi sayısı farklı olabilirdi. Yani çapını veya çevresini bildiniz bir çemberin diğer ölçüsü ve buna bağlı olan tüm trigonometri farklı olacaktı. Çünkü evrenin eğimi farklı olurdu. Yani sayısal değerlerin kesinliği için bile “ceteris paribus” var.

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Sevgili Gorkem, sana tavsiye ettigim linkte bu konularla ilgili 1000lerce bilimsel video var, hemde NASA, en basarili universitelerde yapilmis deneyler ve sonuclarini anlatan bilimsel makaleler vs...Yillarca okuyabilecegin bilgiler mevcut bilimle, beyinle, insanin hakikatiyle, saglikla, ve bu konularin dindeki sembolik anlatimlarla nasil desifre edilebilecegine dair..Binlerce video ve bilimsel makaleyi burada istisare edicek halimiz ve vaktimiz yok ne yazik ki...Tesadufen gozume carpti yazin ve pek aliskanligim olmadigi halde yaziyim dedim, belki cevaplarini bulmani kolaylastirir..Mimiuzay paylastigin bilgi uzayin kutlesinin 0'a esit oldugu aslinda guzel bir ispattir, tasavvuf ehli zatlar bu olaya 1000 sene evvelinde soyle vurgulamislar, alemlerin(evrenlerin) asli hayaldir demisler...Einstein'in ogrencisi David Bohum'un da el attigi Holographic Universe teorisi, bu sanal gercekligi cok guzel ozetler..Bunu ayni zamanda String(Sicim)teorisiyle birlestirebilen bir beyinde maddenin aslinda var olmadigi, beyinin kesitsel algilamasindan madde algilamasinin olustugu asikar olur....HZ Muhammed SAV holografik evren teorisine atfen 'zerre Kullun aynasidir" demistir..Bugun holografik evren teoriside Evrenin herhangi bir yerinde varolan bilginin, Evrenin en buyuk yapilarinda oldugu gibi, en kucuk birimlerinde de varoldugunu vurgular...Buda bizi TEKlige goturur...Tum Evrenin Tek ve bolunmez bir yapi olduguna...Ve hepsininde ozune inildiginde DATA yani bilgi olduguna...Mekan ve zaman kavramlari beynimizin bize oynadigi bir illuzyon diyebiliriz...Muhiydiddin Arabi 800 sene once bu konuya "Alemlerin asli hayal icre hayal icre hayaldir" diye isaret etmistir ve eklemistir, insanoglu birgun uzaya gidecek ve filanca gezegende onlar icin biraktigim isaretleri bulacaklar...Gunes sistemindeki bir gezegendi ismini hatirlayamadim...Mevlana yine siirlerinde kuantum fizigine atif yapmaktadir anlayabilene gore: Ben öyle bir zerreyim ki, bütün âleme isyan etmişim. Havaya, toprağa isyan etmişim, Ateşe, suya isyan etmişim. Altı yöne isyan etmişim. Beş duyuya isyan etmişim. Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki, altı yön de neymiş, beş duyu da ne. Benim için hiç bir şey umurumda değil.....

Evrensel Sirlar 8 yıl önce 0
0

O kadar zorlanıyorum ki... OLaya din'i pencereden bakıyor olmanız sohbeti öyle zorlaştırıyor ki... Madem buna ihtiyaç duyuyorsun 4 Boyutlu Obçe... Hemen örnek: İlk insan... Din'e göre Adem. Tahmini yaşadığı zaman dönemi 7000 yıl önce. Din, ademden önce insan yoktu der. Bilime göre kesinlikle öyle değil... Zaten dine göre Adem topraktan yaratıldı. Ama evrimin kesinliği ortada. Maymundan evrildik, bitti... Din yanılıyor. Ve sohbete katkı sağlayan arkadaşlara şöyle birşey söyliim... Herkese tşk ederim ama... "bence...", "şöyledir...", "böyle bakılabilir...", vs. gibi açıklama ve anlatımlar okuması ve düşünmesi keyifli olsa da konumuz bağlamında değer sunmuyor. Bence de futbolla golf çok benziyor. Neden? ikisinde de top var... Sana göre benzemiyor. Biri ayakla biri sopayla oynanıyor. Derdimi anlatamadığıma göre sorun bende... Nasıl söylenir ki bu? Şöyle "haykırayım" derdimi: YEr yüzündeki tüm bilim adamları, milyonlarca bilimsel kanunun doğru olduğunda hemfikirdir. YEryüzündeki milyonlarca din adamının hemfikir olduğu tek birşey var mıdır? Yok-tur! Buna göre: Bilim gerçektir... Ölçülebilir, denetlenebiir, sorgulanabilir. Din, yorumdur, inançtır, değişkendir. Bugün inanırsın, yarın inanmazsın. Anandan müslüman doğarsın, içki kötü/günah dersin. Hıristiyan doğarsın, şarap iyi/sevap dersin. Doktor gider laboratuarda çalışır, içki zararlı der, konu kapanır. Gerçek budur. 10.000 yıl önce doğarsın, kızını gök tanrya kurban kesersin. 10.000 sene sonra gök tanrıya inanıyorlarmış diye kahkaha atarsın. Hangisi doğru? Bilimin sencesi bencesi, öncesi sonrası yoktur. Gerçektir, bitti. Din değişkendir. KÜltürden kültüre değişir. Yorumdur. Evrilir. Çünkü kanıta, ispata ihtiyacı yoktur. Sohbete katılan arkadaşların, amaçlardan, yaklaşımlardan, niyetlerden, bakışlardan bahsetmesi de aynı din'in bilimsel açıklamaları gibi ortaya dökülüyor. Muğlak... Yorum. Bakış... İnanç... Din şöyle söylemiş... Din böyle der. Din böyle bakar. Tek bir kutsal kitaptan gelen bir bilimsel formül gösteriniz... Kanıt budur... Gerçek de budur. Gerisi inançtır. İnanana sözüm yok, saygım sonsuz. Ama inanç meselesini bilimsel bilgi olarak sunmak yanlıştır... Hçkimse, bir diğer kişinin, din'i gerçeklerine katılmak zorunda olduğunu iddia edemez. Ama her bilim insanı, karşısındakinin, bilimsel doğrulara katılmasını talep edebilir... Bunun ne anlama geldiğini düşününüz... Tüm bunların ötesinde... Bilime güvenen ve din'i hiçbir bilgiyi ciddiye almayan ve bu bakışımdan dolayı da en küçük bir hissi, duygusal, mantıksal, sevgisel, tepkisel, psikolojik, ne derseniz diyin "boşluk" hissetmeyen biri olarak konuşuyorum: Eğer din, "Bir adem'i topraktan yarattık" diyeceğine "Biz adem'i yıldızlardan yaptık" diyeydi, din'i bilgiye güven duymam söz konusu olurdu. Ve din, "yaratma" kelimesini kullanıyor. Yani yoktan var etme. Allah yaratır çünkü... İnsan vücudundaki bileşiklerim tamamı, yıldızlarda ve evrende en fazla miktarda olan bileşiklerdir. Hani "yaratmıştı?" Ve hani "topraktan"dı? Onu yazan kişi, çevresine bakmıştır, bu kadar. İşte bu da benim inandığım şey. İspatlayamam. İspatlayamayacağım için de kimsenin aksine inanmasını yadırgamam. Ama ilk insanın Adem olmadığını ispatlarım. Evrim ile... Evrime de inanmayan biri ile, bilim konuşmak çok zordur. Çünkü evrimi, inancından çıkagelen yorumlarla çürütmeye çalışacaktır. Bu da bizi başa döndürür. Ona göre futbolla golf benzer oyunlardır...

Görkem Öge 8 yıl önce 0
0

Öncelikle tamamen objektif olduğumu, ortaya attığın iddia ile ilgili argüman talep etmekten başka bir amacımın olmadığını söylemek zorundayım. Söylediklerin çok hoş. Gerçeğin peşindeki her insana inancı ne olursa olsun saygım var. Keşke sende objektif olsaydın da sohbet öyle dediğin gibi zor olmasaydı. Eğer dini yeterince öğrenseydin evrim teorisiyle çelişmediğini görürdün. Topraktan yaratılma konusuna gelince, dini argümanlarda topraktan, nurdan, alakdan yaratıldığından da bahseder. Neden yıldızdan yaratılmıştır denilmiyor? 1400 yıl önceki bilim bunu söylemeye elverişli olmadığındandır belki. O zamanlar elimizdeki her bir atomun yıldızın çekirdeğinde oluştuğunu insanlar anlayamazlardı. Ama bu benim için yeterince tatmin edici bir savunma olamaz. Şöyle açıklamaya çalışayım; protein yemekle et yemek aynı şey midir? Bir noktada aynıdır. Et proteinden oluştuğuna göre et yiyince protein yemiş olursun. Peki şöyle söylesem, yıldızdan yaratılmakla topraktan yaratılmak aynı şey midir? Evet, bir noktada aynıdır. Toprak, yıldızlardan oluşmuştur. Bu durumda topraktan oluşan şey, dolaylı olarak, yıldızlardan oluşmuş olur. Yıldızdan yaratılmakla topraktan yaratılmak arasında pek de bir fark yoktur. Ortada hiçbir çelişki görmüyorum. Topraktan yaratılmış olmak yıldızdan yaratılmamış olmak anlamına gelmiyor. Sonrasında söylediklerinse standart kalıbın dışına çıkamamış savunmalardan ibaret. Din bir inançtır doğru. Fakat her inanç gibi kanıtlarla ayakta durur. Bilim ile din hiçbir noktada asla çelişmez. Bu çelişkiyi getirdiğin zaman bende senin gibi düşünücem. Ancak getiremezsen haklılığını kanıtlamış olmazsın.

Bana kalıcı bir şey söyle 8 yıl önce 0
0

İnan bana dostum.. Din'i, inananların bir çoğundan daha iyi biliyorum... Amacının ne olup olmadığı konusunda da herhangi bir kaygım yok. Ama bak kendin söylüyorsun... "1400 yıl önceki bilim bunu söylemeye elverişli olmadığındandır belki. O zamanlar elimizdeki her bir atomun yıldızın çekirdeğinde oluştuğunu insanlar anlayamazlardı" Yaratıcı, "bunlar anlayamaz, yıldırlardan bahsetmeyeyim bari"mi dedi senin açıklamana göre? Din'i kitaplar yazılırken bilimsel bilgilye ihtiyaç mı vardı? ONlar yaratıcının direk söylemleri değil mi? Ne dense insanlar kabul etmekle yükümlü değil mi din'e göre? Nasıl anlayamazlardı? Yıldızları görüyorlardı. VArlıklarını bilyorlardı. Evet, aslında sen kendin din'in zayıflığını açık etmektesin. Bİlim bilmiyordu o zamanlar. Demek ki din de bilmiyordu. Yaratıcının bilimsel veriye ihtiyacı olmadığına göre... Demek ki insanların bildikleri dahilinde yazıldı kitaplar öyle mi? Neden ilk insan Adem deniyor? Değil ki... Tekrar söylüyorum... İnanca saygım sonsuz. Ama bildiğimiz ve emin olduğumuz şeylere inanmaya ihtiyacımız yok. En azından benim öyle... Sen bir çeklişki görmediği söylüyorsun. Evet, sen bir çelişki görmüyorsun çünkü inanan, inançlı bir kişisin. Ama bütün bilim dünyası görüyor. Kİmsenin inancını değiştirmeye ve etkilemeye çalışmadığımı, bunun haddim olmadığını gayet iyi bildiğimi fark ediyorsundur. Tekrar söyleyeyim: İnanılan şeyi, bilimsel bilgi gibi sunmayadır itirazım. Adem'e inanmıyorum. Çünkü bilim bunu çürüttü... "Ben ademe inanıyorum" demek başkadır "Adem gerçektir" demek başkadır. Sen inanabilirsin ama benim inanmamı bekleyemezsin. Ama ben (bilimsel bakışın temsilcisi olarak, kişisel olarak değil) Ademin ilk insan olmadığını bilirim ve sana söylerim. Sen bu bilgiye, inancın ile bakarsan bu bilgi seni etkilemez. Ama bilimsel bakarsan, aksini iddia etmelisin. "BEn inanıyorum" demen bir anti tez sayılmaz.

Görkem Öge 8 yıl önce 0
0

Toprak, su, kan pıhtısı... Yıldızlar... Fark etmez. Hepsi aynı. Sadece içinde bulundukları koşullara göre farklı görünümler. Kitapta da farklı anlatımlarla aşamalarına dikkat çekilmiş bence... Bilginin doğrusunu ulaşmak için, bilimsel bakış ve yaklaşım şart. Ama bu dinsel bilgilerin aslı anlamı olmadığı anlamına gelmez... Bana göre binlerce yıllık ve milyonlarca kişilik yorum ve eklemeler ile dinlerin anlatımına karşılık, iki yüz yıllık ve ancak binlerce kişilik bilimsel bilgi birikiminin karşılaştırılması var. İnancı bilimsel bilgi gibi sunmak elbette doğru değil. _________________ Adem ilk düşünebilen, alet üreten insanı anlatıyor. Kitapta 7000 yıl önce dünya da var olduğunu yazdığını görmedim. Bu bir yorumdur. Aktarılırken yayılmış, genişlemiş ve kabul görmüştür. Benimki de başka bir yorum. Herkes kendine uygun bir yorum üretebilir. Bana göre zamandan bağımsız bir güç için, bu bir kaç milyar yıllık süreç, sadece “bir an” olmuştur. Üstelik sebepleri de dahil olarak. _______________ Daha 100 yıl öncesinde de bilimciler dünya yaşını bir kaç 10 milyon yıl olarak hesaplıyorlardı. Güneşi de kütlesini göre kimyasal enerji olarak biraz daha uzun ömürlü. O dönemin bilgisi ve bakışı altında bu savlar doğruydu... Şimdi değil. _____________________ Bilim kendisini yenileyebildiği ve hatasını kabul edebildiği için üstündür. Bunu bir kapris ya da otorite sorunu yapmaz. (Gerçi çoğu bilimcide otoritesininin sorgulanmasından hoşlanmaz ama...) Cenab-ı Hâkk hiç bir şeyi sebepsiz yaratmamış, her şey sebebiyle var. Bence bizler sebeplerle, sonuçlar arasında yanlış bağlantılar kuruyoruz. Bunu ister dine, ister bilime dayandıralım fark etmiyor. __________________________________ Bugünkü bilimsel bilgimiz bize su’dan toprak üretebileceğimizi söylüyor. Tek yapılması gereken. Oksijen ve hidrojen atomlarını çeşitli oranlarda birleştirmek ve diğer elementleri üretmek. Şimdilik böyle bir teknolojimiz yok sadece. Bu elementlerden sonrada pek ala organik moleküller üretebilinir. Bunları karıştırdın mı,al sana toprak. ___________________________________ Madde ve enerjiye yön veren bir güç için bu çok daha kolay. Yoksa yukarıdaki bakışla ele alırsak, canlıların ve insanın ilk olarak tekillikten yani yokluktan oluştuğunu da söylemek hatalı olmaz. Sebep-sonuç ilişkisi… __________________________________ Dinler, insanın bilimsel hayatı için değil sosyal hayatı için vardır. Bir arada yaşayabilsinler diye… (Sömüren muktedirlere rağmen…) Dinlerin zorlaması yoktur. Zorlamayı insanlar yapar. O anlatır, anlaşılır olmaya alışır, örnekler ya da anlaşılabilecek düzeyde basitleştirir. İnsanlarda tekellerinde kalsın diye, bire bin katıp, yorumlarla karmaşıklaştırıp zorlaştırır. İçlerinden çok azı, sadece özü görüp aktarabilir. Bunlar ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları sevip, aynı şekilde ele alabilen nadir kişilerdir. Canlıya saygı duyanlardır. _______________________________ Bu nedenle, bence bu tartışma elma, armut toplamak gibi bir durum.

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0