-1

Uzayın kendisi nasıl bir yapıdır?

Necmi Tüfek 7 yıl önce 43
0

Einstein\'a sormuşlar; \"Zaman nedir?\" diye. Şöyle bir bakmış ve \"Saatin ölçtüğü şeydir\" demiş. Bunu okuduğum kitabın yazarı yorum yapmış. \"İşte ancak bir dahinin verebileceği cevap! Bu kadar basit olarak ancak Einstein gibi bir dahi yanıtlayabilirdi...\" Sonra ben düşündüm. \"Acaba Einstein\'ın verdiği yanıt basit mi?\" diye. İlk bakışta basit gibi görünüyor. Ama biraz incelemek gerekiyor. Kendime sordum; \"Saat neyi ölçüyor?\" Tık, tık, tık saniyeler aslında belli bir aralığı ölçüyor. Yani, mesafeyi, aralığı ölçüyor. Çünkü aslında \"Zaman\" diye bir nicelik, ortada görünen bir malzeme yok. Onu tespit etmek için dolaylı yöntemler kullanıyoruz. Yani Burtay Bey, benim açımdan zaman bir mesafenin ölçümü anlamına geliyor. Tabii bu bana özgü bir şey değil. Bilim insanları da zamanı uzayla özdeşleştirerek \"uzay-zaman\" birleşik kelimesini kullanıyorlar. Çünkü uzay ve zaman özdeştir. Hangi yöntemi kullanırsanız, kullanın uzayı zamandan, zamanı da uzaydan ayıramazsınız. Her ikisi de aynı oranda görecelidir. Birini kısaltırsanız, diğeri de kısalır, biri uzarsa diğeri de uzar. İşte yukarıdaki soru başlığının, aslında uzayın nasıl bir yapısı olduğunu sorarken, zamanın da yanıtını vermiş olması gerekiyor. Bu yüzden uzayı tanımlarken çok küçük uzay parçacıklarından meydana geldiklerini, aralarındaki mesafenin sabit olması gerektiğini düşündüm. Bu uzay parçacıkları tüm evreni kaplamaktalar ve bir birlerine sıkı sıkıya bağlılar. Aynı zamanda maddeye de üç boyutlu niteliği kazandırıp, her yönde yayılabilmesi için zemin oluşturuyorlar. Yani bir nevi sicimlerin yerine koymuş oluyorum onları. Ama sicimler gibi bağlanmıyorlar, aralarında bir mesafe var. Bu mesafeyi kuvvetle koruyorlar. İşte burada (sizin sayenizde) evrenin iç basıncı konusunda çok basit bir çözüm getiriyorlar. Evren genişlerken basıncı tüm bu uzay parçacıkları hissediyorlar. Basınç onların direncinden yüksek olduğu zaman tüm uzayı kaplayan bu parçacıklar en zayıf bağlı oldukları yerden bu basıncı karşılayıp yeni uzay parçaları meydana getiriyorlar. (Bu durum kuarkların durumuyla aynı. Aralarındaki mesafenin açılması imkansız olduğundan yeni parçacıklar meydana geliyor.) En zayıf oldukları yerler de, kütle çekiminin en az olduğu galaksilerin aralarındaki boşluklar. Yeni parçacıklar mesafeyi korumak için diğerlerini itiyorlar. Böylece evren genişlemiş oluyor. Bu şu anlama geliyor; kara enerji aslında uzayın ta kendisi... Buradan bir anlam daha çıkıyor; Uzay genişlerken galaksi aralarındaki boş alanlardan genişliyor. Kütle çekimin güçlü olduğu maddesel alanlarda bir genişleme olmuyor. Hızımı alamamışım kusura bakmayın. Epeyi uzun oldu ama umarım anlaşılıyordur. Selamlar, sevgiler sunarım...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Necmi Bey, Merhaba... Yazılarınızı okurken aklıma takılan ve daha da açılmasına ihtiyaç duyduğum bazı noktalar var. Acele etmeden, bunları değerlendirebilirseniz, kafa(m)lardaki bazı boşlukların dolacağını ve yeni soruların da çıkacağını düşünüyorum. AÇILMASI GEREKEN NOKTALAR: 1) \"Zaman için düşüncem hala aynı. Zaman olması için uzay gerekir. Bu uzay dediğim şey de parçacıklar arasındaki sabit mesafe. Uzay parçacıklarının 120 sıfırlı küçüklüğü bizim tanımladığımız parçalara benzememesi gerektiğini düşündürdü. Kütle çekimden başka bir şeyle etkileşmeyen bu parçacıklar belki de kuarkların daha da alt düzeyindeki daha da kesirli değerler taşıyan kuarklardır. Çünkü onlar her yönde aynı etkiyi paylaşmalılar. Aralarındaki mesafe sabit olmalı. Bu sayede tüm evrendeki maddi yapılar aynı zaman anlayışında olabilirler.\" Soruları: \"Uzay parçacığı\" kavramı neyi temsil ediyor? \" Kütle çekiminden nasıl etkileniyorlar? Bu kadar küçük iseler graviton\'dan da küçük olma ihtimalleri yüksek. Bu durumda kütle çekimi için yeni bir tanım gerekiyor gibi. Aralarındaki mesafenin sabit olması ? Evren genişledikçe, aralarındaki mesafe değişmiyor ise yeni parçacıklar gerekiyor? Yoktan nasıl var olabiliyorlar?(Eğer \"zaman\"ı bunların arasındaki mesafenin alınma süresi (duration) olarak tanımlıyorsak.)Hızlanan cisimler için alınan mesafe, kat etme süresini azalttığına göre, özel görelilikteki zaman genleşmesi ile olan ilişkisi nasıl? 2) \"Entropi ise hem evren için hem de dış evren için sistemi çalıştıran en önemli faktör.\" Soruları: Entropi kavramı neyi temsil ediyor? Nasıl bir yapı ve işleyisi var? Uzay parçacıkları üzerindeki etkisi ne şekilde? Enerji üzerindeki etkisi ne? Madde üzerinde gördüğümüz, dağılma, eskime etkisinin mekanizması -işlevi nasıl ?Evren dışındaki entropi\'nin, evren içindekinden farkı ne? Ortak noktaları neler? 3) \"Termodinamiğin 1. yasası enerjinin yok edilemeyeceğini ya da var edilemeyeceğini söyler. Ben bunun ne anlama geldiğini şimdi anladım. Enerji bir döngü yaratıyor. Belli bir değere indiği zaman (Biz ona sıfır diyoruz) orada durmuyor. Daha alt düzeye iniyor. Bu gerekli bir şey. Çünkü eksi değerde ters bir faaliyet olduğu için güç kazanıyor ve belli bir olgunluğa geldiğinde de büyük bir patlamayla artı değerlere geçiyor. Sonra yine aynı döngü devam ediyor. \"Sorusu: Enerji eksi değerlerde iken nasıl bir güç kazanıyor? Uzay parçacıkları ile olan ilişkisi nasıl? Bu potansiyel güç nasıl bozunuyor? ( Patlıyor?) (Bunu keplerin homojenleşerek, tekilleşmesi olarak tanımladım ama negatif enerji kavramı bende yok) 4) \"Bilim insanları da zamanı uzayla özdeşleştirerek \"uzay-zaman\" birleşik kelimesini kullanıyorlar. Çünkü uzay ve zaman özdeştir. Hangi yöntemi kullanırsanız, kullanın uzayı zamandan, zamanı da uzaydan ayıramazsınız. Her ikisi de aynı oranda görecelidir. Birini kısaltırsanız, diğeri de kısalır, biri uzarsa diğeri de uzar. \" Sorusu : Burada hala bir tezat var gibi... Mesafeyi hızı artırarak katetme süresini kısaltınca, (özel göreliliğe göre) zaman genleşiyor. Eğer uzay parçacıkları arasındaki mesafe sabit ise ve evren genişledikçe yenileri aralarına katılıyorsa, Zaman algısını ölçmek için kullandığımız sabit mesafe (uzay parçacıklarının genliği) uzay parçacıklarının sayısı arttığı için (mesafeyi kat ederken), artması gerekmez mi? Yani hareketli nesne, katettiği uzay parçasına göre \"zaman\"ı tespit ediyorsa, hızı arttığı zamanda aynı miktarda uzay parçacığı=zaman kat etmiş olur. Ki bu da özel görelilikle çatışıyor gibi geldi bana. Diğer ihtimal benim anlamamış olmam, biraz daha açabilir misiniz? Yazınızın uzun olmasından hiç endişe etmeyin. Uzun yazıları daha çok tercih ediyorum. Okuması ve anlaması daha rahat oluyor, yazıcı çıktısı aldığımda da kağıt ziyan olmuyor. Yolda otobüste de okuyabiliyorum. :-) Selam, Sevgi ve Saygılarımla

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
-1

Ben her zaman en basit olana bakmaya çalışırım. Eksi enerji de adı üstünde en basit tanımla ekside, yani parası bitip üstüne de borçlanmış biri gibi. Aslında zaten kendisi enerjiye muhtaç duruma düşmüş bir haldeki enerji. Bu benzetme iyi oldu... Kafamdaki senaryo şöyle; Enerji yayılmaya, dağılmaya en düşük değerlere düşmeye meyilli bir şey. Zaten hep söylüyoruz, enerjinin bizzat kendisi diye bir şey yok. Bizim evrenimizde (enerji) madde, ışınım, güç dalgası gibi şekillerde bulunuyor. Şimdi, evren yayılıyor, genişliyor. Buna hep devam edecek dersek sahip olduğu enerji de daha fazla bir alana yayılacak yoğunluğu düşecek demektir. Çok çok uzun zaman alsa da sonunda tüm maddi parçacıklar çözünecektir. Çok geniş alanlara yayıldığında olacak olan budur. Ama bu durumda bile eksi değerlere düşmez. Sonunda uzayın kendisi de çözünecektir. Yani delinecek, parçalanacaktır. İşte o zaman evren dışındaki eksi durumdaki okyanus derhal korumasız kalan enerjiye saldıracaktır. Evren dışındaki okyanusta maddi yani parçacık halinde bir yapı olamaz. Artı değerde her hangi bir şey de olamaz. Bizim, hawkıng ışımasında sanal parçacık dediğimiz şekilde veya sanal dalgalar şeklinde olduğunu düşünüyorum. Yani dış evrenin enerji değeri eksidir. Ben senaryo gereği böyle anlatıyorum ama bu evrenin sonunda olacaklar daha önce olmuştur gibi bir iddiam da yok. \"Bir döngü varsa bu şekilde olmalı\" gibi bir düşüncem var sadece. Eksi enerjili dış evrende ne olabilir? Devamlı para isteyen sefil insanlar gibi ortamı dolduran bir eksi enerji denizi... İşte burada devreye \"eksi işaretlilerin çarpışmalarından artı değer çıkar\" kuralı giriyor. Yani borçlar çarpıldığında daha çok borç çıkacağına, alacak konumuna geçiyor. İşte bu çarpışmalar basınç alanları şeklinde enerji yoğunlaşmaları yaratıyorlar.(Burası Brian Green) gibi fizikçilerin anlattığı senaryoyla örtüşüyor.) Sadece ben eksi enerji okyanusu diyorum onlar kuantum okyanusu diyorlar. Artı değerde bir dış evren böyle enerji üretir mi bilmiyorum. Çünkü entropi devamlı artar diyoruz. Bizim evrenimiz artı değerde ama devamlı enerjiyi harcıyor. Bilmiyorum artık kim neyi kabul ederse o dur...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Bu sorunuzun cevabını uzun zamandır değerlendiriyorum. Sizin o açıklamanızdan beri. Daha önce okumuştum ama gerekli değeri atfetmediğim için, öğrenmem sizin sayenizde oldu. Bana göre de evren çok basit, sade ve temel bir kaç kuraldan başlamış olmalı. Ve aynı kuralların tekrarı ile bugünkü karmaşık, girift deseni oluşturmuş olmalı. Bu desenin fraktal bir desen olduğunu düşünüyorum. Sadece büyüklüklerine ve bulundukları bölgeye göre tablodaki görünümleri-imajları ve rolleri değişiyor. Karadeliğin enerji kaybetmesini nasıl tespit ediyoruz? Matematiksel olarak... Belki bir de kütleçekim kuvvetindeki azalma ile (böyle bir ölçüm var mı bilmiyorum, eğer varsa) Açıklamaları ben de pek tatmin edici bulamadım. (Kafamdaki süper akışkan ve yoğun-bol dalgalı evren modeline göre bir cevap aradım. Kendi hayal gücümüm ürünü olduğu için, en iyi ben tanıyordum.) Sorunuzu şu sorularla ele alıyorum; (Bu soruları kendime soruyorum) 1) Aslında enerji yoktan var olmadığına ve vardan da yok olamayacağına göre; karadeliğe giren \"anti madde\", \"neyi azaltıyor?\" 2) Eğer enerji kaybolmuyorsa, nasıl bir yapıya dönüşüyor? 3) Karadeliğin olay ufkuna yakın bu güçlü çekim bölgesinin özellikleri neler? 4) Olgu mikro düzeyde gerçekleştiğine göre, kuantum alanları ile nasıl ilişkisi olabilir? 5) Normalde nötr-yüksüz-saptanamayan bu enerji uzayda nasıl potansiyel halde olabilir? 6) Madde ile anti maddenin farkları neler? (elektron-pozitron çiftini göz önüne alırsak) 7) Hangi koşul ve şartlarda enerji, parçacığa dönüşüyor? 8) Niye en temel ve basit parçacık olan elektron-pozitron? Başka bir parçacık değil? Bunlar ve şu an hatırlamadığım bir kaç soru daha vardı.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

O sorulardan sonra özetle aşağıdaki varsayıma ulaştım: Bu evren modelinde, enerjiden parçacığın oluşması için, enerjinin en azından 4 yönde, (3 ü uzamsal) titreşmesi gerekiyor. \"Zaman\" (sizinkinden farklı) bir hareket alanı olarak bu dördüncü yönü sağlıyor. Ayrıca aktardığı enerji ile enerjinin 3 uzamsal boyut üzerindeki sürekli titreşmesini garanti altına alıyor. Yani parçacık oluşumu için en azından belli bir miktarda enerji yoğunlaşması ve buna baskı gerekiyor. Kütleçekim dalgaları, zaman dalgaları, çeşitli elektromanyetik dalgaların kaynaşma alanı olarak karadeliklerin yakın çevresi, tam bir kuatum kaynaşma alanı olmalı. Bir biri ile içiçe giren, çarpışan bir dalgalar denizi. Dalgaların bu tür durumlarda, içinde bulundukları dokudaki hareketlerini değiştirmediklerini, birbirilerinin içinden geçtiği veyollarına devam ettiklerini göz önüne alınca, bazı kesişme noktalarında çok daha güçlü tepe ve dip noktalar yaptıklarını gördüm. (dalga scripti yazılımında; basit bir java yazılımı, dalgaların temel özelliklerini öğrencilere öğretmek için hazırlanmış ama işime çok yarıyor.) İşte bu enerjinin aşırı yoğunlaştığı noktalar, sanal parçacıkların doğuşu için mükemmel zemin oluyorlar. Ancak normal uzaydaki sanal parçacıklardan farklı olarak (biz onlara galaksiler arası karanlık madde diyoruz bence), bu sanal parçacıklar, karadeliğin güçlü kütle çekimi (bence çok düşük basınç alanı) sonucu yoğunlaşmış zaman dalgaları ile bulundukları noktadan koparılıyorlar. (Dalgalı denizdeki, dalga çarpışmalarında çarpışma noktasında oluşan köpük ve damlacıkların, gene o dalgalara güç ve yön veren rüzgarca, bulundukları noktadan kopartılıp daha farklı yerlere savrulması gibi...) Bizim elektron ve pozitron çiftimizde bu tür bir kuantum kaynaşmasının ürünleri. Sonrası malum zaten...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
1

İlahi Burtay Bey... Halimize şöyle bir bakınca gülmekten kendimi alamadım. İkimiz de kendi açımızdan yorum yapıyoruz ve dışarıdan eğer izleyenler varsa, sanırım hiç bir anlam veremedikleri bu sohbetin nereye varacağını tahmin edemiyor olmalılar. Çünkü sanırım biz de bir anlaşma zemini aramadan kendi doğrumuzun peşinde gidiyoruz. Bizim durumumuz, dalga-parçacık ikiliği gibi oldu. Yani bir Einstein ortaya çıkıp uzlaştırmazsa işimiz zor görünüyor. Neyse, eminim bir gün uzlaşma zemini bulacağız nasıl olsa. Siz ne yapıp edip konuyu dalgalara getiriyorsunuz, ben parçacıklarla uğraşmayı seviyorum. Yani aslında aynı şeyin iki yüzünü ayrı pencerelerden bakarak değerlendiriyoruz elbette. Yalnız çok önemli ve şaka kaldırmayacak şeyleri de açıklamak gerekiyor. 1. Karadeliğe giren \"anti madde\" değil. Bunu kim söylemişse gerçeği yansıtmıyor. Karadeliğe giren \"evrenin enerjisinden borç alıp gerçeklik kazanan sanal parçacıklar\" dır. Anti madde derseniz o zaman neyin azaldığını bulamaz, olayla örtüşmeyen açıklamalar yapmak zorunda kalırsınız. Burada hiç yoktan parçacık yaratılma durumu vardır ve enerjinin korunumu yasasını ihlal etmemek için karadelik bu ücreti ödemek yani enerji kaybetmek zorunda kalır. Bu durumu böyle değerlendirmiyorsanız, ne kadar uğraşsanız da olayı anlamamış ve dolayısıyla zorlama yöntemlerle boğuşuyor olursunuz. Aynı şekilde enerjinin eksi değerlere inmesi konusunu da benim gözümden bakmadığınız için bana göre yanlış değerlendiriyorsunuz. Olayı olduğu gibi almayıp farklı yollarla kendi açınızdan düşünüp yorumluyorsunuz. Bu yüzden de dış evrenin eksi değerde olabileceğine bir an bile ihtimal vermiyorsunuz. Hiç önemli değil inanın. Ben zaten insanlara fikirlerimi zorla kabul ettirmek için uğraşmıyorum. Bu konuları burada açıp en azından düşüncelerimin bir yerlerde bir kaydı olmasını sağlamak istedim. Eğer bir gün bu teoriler başkaları tarafından ortaya atılırsa, şu tarihte, şurada daha önce yayınlamıştık diyebiliriz. Tabii bir de ilgilenenler varsa en azından düşünce farklılığı açısından belki bir katkım olur diye düşünüyorum. Dalgalar konusunda \"karadelik çarpışmasının ürettiği dalgaların\" akibetini incelemek için bir soru açacağım. Orada dalgaları konuşuruz. Selamlar,saygılar...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
1

Ben ortada gülünecek bir şey göremiyorum. :-) :-) :-) (Vahşi bir kah kaha olarak düşünün) Aynı şekilde düşünsek ve algılasak zaten çok kısır olur ... Belki bizleri tatmin etmiyor yazışmalarımız ama, okuyanların kafalarında şimşekler çaktığına eminim... Haklı veya doğru olmak bir yana, en azından bu konuda ciddi çalışma yapanlara farklı açılardan bakmayı hatırlattığımızı umuyorum. Bu bile bir kazanç, bir katkıdır. Karşılıklı fikirlerimizi paylaşmak ayrı, benimsemek ayrı bir konu. Sizin fikirleriniz, benim eksik kaldığım noktaları tamamlıyor. Veya azaltıyor. Bilgimin sınırı var. İlgimin de... Aynı şey sizin içinde, diğer arkadaşlar içinde geçerli, Nobody, alliance33 bu konularda çok güzel paylaşımlarda bulunuyor. Onlardan da öğreniyorum. Eksi enerji konusuna sizin gözünüden bakmıyorum. ama sizin gözünüzden nasıl gözüktüğünü anlamaya can atıyorum. Sorularım, yazdıklarım hep , bu konuda nasıl bir açıdan baktığınızı anlamak için... Çünkü çok şey katacağına inanıyorum. Belki sizin düşüncenizle zıt bile olabilir ama eserin kökünde sizin harcınız olur böylece :-) Zaten biz gittikten sonra, birileri devam ettirecek ana duvarı örmeye. Arada bir tuğla olmak ümidim. Hah belki birileri, yazdıklarımıza bakarak, bu tuğlalar sağlam derse, ne mutlu bana... Bu yüzden fikirlerinizi kabul etmek için değil, anlamak için uğraşıyorum. İçinden benim için faydalı olanları kabul edeceğime de şüpheniz olmasın. Hatta sizin fikirleriniz, sizin düşüncelerinizle çatışıyor bile olsa. :-) Saygılar

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0