Dünya Dışı Akıllı Yaşam ve Karadelikler Etkinliğimizden Notlar
Katılımcılarımızdan Özge Kavas, "Dünya Dışı Akıllı Yaşam ve Karadelikler" etkinliğimizi sizler için derledi.

Merhaba, ekran başındaki sevgili okuyucu! Bugün sizlere gezilip görülecek çok farklı bir alana götürmek istiyorum: Evren ve Ötesi.

25.10.2015 tarihinde ‘Fizikist’ adlı bilim sitesinin düzenlemiş olduğu bir etkinlik olan “Dünya Dışı Akıllı Yaşam ve Karadelikler” adlı bilim konuşmaları hakkında, özet niyetine çok ilginç bir yazı yazacağım.

Öncelikle, aslında bu etkinliği başından sonuna kadar kaydedip youtube kanalımda paylaşmaktı niyetim. Gel gör ki sevgili okuyan, makus talihimden ötürü bu kaydı gerçekleştiremedim. Ama sizin için, alanında uzman bilim adamlarının konuşmalarını not ettim. Konuşmaların özellikle ilgi çekici kısımlarına değineceğim.

Bu yazının kaynakçası; etkinliğin konuşmacıları olan Orhan Aydilek (Teorik Fizikçi) ve Süleyman Fişek (Astronom)’tir.

KARADELİKLER

  • Orhan Aydilek’ten Notlar

1) Kuzey Yarım Küre’de yaşayan insanlar, kuzey yıldızına bakarak yönlerini bulabilirler. Güney Yarım Küre’deki insanlar ise bu kuzey yıldızını göremezler. Bu yüzden Güney Yarım Küre’deki insanlar “Güney Haçı” olarak da bilinen “Crux takımyıldızı”na bakarak yönlerini bulurlar.

2) Astrofizikte, kütle sıkışmasının son hali ‘karadelik’ olarak adlandırılır. Eğer, Dünya’yı bir avuç içi büyüklüğü olacak kadar sıkıştırırsak, bir karadelik elde etmiş oluruz.

3) Karadelikler incelenirken özel rölativite değil, ‘genel rölativite’ esas alınır. Rölativite, Einstein tarafından, ilk defa şu şekilde kanıtlanmıştır: Güneş tutulması sırasında Güneş’in arkasında kalan yıldızlar incelenmiş ve bu yıldızların güneşin olduğu ve olmadığı durumlarında farklı yerlerde konumlandığı gözlemlenmiştir. Böylece gök cisimlerinin yanından geçen ışığın, cismin çekim alanı tarafından saptırıldığı gözlemlenmiştir.

4) Karadeliklerin bir yüzeyi yoktur, olay ufukları vardır. Işık ve maddenin hiçbir şekilde kaçamayacağı bölgeyi sınırlandıran kuşağa “olay ufku” denir. Burası, tüm fizik kurallarının geçersiz sayıldığı bir yerdir. Ve yutulan cisimler geri çıkamaz. Ayrıca zaman burada daha farklı işler.

5) Karadeliklerde, yıldızlardan farklı olarak, ufuk bölgesinden (horizon) sonra tekillik bölgesi (singularity) bulunmaktadır. Tekillik bölgesi henüz tam olarak açıklanabilmiş değildir.

6) Karadelik jetleri (akışları): Gökadanın merkezinde bulunan dev kütleli karadeliklerin kutuplarından fışkıran parçacık fıskiyeleridir. Bu parçacıklar büyük ölçüde elektron ve protonlardır ve içlerinde bulundukları gökadanın dışına, ışık hızının %99,9’u kadar hızla, madde ve enerji taşırlar.

7) Einstein -Rosen Köprüsü (Solucan deliği): Bir beyaz delik ile bir karadeliğin oluşturduğu köprüye solucan deliği denir. Bu köprü sayesinde evrenin bir noktasından diğerine çok daha kısa sürede gidilebileceği iddaa edilir. Beyaz delikler, karadeliklerin aksine hiçbir şey yutmazlar ve karadelikten yutulan cisimler beyaz delikten çıkar. Fakat, solucan deliğinin oluşması için gerekli görülen beyaz deliklerin varlığı, Stephen Hawking gibi önemli bilim adamlarınca oldukça ütopik görülüyor. Bu fikre, konuşmacı Orhan Aydilek de katılıyor.

Teorik fizikçi Orhan Aydilek’ten, karadelikler hakkında düşündürücü bir kaç soru var!

a) Bir karadeliğin üzerinde yaşamak mümkün olsaydı, evren nasıl görülürdü?

b) Bir karadeliğin yörüngesinde bir gezegen dolanabilir mi? Eğer dolanabilirse, ne kadar hızlı olması gerekir?

c) Karadelikler ölür mü?

d) Solucan deliklerine neden bu şekilde seslenilir? 

Teorik fizikçi Orhan Aydilek, “Stargate” adlı dizinin izlenmesini öneriyor. Unutmadan şunu da ekliyor: “Bilim ile bilim kurgu birbirinden farklıdır. Fakat nice bilim kurgular, bilime önderlik etmiştir.”

Merak edenler için “Stargate” fragmanı;

DÜNYA DIŞI AKILLI YAŞAM

  • Süleyman Fişek’ten Notlar

1) Astronom Süleyman Fişek, konuşmasına şu şekilde başlıyor: “İnsanı, insan yapan duygu; meraktır.”

2) Eskiden, evrenin merkezi Dünya zannedilirmiş. Nicolaus Copernicus adlı bilim adamı, Dünya’nın evrenin merkezinde olmadığını, ayrıca sıradan bir gezegen olan Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü savunmuş. Tabi, o yıllarda bunu savunmak kolay değil, çok tepki görmüş, fakat kararının arkasında durmuş.

3) Copernicus’tan sonra Galileo, Jüpiter’i gözlemlerken, Jüpiter’in etrafında dönen uydularını keşfetmiş. Böylece “her şey Dünya’nın etrafında dönmüyor” kanısına varmış. Ayrıca Jüpiter’in uydularına “Galileo uyduları” da denir.

4) 1960 yılında, Frank Drake adlı bilim adamı, dünya dışı akıllı yaşam formları ile iletişime geçmek adına “Ozmo Projesi” ile SETİ çalışmalarına başladı. Bu çalışmalar radyo teleskoplar ile gözlemleniyordu. Çünkü, optik teleskopların aksine, radyo teleskoplar Güneş ışığından etkilenmezler ve böylece 24 saat kesintisiz gözlem yapılabilir.

5) SETİ ile, dünya dışındaki akıllı canlıların teknolojileri aranıyor aslında. Aranılan şey teknolojik bir kalıntı veya sinyaller olabilir.

6) WOW Sinyali: 1977 yılının ağustos ayında, Ohio Üniversitesi’nde, dünya dışından bir sinyal alınmıştır. Bu sinyal, dünya dışındaki akıllı yaşam olasılığına dair en yakın sestir. Sinyal, “Big Ear radyo teleskopu” sayesinde alındı ve sadece 72 saniye gözlenebildi; çünkü, Dünya’nın dönüş hızı ve Big Ear’ın gözlem penceresinin genişliği dikkate alındığında, teleskop gökyüzündeki belli bir noktayı en fazla 72 saniye tarayabilmekte. Bu sinyal, yoğun çabalara rağmen, bir daha tespit edilemedi. Evet, orada bir hayat var, fakat henüz iletişime geçemedik. Aynı frekans ile uzay taranmaya devam ediliyor.

WOW sinyalinin sese dönüşmüş halini dinlemek için;

7) Akıllı yaşamla iletişime geçmek için fiziksel bir yolculuk yapmak, evren yapısı ve insanın doğası gereği mümkün değildir ve ayrıca mantıksızdır da. Öncelikli amaç, dünya dışı canlıların teknolojilerini takip edip iletişime geçmektir.

8) SETİ düşük bütçelerle çalışmakta. 1960’larda ABD tarafından başlatılan proje, 1971’de NASA tarafından geliştirilerek uygulanmaya başlamıştır. 1984’ten sonra California Allen Telescope Array’de faaliyet göstermiştir. Tüm bu süre boyunca da bütçe kıtlığından dolayı sık sık kesintiye uğramıştır. SETİ’nin maddi anlamda bu kadar sıkıntı çekmesinin sebebi, kesin bir gelecek garantisi vermemesidir.

9) Voyager 1: NASA tarafından fırlatılan bir uzay sondasıdır. Görevi yıldızlararası keşif yapmaktır. SETİ, bu sondadan tıpkı başka yaşam formundan geliyormuşçasına sinyal alabilmekte. Yani, başka bir deyişler, SETİ’nin amaçlarından biri de başka yaşam formlarının ‘voyager’lerini bulmak.

10) Radyo astronomi yapmak, evreni sağır bir kulakla dinlemek gibidir. Fakat SETİ ile astronomi yapmak, Evreni hassas bir kulakla dinlemektir. Bu yüzden Pioneer 10 ve Pioneer 11, Güneş sisteminden çıkarılarak, yıldızlarası keşif amaçlı fırlatılmıştır. Hatta,Pioneer 10′un gövdesine, biz insanlığı tanımlayan bir levha konulmuştur.

11) 1974’ün kasım ayında, Arecibo radyo teleskopunun yenilenmesinin şerefine, uzaya bir defaya mahsus bir mesaj gönderilmiştir. Bu mesaj ikili sayı sistemi (1 ve 0) ve 210 bayttan oluşur. Mesaj yedi parçadan oluşur:

a) 1’den 10’a kadar sayılar

b) DNA’yı oluşturan elementler olan hidrojen, karbon, nitrojen, oksijen ve fosforun atom numaraları

c) DNA nükleotitlerindeki şeker ve bazların formülleri

d) DNA nükleotitlerin bazıları ve DNA’nın ikili sarmal yapısını gösteren bir figür

e) Bir insan figürü, ortalama boydaki yetişkin bir erkeğin boyu ve Dünya’daki insan nüfusu

f) Güneş sisteminin bir grafiği

g) Arecibo radyo teleskopunun bir grafiği ve mesajın gönderildiği anten çanağının çapı

Mesajın ulaşılmasının hedeflendiği yıldızlara ulaşması ve geri dönütün gelmesi oldukça zaman alacağından Arecibo mesajı, dünya dışı akıllı yaşam formlarıyla iletişime geçmekten ziyade insanlığın teknolojik gelişmişliğinin bir sunumu olmuştur.

12) Matematik evrensel bir dildir. Bu yüzden evrene gönderilen tüm mesajlar matematik diliyle en basit halde gönderilir. (1 ve 0)

13) 1977 yılında fırlatılan Voyager 1 ve 2 uzay araçlarında, altın plaklar bulunmaktadır. Plaklarda, dünya dışındaki akıllı yaşam formlarının veya gelecek nesillerin bulması ümidiyle dünyadaki hayatı ve kültürel çeşitliliği gösteren kayıtlar vardır. Güneş sistemi, DNA yapısı, insan anatomisi ve üremesi, hayvanlar, bitkiler, doğa manzaraları, yemekler, mimari eserler, insan portreleri, müzik çeşitleri gibi kayıtları bulunduran plaklarda, ayrıca 55 dilde sesli dilek ve selamlar da vardır. Voyager‘de bulunan Türkçe ses kaydı şu şekildedir: “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayırlı olsun!”

Voyager Altın Plak’tan bir kesit için;

14) Astronom Süleyman Fişek, konuşmasını bu şekilde bitiriyor: “Siz de şu anki imkanlarınızla SETİ’ye destek olmak ister misiniz? O halde, seti@home sitesine girip‘BOINC Manager’ uygulamasını bilgisayarınıza indirerek, birçok SETİ datasını işlemek adına, SETİ’nin  bilgisayarınızı kullanmasına izin vermiş oluyorsunuz. Hiçbir virüs tehlikesi taşımayan bu program, teleskoptan aldığı görüntüleri bilgisayarınızın işlemcisine aktarıyor, bilgileri işliyor ve ardından SETİ’ye gönderiyor.”

Astronom Süleyman Fişek, “Contact” adlı bilim kurgu filminin izlenmesini öneriyor.

Merak edenler için, “Contact” filminin fragmanı;

Bu mükemmel atmosfer için, başta aracıları Fizikist’e, sonra da konuşmacıları Orhan Aydilek ve Süleyman Fişek’e bin teşekkür!

Umarız ki, daha başka etkinliklerde, en kısa zamanda görüşebiliriz.

Notlar için Özge Kavas'a teşekkür ederiz.
https://ozgecek.wordpress.com/2015/10/26/dunya-disi-akilli-yasam-ve-karadelikler/

Özge Kavas
Konuk Yazar -

0 yorum