Dünya’nın Ötesinde Hiç Ateş Bulamadık Ve Bunun Bir Nedeni Var
Ateşi kontrol etmek, insanlığın tanımlayıcı başarılarından biri olarak kabul edilir, ancak varlığı da, bildiğimiz kadarıyla, Dünya'ya özgü şeylerden biridir.

Yunan mitolojisinde Prometheus, tanrılardan ateşi çaldığı için korkunç bir azaba maruz kalmıştır. Bu nedenle, bu tanrıların veya en azından Roma karşılıklarıyla özdeşleşen gezegenlerin aslında hiç ateşi olmaması biraz ironik. Bu Apollon için de geçerlidir. Güneş genellikle ateşli olarak anılırken, ısısını sağlayan füzyon süreci çok farklı bir şeydir. Ateşi mümkün kılan Dünya'daki milyarlarca yıllık yaşamdır ve eğer diğer yıldızların etrafında bulduğumuz gezegenlerden herhangi biri ateşi destekliyorsa, bu onların üzerinde de yaşam olduğuna dair çok büyük bir ipucu olacaktır.

Ateş genellikle oksijenin varlığını gerektirir. Oksijen, evrende en bol bulunan üçüncü element olmasına rağmen, diğer elementlere o kadar kolay bağlanır ki, ateşi mümkün kılan moleküler formda nadiren bulunur. Belirli maddeleri yakabilen birkaç başka gaz daha bulunmuştur, ancak bunlar tipik olarak nadirdir ve bir kimya laboratuvarının dışında bulunma olasılığı oksijenden önemli ölçüde daha düşüktür.

Ne oksijen ne de bu alternatifler Güneş Sistemi’nin başka bir yerinde yanma için gerekli konsantrasyonlarda mevcut değildir. Gerçekten de, Orta Ordovisyen döneminden önceki fosil kayıtlarında ateşe dair hiçbir kanıt yoktur. Yaklaşık iki milyar yıl önceki Büyük Oksidasyon Olayından bu yana atmosferde oksijen bulunmasına rağmen, konsantrasyon ateşin sürdürülmesine izin vermeyecek kadar düşüktü.

Dünya’daki tüm yaşam aniden yok olsaydı, Dünya'nın atmosferindeki oksijen, tamamen yok olana kadar gitgide kayalarla reaksiyona girerdi. Haliyle, yüksek rakımlarda yaşayan insanlar için sınırlı yakıt mevcuttur, çünkü oksijen azaldıkça çoğu şey yanmaz. Yeterince yükseğe çıkarsanız hiçbir şey yanmaz.

Oksijenin sürekli varlığı muhtemel bir yaşam belirtisi olarak görülse de, kendi başına kesin bir kanıt değildir, bu nedenle gök bilimciler biyo-imza olarak gaz kombinasyonlarını arıyorlar. Bu kadar çok oksijen gezegenlerin yüzeyinde gömülüyken, bazı kimyasal süreçlerin, serbest kalmasına neden olması mümkündür, ancak bunun ateşi sürdürmek için gereken bolluğu sağlaması pek olası değildir.

Ayrıca ateşin de yakıta (ve ısıya) ihtiyacı vardır. Ne yaktığımızın bir kalıbı vardır: ağaçlardan odun, eski ormanlardan kömür ve bir zamanlar basit organizmalar olan petrol. Alev üreten hızlı oksidasyon sürecinden geçebilen maddelerin çoğu aynı zamanda yaşamın ürünleridir.

Metan ve hidrojen hem yanar hem de yaşam olmadan var olabilir - sırasıyla Jüpiter ve Titan'ın göllerinin çoğunu oluştururlar. Bununla birlikte, bunlardan herhangi birinin oksijenle birleşmesi, yaşam formlarının atmosferi değiştirdiğinin tek başına oksijenden çok daha iyi bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Bazı olaylar, yıldızlardaki füzyonun bile ötesinde, gözlerimizi yanıltacak kadar ateş gibi görünebilir. Patlayan volkanlar, Astronomy.com'un muhtemelen Jüpiter'in ayı Io'da meydana geldiğini belirttiği "ateş çeşmeleri" üretebilir. Jüpiter ve dış aylar tarafından uygulanan gelgit kuvvetleri, Io'nun içini eriterek patlamaları neredeyse sürekli hale getirdi. Bununla birlikte, ateş çeşmeleri gerçek ateş değildir, bunun yerine bir havalandırma deliğinden püsküren magmadır.

Yeni dünyalarda yaşamın varlığını test etmenin muhtemelen her zaman daha kolay yolları olacaktır, ancak ateş, benzer görünen şeylerden ayırabildiğiniz sürece, gerektiğinde işe yarayabilir.

Bu içerik IFLSCIENCE’da yayınlanmıştır.

Fizikist
Türkiye'nin Popüler Bilim Sitesi

0 yorum