1

Bu konuya doğrudan cevap vermek çok zor. Çünkü o kadar temel bir konu ki, bir çok şeyi en baştan A,B,C'sinden ele almak gerekiyor. Öncelikle diğer sorunuzdan başlarsak, atomların veya diğer temel parçacıkların belirli bir biçimi yoktur. Ancak anlatım ve kavranma kolaylığı açısından, kürsel olarak ele alınırlar. Bu geliştirilen modelleri değersiz kılmaz. Her geliştirilen model, yerleşip kavranabilir hale geldikten sonra, yeni -daha derin- sorular üretilmeye başlanmış ve yeni cevaplarla eldeki modeller geliştirilmiştir. Sonuçta gerek atom, gerek atom altı temel parçacıklar için kullanabileceğimiz en uygun tanım, bir (enerji titreşim) alanı olmalarıdır. Tabii parçacık fiziği, bunları katı, parçacıklar olarak ele alıyor. Burada sorun gibi gözüken "alan" kavramına, farklı bir bakış açısı getirebilirseniz; Bir alanın nasıl bir parçacık olarak tanımlanabileceğini görürsünüz. Düşünce deneyi: Elinize ucunda çelik gülle olan bir zincir alın ve etrafınızda çevirin. Çevirme hızınız artarken aynı zamanda güllenin yol aldığı alanı bir genişletebilirseniz, etrafınızda, bu alan boyutlarında çelik bir duvar örmüş olursunuz. Benzer mantıkla, enerji paketçiklerinin titreşim yaptığı alanlarda -fark olarak bu sefer bir doğru üzerinde değil, her yöne- bu enerji paketçikleri tarafından işgal edilmiş bir uzay alanıdır ve katı olarak algılanır. Her yöne doğru olmalarından dolayı, bu alanları küresel olarak tanımlamak da hatalı sayılmaz. .... Bu başlıktaki sorunuza gelirsek, "çok kısaca" enerjinin ana eğilimi, büyük patlama dediğimiz olgu öncesindeki durumuna geri dönmektir. Yani kararlı dengeli, homojen ve özdeş bir yapıya ulaşmak. Ancak büyük patlama esnasında meydana elen simetrik kırılma ile bu durum kaybolmuştur. Bu yüzden enerji, bu kırılmanın içinde iki enstrüman ile denge oluşturmaya çalışır. Bir tanesi entropi'dir. Çok yoğundan, az yoğun olan alana doğru akış olarak tanılayabiliriz. Sistem içinde entropi bittiğinde, artık enerjinin (veya bu enerjiyi içerek parçacıkların) sistem içindeki dağılımı eşittir. Enerji sistemde homojendir ve parçacıkların akabilecekleri, gidebilecekleri başka bir olasılık kalmamıştır. Bir diğer enstrüman ise, enerji paketçiklerinin çeşitli varyasyonlarda bir araya gelip, atom altı temel parçacıklardan başlayarak, kendi içlerinde dengeli ve kararlı yapılar inşa etmeleridir. Yani entropiyi minimuma indirecek küçük sistemler oluşturmalarıdır. (Tabii, her sistem bir başka-daha büyük- sistemin, alt sistemi olarak da devam edebiliyor ki bu eğilim gök adalara kadar bir şekilde uzanıyor.)

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 4 yıl önce 0
-1

Altın atomu ve diğer atomlar benzer alt parçacıkların farklı miktarlarındaki kombinasyonlarından meydana geliyor. Yani her elementin atom altı parçacıklarının sayısı farklı. Bu yüzden her birinin bileşik imkanları farklı. Evet atom altı parçacıklar açısından, her bir (nötr) atomun elektron ve proton sayısı eşit. Yani kendi içinde dengeli.. Bu açıdan bu kararlı yapının tekrar bileşik yapması, "gerekmiyor" olmalı. Ama çoğu element atomu, saf ve tek başına durmuyor. Çoğunluğu bileşikler halinde moleküller inşaa ediyorlar. Çünkü atomlar, kendi içinde kapalı bir sistem olarak dengeler üzerine kurulmuş olsa da, dış etkilere açık olarak (özellikle enerji yüklü fotonlar) sistem içi alt parçacıkların enerji seviyeleri sürekli değişiyor. Özellikle en dıştaki elektronlarda bu net olarak gözlemleniyor ve kullanılıyor. Sistem bütünlüğünü sürekli tehdit eden bu durumda, sistem esneklik kazanmak için daha büyük yapılara yöneliyorlar. Böylece dış etkilere karşı esneklikleri ve toleransları artıyor. Bu yüzden atom çekirdeğinin etki alanı içindeki, son elektronların paylaşılması veya atılması ile daha üst (kararlı) sistemler kurulabiliyor. Bunları moleküller olarak tanımlıyoruz. Sizin sorunuzdaki dış görünüm olayı ise, sahip olunan atom elektronlarının, fotonları absorbe etme ve salma açısı ile elektronlarca salınan fotonların dalgaboyu farklılığından kaynaklanıyor. (2 kabuklu bir atomun en dış elektronunun foton uyarım eşiği ve aralığı ile, 3 kabuklu bir atomunki farklı yüklerde olacaktır. Bu da ışıdıkları fotonun dalga boyu (enerji miktarı) farklı olacak demektir. )

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 4 yıl önce 0
0
0

Mümkün olduğunca basit anlattım ama yine de karışık gelmesi doğal. Sonuçta Özet. Bu konuda araştırmanız devam ederken, bilginiz artıkça bu cevaplara gene bakın. Her seferinde yorumlayışınız ve algınız farklılaşacak. İşin özünde, Denge var. Enerji, hangi şartlar altında olursa olsun, o şartlar altında dengeli-kararlı bir duruma geçme eğiliminde... Hepsi bu. Sicim teorisi, enerjinin bir alan ve doğal olarak parçacık olarak tanımlanması için güzel bir önermede bulunuyor. İşe; titreşen bir enerji paketçiği ile başlıyor. (Sicim) Fark olarak, (varsayımımda) işe; titreşmeyen ya da en azından titreşimi algılanmayan bir yapı ile başlıyorum. (Titreşim sebebini "Zaman"a bağlıyorum.) Diğer yandan enerji'nin orijinal muhteviyatı konusunda net bir bilgimiz yok. Bildiğimiz en küçük paketçiğin (kuanta) 1 Planck genişliğinde bir alanda , 1 Planck Zamanında titreştiği. Bu kadar küçük ve titreşen birimlerden (kuantum) oluşan bir potansiyelin'de akışkan özellikler göstermesi gerekiyor. (Termodinamik kanunlarının çıkış noktalarına bakınız) Bir diğer nokta da, Dalgalar. Evrendeki her şey titreşim halinde, yani dalga mekaniği ve özellikleri ile doğrudan bağlantılı. Titreşimli iki topu, kapalı bir ortama koyduğunuzu düşünün. Eğer bu iki topun titreşimi çarpıştıklarında, yapıcı girişim yaparlarsa, birbirlerini iterler. Ama yıkıcı girişim yaparlarsa, bir arada hareket etmeye başlarlar. (Tabii bunun için fazları, frekansları önemli.) Yeni oluşan sistem de, bu sistemin titreşimi (frekans ve dalga boyu), önceki topların tek tek olan titreşimlerinden farklı olacaktır. Ve bu yeni sistemi pekala, tek bir parçacık gibi algılamamız mümkün olacaktır. Bir de bu topların titreşimlerinin farklı olduğunu düşününün, faz farkları ile oluşan yeni sistem daha da farklı özellikler sergileyecektir. Ya da 2 toptan oluşan bir sisteme , 3ncü bir topun yıkıcı girişim yaptığını... Bu üçlü sistem bu sefer farklı bir parçacık gibi olabilecektir. Bu olasılıkların sonu yok... Buradan atomların durumuna gelirsek, elektron boyutunu büyütemezsiniz. O işgal edilen alan ve spini bellidir. Değişmez. Ama miktarını değiştirebilirsiniz. Nasıl belirlendiğine gelince, bu olasılıkların gerçekleşmesiyle oluyor. Ama burada bir sınır var. Bunu da içinde bulunulan şartlar belirliyor. Bizim bildiğimiz elementler, ancak mevcut uzay-zaman koşulları altında geçerli (bu kısım gerçekten karmaşık). Yani bizim şartlarımızda oluşabilecek element ve atom altı temel parçacık sayısı sınırlı ... (Sınırlı derken kendi başına iken kararlı kalabilen parçacıkları veya parçacık sistemlerini kast ediyorum.) Ama mesela, çok yüksek hızlarda (Özel görelilikten dolayı değişen "Zaman Şartları") çok daha farklı atom altı parçacıklar üretilebilinir ve bu koşullar altında iken kararlı kalabilirler. Ama büyük çoğunluğu, bizim şartlarımıza giriş yaptığında, dağılır. Ya da bir kara delik yakınında, çok nadir yeni elementlerin oluşumu mümkün olabilir. Ama bu yapılar, bu ortamdan çıkınca, radyoaktif bozunma ile dağılabilirler. Sonuçta her şey, içinde bulunulan ortam koşulları altında bir denge içinde durma eğiliminde. Belirsizlik konusunda, gelen olarak şüpheciyim. Daha deteministik-belirlenimci olarak, hesaplanamayan olasılıkların belirsizliğe yol açtığını düşünüyorum. Hesaplamasını öğrendikçe, belirsizilik kavramı güç kaybedip, değişecek bence...

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 4 yıl önce 0
0

Mümkün olduğunca basit anlattım ama yine de karışık gelmesi doğal. Sonuçta Özet. Bu konuda araştırmanız devam ederken, bilginiz artıkça bu cevaplara gene bakın. Her seferinde yorumlayışınız ve algınız farklılaşacak. İşin özünde, Denge var. Enerji, hangi şartlar altında olursa olsun, o şartlar altında dengeli-kararlı bir duruma geçme eğiliminde... Hepsi bu. Sicim teorisi, enerjinin bir alan ve doğal olarak parçacık olarak tanımlanması için güzel bir önermede bulunuyor. İşe; titreşen bir enerji paketçiği ile başlıyor. (Sicim) Fark olarak, (varsayımımda) işe; titreşmeyen ya da en azından titreşimi algılanmayan bir yapı ile başlıyorum. (Titreşim sebebini "Zaman"a bağlıyorum.) Diğer yandan enerji'nin orijinal muhteviyatı konusunda net bir bilgimiz yok. Bildiğimiz en küçük paketçiğin (kuanta) 1 Planck genişliğinde bir alanda , 1 Planck Zamanında titreştiği. Bu kadar küçük ve titreşen birimlerden (kuantum) oluşan bir potansiyelin'de akışkan özellikler göstermesi gerekiyor. (Termodinamik kanunlarının çıkış noktalarına bakınız) Bir diğer nokta da, Dalgalar. Evrendeki her şey titreşim halinde, yani dalga mekaniği ve özellikleri ile doğrudan bağlantılı. Titreşimli iki topu, kapalı bir ortama koyduğunuzu düşünün. Eğer bu iki topun titreşimi çarpıştıklarında, yapıcı girişim yaparlarsa, birbirlerini iterler. Ama yıkıcı girişim yaparlarsa, bir arada hareket etmeye başlarlar. (Tabii bunun için fazları, frekansları önemli.) Yeni oluşan sistem de, bu sistemin titreşimi (frekans ve dalga boyu), önceki topların tek tek olan titreşimlerinden farklı olacaktır. Ve bu yeni sistemi pekala, tek bir parçacık gibi algılamamız mümkün olacaktır. Bir de bu topların titreşimlerinin farklı olduğunu düşününün, faz farkları ile oluşan yeni sistem daha da farklı özellikler sergileyecektir. Ya da 2 toptan oluşan bir sisteme , 3ncü bir topun yıkıcı girişim yaptığını... Bu üçlü sistem bu sefer farklı bir parçacık gibi olabilecektir. Bu olasılıkların sonu yok... Buradan atomların durumuna gelirsek, elektron boyutunu büyütemezsiniz. O işgal edilen alan ve spini bellidir. Değişmez. Ama miktarını değiştirebilirsiniz. Nasıl belirlendiğine gelince, bu olasılıkların gerçekleşmesiyle oluyor. Ama burada bir sınır var. Bunu da içinde bulunulan şartlar belirliyor. Bizim bildiğimiz elementler, ancak mevcut uzay-zaman koşulları altında geçerli (bu kısım gerçekten karmaşık). Yani bizim şartlarımızda oluşabilecek element ve atom altı temel parçacık sayısı sınırlı ... (Sınırlı derken kendi başına iken kararlı kalabilen parçacıkları veya parçacık sistemlerini kast ediyorum.) Ama mesela, çok yüksek hızlarda (Özel görelilikten dolayı değişen "Zaman Şartları") çok daha farklı atom altı parçacıklar üretilebilinir ve bu koşullar altında iken kararlı kalabilirler. Ama büyük çoğunluğu, bizim şartlarımıza giriş yaptığında, dağılır. Ya da bir kara delik yakınında, çok nadir yeni elementlerin oluşumu mümkün olabilir. Ama bu yapılar, bu ortamdan çıkınca, radyoaktif bozunma ile dağılabilirler. Sonuçta her şey, içinde bulunulan ortam koşulları altında bir denge içinde durma eğiliminde. Belirsizlik konusunda, genel olarak şüpheciyim. Daha deteministik-belirlenimci olarak, hesaplanamayan olasılıkların belirsizliğe yol açtığını düşünüyorum. Hesaplamasını öğrendikçe, belirsizilik kavramı güç kaybedip, değişecek bence...

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 4 yıl önce 0