0
0

ZENON PARADOKSUNDAN YENİ BİR EVREN TANIMA Bu paradoks eski yunan filozofu Elealı Zenon tarafından ortaya atılmıştır. Ve paradoksa göre: Aşil ile kaplumbağa bir yarışmaya başlayacak olsun. Aşil daha hızlı bir koşucu olduğundan kaplumbağaya biraz avans vermiş olsun. Yarışma aşil kaplumbağayı geçtiğinde aşil tarafından kazanılacak . Aşil yarışmayı kazanabilir mi? Bu konudaki paradoks zenonun kendi sorusuna verdiği cevap ile ortaya çıkıyor. Zenon derki: HAYIR aşil asla kaplumbağaya yetişemez ,(daha kolay anlaşılması adına sembolik değerler verelim aşil=a , kaplumbağa=k , aralarındaki ilk mesafe 100 metre , k’nın hızı =10 m/s , a’nın hızı=1m/s olsun) HAYIR.aşil asla kaplumbağaya yetişemez çünkü; a k ya yetişmek için öncelikle aradaki 100 m lik mesafeyi kat etmeli bunun içinde 10 saniye geçer ,bu 10 saniyelk süre zarfında kaplumbağa 1 m/s lik hız ile 10 metre yol alır . şimdi aralarında 10 metre fark vardır. Aşil tekrar aradaki farkı kapatmak adına 10 m yol kat ettiğinde 1 saniye gecer, 1 saniyede kaplumbağa 1m Yol alacaktır . şimdi aralarında 1 m Fark var aşil bu bir metrelik farkı 1/10 saniye alır kaplumbağa bu sürede 1/10 metre yol alır , aşil bu farkı kapatmak için 1/100 saniye harcar bu sürede kaplumbağa 1/1000 metre yol alır .yani aşil kaplumbağaya yetişmek için her hamle yaptığında kaplumbağada önceki farkın 1/10 kadar olacak yeni bir fark atıyor. Ve bu durum sonsuza kadar böylece devam ediyor yani aşil asla kaplumbağaya yetişemiyor. Zenonun bundan sonraki cevabı bana göre daha çok felsefe ile alakalı benim için önemli olan şimdilik buraya kadar olan kısmı. Peki nasıl oluyorda günlük yaşamımızda milyon defa gözlemlediğimiz (milyon abartmadır ) bu durum (hızlı olanın yavaş olanı geçmesi) mantık ilkelerinin bu en temel prensipleri ile ortaya konan basit çözüm ile çelişir ???!!! en nihayetinde usain bolt gibi hızlı koşucuların geriye düştüğü bir yarışmayı bütün rakiplerini geride bırakarak kazandığı koşuları ebette biliyoruz , inanmazsanız olimpiyatları açıp izleyin :)

atayamnur 5 yıl önce 0
0

Peki o zaman Yanlış yaptığımız şey ne ? Şimdi probleme daha yakından bakalım. Aşil , kaplumbağaya yetişmek için her hamle yaptığında kaplumbağada önceeki mesafenin 1/10 kadar yeni bir fark atıyor ve bunu sürekli devam ettiriyoruz. Yani evreni sonsuza kadar bölmekten bahsediyoruz. Evreni sonsuz küçük parçalara ayırıyoruz. Peki evreni sonsuz küçük parçaya ayırabileceğimiz nerden biliyoruz! Ya evren sonsuz küçük parçaya ayrılmıyorsa, belli bir yere kadar parçalara bölebildiğimiz ama daha fazlasını yapamadığımız bir nokta varsa, yani ya evrenin bir en küçük parçacığı varsa ve evren bu parçacıklardan oluşuyorsa. Şimdi bu fikir ile paradoksa tekrar bakalım (evrenin küçük bir yapı taşı var ismine sterk diyelim ve s ile sembolize edelim) aşil aradaki mesafeyi s olacak kadar azaltmıştır ve bir sonraki zamanda alacağı minimum mesafe s kadardır evrenin en küçük yapı taşı yada en küçük mesafesi bu kadar olduğu için daha azı diye bir şey olmadığından kaplumbağada bir sonraki zamanda s kadar yol alacaktır . yani aşil s kadar yol alırken kaplumbağada s kadar yol alıyor. Paradoks çözülmedi , hatta aşil yetişmek şöyle dursun kaplumbağaya artık s den daha fazla yaklaşamıyor bile . peki şimdi yanlış olan ne? (tamam kabul ediyorum bir çok yanlış var ama sırası ile gitmek zorundayım) . TAMAM evrenin bölünemeyen en küçük bir s parçacığının olduğunu söyledik ama bu parçacık neden her hareketli için sabit ve standart olsun , ve eğer bu s parçacığı, hareketliye göre değişiyorsa büyüklüğüne karar veren şey nedir ? bu sorunun cevabı tabî ki hareketlinin enerjisi. Yani evren parçacıklı yapıdan oluşuyor ve bu parçacığın boyuna karar verende üstündeki hareketlini enerjisidir (kütlesi,hızı…). Bu şekilde bakıldığında sa( aşil için en küçük evren birimi) büyük olmalıdır sk’dan(kaplumbağa için en küçük evren biriminden ) paradoksa tekrar dönecek olursak aşil aradaki mesafeyi kendi en küçük evren birimi olan sa kadar azaltmıştır , bir sonraki zaman diliminde alacağı yol sa kadardır ,kaplumbağanın alacağı yol ise sk kadardır bu durumda sa’nın sk’den kaç kat büyük olduğuna bağlı olarak (diyelim 3 kat olsun ,çünkü s nin boyuna karar veren enerjinin tam olarak nasıl hesaplanması gerektiğini bilmiyorum ,belki hıznın karesi ile belki küpü ile orantılıdır) . 2 hamle sonra aşil kaplumbağayı yakalayacaktır ve 3. hamlede geçecektir . ve paradoks böylece çözülmüş oluyor . bu paradokstan cıkarımlar: -Evren sonsuza kadar küçük parçalara ayrılamaz -Evrenin bir en küçük yapı birimi vardır (sterk)

atayamnur 5 yıl önce 0
0

-Ancak bu sterk sabit tuğlalar gibi evreni oluşturmuyor .boyutu, üstündeki hareketlinin enerjisine göre görecelidir: (bu arada sterk için çok güzel bir sembolüm var ama bunu klavyede yapamadığım için sadece s ile sembolize etmek zorunda kaldım :)) NOT: bu yapı taşları maddeimiş gibi düşünülmemeli ,daha çok bir alan gibi düşünülmelidir: çünkü bu fikirler bizi evrenin ,tamamen boş olarak tanımladığımız kısımları dahil olmak üzere tamamının herhangi bir madde yada enerjiye ihtiyaç duymadan bir varlık olduğu fikrine götürüyor. eğer evrenin kendisini bir varlık olarak ele alırsak ; bu esir fikrini içinde barındıran ancak esire ihtiyaç duymayan bir fikir olur .bu son söylemime kanıt olarak gördüğüm durum ise, elektromanyetik dalgaların ve ışığın hareketi için gerekli olan boşluksuz sistem ve hiç bulunamayan esirdir. bu varlığın (evrenin) bizim gözlemlediğimiz 3+1 boyutu var . ancak biliyoruz ki evrenin bizim henüz gözlemlemediğimiz bir çok boyutu olması pekala mümkün . BOYUTLAR: bir boyut sistemindeki hareketler , daha az boyut sayısına sahip sistemdeki gözlemciler için anomali gibi görünür (carl saganında bir elma ile 4 . boyutu anlattığı videodaki gibi tıpkı) iki boyutlu bir sistemde cisimleri 3 boyutlu olarak hareket ettirirseniz bu 2 boyutlu sistemdekiler için tam bir anormallik olur . Tıpkı bunun gibi bizim boyutumuzda bizim için anormal olan durumlar var . mesela kuantum sıçraması KUANTUM SIÇRAMASI: n ve a orbital sayısı olmak üzere ve n a’dan daha küçük olmak şartı ile , n orbitalinde bulunan bir elektrona eğer enerji verilirse ,bu elektron a orbitaline sıçrıyor , tam terside geçerli yani elektron enerji yaydığında a orbitalinden n orbitaline geliyor . bu olaydaki anomali ise elektronun n den a ya normal hareket ile geçiş yapmak yerine sıçrayarak hareket etmesi, daha çok ışınlanıyormuş gibi görünmesi . elektron n’den a’ya gecerken aradaki yolda var olmuyor , n den bir anda ortadan kaybolup sonra a orbitalinde bir anda beliriyor. Şimdi 2 boyutlu sistem ve 3 boyutlu sistemin karşılaştırılmasına tekrar bakacak olursak eğer; 2 boyutlu sistem içerisine küresel bir cismi koyar yada cıkarırsak yada 2 boyutlu sistemin düzlemine paralel olmayacak şekilde hareket ettirirsek , bu durum 2 boyutlu gözlemci için aniden nokta olarak beliren gittikçe büyüyen max. boyuta ulaştıktan sonrada küçülmeye başlayan ve noktalaşarak tekrar yok olan anormal bir durum olarak gözlenecektir . eğer kuantum sıçramasındaki elektronun hareketi bir üst boyutla ilgi bir problem ise o zaman diyebilirizki : ELEKTRON KAYBOLDUĞUNDA ANİDEN DEĞİL NOKTALAŞARAK YANİ KÜÇÜLEREK KAYBOLMAYA BAŞLAR VE a ORBİTALİNDE TEKRAR ORTAYA CIKTIĞINDA DA NOKTA HALİNDE BELİRİP GİTGİDE BÜYÜME ŞEKLİNDE GERÇEKLEŞECEKTİR. eğer elektronun a dan n ye normal geçiş süresi, bu sıçramanın süresinden daha kısa ise o zaman 4. boyutumuzun düz olduğunu eğer daha uzun ise o zaman 4 boyutumuzun eğri olduğunu söyleyebiliriz (ki daha kısa gibi duruyor.)

atayamnur 5 yıl önce 0
0

ÇİFT YARIKTAN 4. BOYUTA (zaman boyutuda dahil edilirse 5 inci boyuta) elimizde iki boyutlu bir uzay olduğunu var sayalım (bir kağıt düzlemi) ve bunu 3 . boyutta hareket ettirelim mesela katlayalım . kağıdın üstünde her hangi iki nokta seçelim k ve l noktaları olsun (k ve l noktaları arasındki en kısa mesafe x kadar olsun ) şimdi k ve l noktaları için 2 boyutlu sitemdeki en yakın mesafe x kadardır ancak eğer kağıdı katlarsak yani yeni bir boyut eklerse k ve l noktalarını x ten çok daha fazla yakınlaştıraliriz hatta aynı yere denk getirebiliriz bile ve bu 2 boyutlu sistem için bir solucan deliğiyken 3 boyutlu sitem için kağıdın katlanması kadar basit bir durumdur . Bildiğimiz üzere çift yarık deneyindeki en büyük anormallik elektronun iki delikten birden geçtiği dalga gibi davrandığı durumdur .şimdi eğer yarıklardan birini ‘’k’’ noktası ve diğerini ‘’l’’ noktasındaymış gibi düşünürsek ve 4. boyutumuz bize göre düz olmadığını ( yada onun düz bizim katlanmış olduğumuzu ) düşünürsek ve k yarığı ile l yarığı ayı noktadaysa yarıklara elektron gönderdiğimizde ne olur ? sanırım iki yarıktanda geçer, aynı zamanda hiçbir yarıktan da geçmemiş olması gerekir. sanırım maddeyi daha çok boyuta sahip olduğu (bükülmüş) sistemde aynı nokta olmasına karşın daha az boyutlu sitemde farklınoktalarda olan yarıklardan geçirmek maddenin bozunmasına sebep olur . yani eğer bu deneyi 4.boyutumuzun dahil olduğu bir sitemde gerçekleştirseydik duvarda göreceğimiz iz her zaman için iki iz olmalıdır . ama alt boyuta inildiğinde ,aynı maddeyi ,aynı anda iki farklı noktadan geçirdiğimiz için madde bozunur ve karşımıza dalgaların oluşturacağı bir girişim modeli cıkar . eğer elektron bozunuyorsa bu bozunma esnasında bir enerji yaymalıdır, yani eğer elektron tıpkı sıçramada olduğu gibi 4. Boyutta (zaman olan 4 boyut değil) hareket geçecekse bi enerji yaymalı ,eğer elektronun yaydığı bu enerji 4 . boyuta yayılıyorsa, o zaman elektronların taşıdığı toplam enerji, duvarda oluşan girişimin toplam enerjisinden büyük olur ,çünkü bir kısmı 4 .boyuta yayılmıştır.eğer elektronun yaydığı enerji 3 boyutlu sitemimize yayılıyorsa o zaman yarıkların çevresinde fazladan bir enerji olmalı ve bunu ölçebilmeliyiz.

atayamnur 5 yıl önce 0
0

sn atayamnur. aşil paradoksu tarih boyunca çok ilgi çekmiştir ve cevabının bulunmasına çalışılmıştır fakat bu paradoksun matematiksel olarak bedenleşmiş hali var ve biz buna 'limit' diyoruz limit matematiği trigonomteriden karmaşık sayılara kadar çoğu şeyi açıklamamızı sağlıyorlar elle tutulur bir örnek verebilirsem tanjant (90) ve cotanjant(0) değerlerinin neden tanımsız olduğunu tanımlayan tanjant ve kotanjant fonksiyonlarını ele alalım : tanjant fonksiyonu bir limit fonksiyonudur ve y eksenine yaklaştığı sürece değeri büyür fakat hiçbir zaman y eksenine değemez çünkü değdiği an matematik dünyasında sorunun birden çok açıklanmayan cevabı ortaya çıkar sizin dediğiniz önerme aslında bazı tanımlayamadığımız fonksyionlar ve problemlerin felsefeleşmiş halinden başka birşey değildir (ne demek istediğimi anlamak istiyorsanız tanjant ve kotanjant fonksiyonlarına internetten bakabilirsiniz) yazdığınız başka bir konuyu ele alırsak elektronu bozunmaya uğratamayacağımız evrende kanıtlanmış en büyük gerçektir çünkü elektronun ömrü 6x10^66 yıldır yani var olan evrenimizden yaklaşık olarak 10^50 yıl daha yaşayacak olması öngörülüyor ve tabi bu süre içinde evren yaşanılamaz hale gelecek ki sizin madde olarak düşünmeyin dediğiniz evrendeki alanlardan bazıları higgs vizikositesi kütleçekimsel alan kuantum kromo dinamiği alanları ve daha farklı alanları içermesidir eğer tasarladığınız akışkan bir evren alanı varsa bunu daha açık olarak yazmanızı istemekteyim ki daha güzel cevaplar verebileyim çift yarık boyut ilişkisinde yazdığınız 3. yazınız hakkında söyleyeceklerim ise 4. boyutun bizim boyutumuzdan ayrılamaz olduğu gerçeğidir uzayı zamandan ayırmak evrenin işleyen esnek yapısını bozacağı için neden sonuç çökecektir ve hiçbirşeyin anlamı kalmayacaktır bu durumda boyutları çift yarık gibi basit bir deneyle açıklayamıyoruz boyut kavramını en iyi irdeleyen teori sicim teorisidir bu einstein uzay zamanını kuantum düzeyinden daha küçük ip gibi titreşen sicimlerden oluşturan bir teoridir kuantum mekaniği boyutları açklayacak kadar açık bir teori değildir parçacıkların davranışını ve ne kadar küçüklere indikçe aslında belirsizliğin oldunu açıklayan bir sistemdir fakat bu düşüncenizi nedense kara deliğin içinde kurulmuş bir çift yarık deney sistemine benzettim ama diyeceğim o i karadeliğin içinde hiçbirşey mantıklı değildir tekillik noktasında sıkışmış bir formdan bahsediyoruz ve açıklanamıyor sizin düşünceniz bana göre üstü boyuta varolan bir dinamik enerji alanında elektronun çift yarık deneyine maruz bırakılmasıdır bu düşünceniz mantıklı olabilir ama önce dinamik enerji alanınızın özelliklerini bize açıklamanız gerekiyor açıklarsanız daha yardımcı olabilirim sevgilerle....

hüseyin can 5 yıl önce 0
0

sn atayamnur ben de sizin gibi evrendeki herşeyin açıklanacağı görüşündeyim fakat elimizdeki teoriler buna yetmiyor elektonu başka bir boyuta taşımkla neden uğraşmalıyız ?süpersimetri kuramını kullanarak yeni bir dinamik enerji akışkanı aratamaz mıyız? mesela süpersimetriyi kullanarak bizim evrenimizde varolan elektronun 4. boyuttaki bir parçacığın 3 boyutlu dünyamıza yansıması olarak hayal edebiliriz bu zamanda 4. boyutta işleyen parçacık alanlarının bizim dünyamızda işleyen farklı bir varyasyonu olduğunu kanıtlayabiliriz asıl soru şu süersimetrik parçacıklara çift yarık deneyini uygularsak sizin dediğiniz sonuçlar ortaya çıkabilir mi ? bunun üzerinde düşünmek için süpersimetrik parçacıkları ve evrenizi tanımlamalısınız ben sadece size öngörü yapabileceğiniz yaklaşımlar sunmaktayım bunun dışında sicim teorisine göre anlayabileceğimiz ve algılayabileceğimiz sadece 3 boyt vardır zaman bir boyut değildir tam olarak olayların yaşandığı evrensel kümedir kontinyumdur zaman sicim teorisi şunu söyler evrensel boyut olabilecek kapasiteye sahip üç boyut varoldu çünkü enerjileri yetmekteydi fakat zaman tam olarak yetmedi bu yüzden uzaydan bağımsız değildir sicim teorisinde 4+7 boyut vardır ve toplam 11 boyutta evrenimiz kararlı hale gelmiştir (3+1)+7 boyut sistemine göre işlemktedir fakat bu boyutlar nerede ? lanck uzunluğu kadar küçük bir boktada 7 boyutta birbirine kıvrılmış halde evrenin tamaına yayılmışlardır yani varolan heryerdedir üst boyutlar bedenimizde içtiğimiz kahvde heryerdedir saygılarımla....

hüseyin can 5 yıl önce 0