0
0

Her yıldızın içerdiği madde çeşitliliğine göre yaydığı farklı frekansta fotonlar vardır. Her yıldızın içerdiği madde oranı farklı olduğu için, bu bir bakıma yıldızların parmak izidir. Bu parmak izleri, elementlerin parmak izlerinden (birleşiminden) oluşur. Elementlerin bu parmak izleri ise, çekirdek etrafındaki elektronlardan kaynaklanır. Nasıl? Çekirdek etrafında kabuk diyebileceğimiz, elektron bulut alanları var(?). Bu bulut alanlarında (bulut olması nedeni, buluta benzediği için değil, elektronun bulunma olasılığının geçerli olduğu alan olmasından dolayı) ise enerji seviyelerine göre elektronlar bulunmaktadır. Her yörüngede 2 elektron bulunabiliyor (spinleri zıt) ve her kabuk bölgesi de lise derslerinde gördüğümüz atom yörüngelerini ve (2, 8, 18, ... şeklinde bildiğimiz elektron yerleşim dizileri) (Buradan çıkan sonuç: Lisede bize yörünge diye öğretilen kavram eksik-hatalı. Yörünge diye anlattıkların bölgenin, alan olarak tanımlanması ve alanın yörüngeler şeklinde bölümlere ayrılması daha doğru olurmuş. bir bakıma Satürn Halkalarını bölgelere ayırmak gibi...) Bu kabuk denilen bölgenin özelliği ise, elektronların uyarılma alt ve üst düzeylerinden oluşuyor. Yani bir atom fotonla uyarıldığı zaman, foton rastgele herhangi bir kabuk bölgesindeki, her hangi bir elektronu uyarmıyor.Sınırlar içinde kalanları sadece etkileyebiliyor. Diğer bir deyişle, fotonların atomdan elektron kopartabileceği ve iyonlaşmaya neden olabileceği enerji seviyeleri, yörüngelere göre farklı. (Işıma Serileri) Bu enerji düzeylerinde uyarılan elektronlar, yörünge değiştirip, daha yüksek enerji seviyesindeki yörüngeye geçiyorlar. Daha sonra foton ışıyıp, doğal enerji seviyelerine- yörüngelerine iniyorlar. Ancak elektronlar uyarılırken, tepkisiz kaldıkları enerji seviyeleri de var. (Yani enerji var ama elektronu uyarmaya yetmiyor.) Bu frekanslardaki enerjiyi kullanmayan elektron daha sonra foton ışırken, bu frekansta ışıma yapmıyor. Böylece spektrumda bu bölgelerde ışıma olmadığı için, siyah hat çıkıyor. Özetle: Yıldızın içinde bulunmayan elementlerden dolayı, bazı dalga boylarında ışıma olmuyor. Aşağıdaki kaynağı incelerseniz, konuyu daha net anlama imkanınız da olur. ---------------000------------- Alıntı: Es – Ei = h.f Ei: Elektronun ilk yörüngedeki enerjisi (J) Es : Elektronun son yörüngedeki enerjisi (J) h : Planck Sabiti h= 6,67 x 10-34J.s f : Yayılan fotonun frekansı (s-1) Elektronun ilk ve son yörüngelerindeki enerji farkı, yayınlanan fotonun frekansı ile Planck Sabiti’nin çarpımına eşittir. Kaynak: https://www.fizikbilimi.gen.tr/atom-modelleri/

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
0

Mesela helyum gazı dolu bir ortamdan beyaz şık geçirilip, kristalden ışık frekans yayılımına baktığımız zaman, helyum gazının karakteristik özelliklerini yansıtacak şekilde, spectrumda bazı parlak bölgelerin yanında bazı karanlık bölgeler görülüyor. Bu her element için, imza gibi farklı. Venividi'nin linkini verdiği video bunu zaten gösteriyor. Aynı şekilde eğer biz helyum gazının ısıtırsak ya da elektronlarla uyarırsak, yeterli uyarım olunca, ışık yaymaya başlıyor. Fakat bu sefer yaydığı ışığın spectrumu tam tersi oluyor. Daha önceki durumu ile kıyaslayınca; Parlak bölgeler karanlık iken, karanlık bölgeler ışık yayılıyor. Bu durumu uzuzn süre çeşitli floresan ve neon lambaların yapımında kullandık... Bunun nedeni, helyum gazına ışık yolladığımızda belli dalga boylarındaki fotonları absorbe edilirken, absorbe ediler ışığın karşılığı spectrumda siyah kalıyor. Bunu karşılık atomlar uyarıldığı zaman ise, uyarılmış elektronları aynı frekanslara denk gelecek şekilde foton salıyor. Sistemin işleyişini yukarıdaki ilk yazında anlattım. Güneşten gelen ışınlar, hem uyarılmış atomlardan çıkıyorlar, hemde arada herhangi bir elementin gazından oluşan bir ortamdan geçiyor olabilirler. Bu iki koşuldan dolayı, kristalden geçirdiğimizde bazı bölgeler siyah kalabiliyor. Ayrıca bazı elementlerin yaydığı dalga boylarıda güneşte olmadıklarından dolayı eksik olabilir.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0
0

Örnek olarak; Helyum gazı dolu bir ortamdan ışık geçirilip, kristalden ışık frekans yayılımına baktığımız zaman, helyum gazının karakteristik özelliklerini yansıtacak şekilde, spectrumda bazı parlak bölgelerin yanında bazı karanlık bölgeler görülüyor. Bu her element için, imza gibi farklı. Venividi'nin linkini verdiği video bunu zaten gösteriyor. Aynı şekilde eğer biz helyum gazının ısıtırsak ya da elektronlarla uyarırsak, yeterli uyarım olunca, ışık yaymaya başlıyor. Fakat bu sefer yaydığı ışığın spectrumu tam tersi oluyor. Daha önceki durumu ile kıyaslayınca; Parlak bölgeler karanlık iken, karanlık bölgeler ışık yayılıyor. Bu durumu uzuzn süre çeşitli floresan ve neon lambaların yapımında kullandık... Helyum gazına ışık yolladığımızda, bazı dalga boylarındaki fotonlar, atom tarafından absorbe ediliyor. Absorbe edilen frekans karşılığı, spectrumda siyah kalıyor. Bunu karşılık atomlar uyarıldığı zaman ise (uyarılmış elektronları) aynı frekanslara denk gelecek şekilde, foton salıyor. Atomların uyarılması ve ışımasının işleyişini, yukarıdaki ilk yazıda anlattım. Güneşten gelen ışınlar; hem uyarılmış atomlardan çıkıyorlar, hem de arada herhangi bir elementin gazından oluşan bir ortamdan geçiyor olabilirler. ( Aradaki mesafenin çok uzun olması gerekiyor bence, yoksa güneş rüzgarları, bu gazları dağıtır diye düşünüyorum.) Bu iki koşuldan dolayı, güneş ışığını prizmadan geçirdiğimizde bazı bölgeler siyah kalabiliyor. Ayrıca bazı elementler, güneşin yapısında olmadıklarından, onların spectrum karşılıkları da boş olabilir sanırım. Bence bu üç olasılıktan en güçlüsü, bizim güneşimiz için, güneş yüzey alanında ışıması yoğun olan elementlerinden (hidrojen ve helyum) kaynaklanıyor.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0