0

Işığın farklı ortamlarda yoğunluk farkından dolayı yavaşlaması gerçekten zor anlaşılan bir durum fakat emin olduğum tek şey fotonların hızının yoğunluk farkından bağımsız olarak halen ışık hızında dağılıyor, absorplanıyor ve tekrar salınıyor olduğu. Bir yığın hareketi olarak yavaşlama mümkün oluyor galiba ve bununla beraber bilgi de yavaşlama süresince bozulmadan duruyor. Bir başka deneyde ise ışığın bose einstein yoğunlaşması ortamında hızının beklenildiği gibi yavaşlaması fakat ortamdan çıkışında aynı yavaşlamayı koruduğu söyleniyor ki bu özellikle ışık hızı sabit mi sorusunu beraberinde getiriyor. Henüz ayrıntılı bilgim yok bu konuda. Soru cümlesi içerisinde belirttiğin görüş ya da bakış açısı aslında \"ışık neden daha hızlı gidemiyor\" sorusunun kısmen yaygın bir örneği. Daha önce aynı benzetmeyi yaparak; ışık hızının aslında ışıkla bir alakası olmadığı, evrenin dokusunda oluşan bir dalganın ulaşabileceği en yüksek hız olarak açıklayan yazılar okumuştum. Kütlesiz parçacıkların -parabolik dalga fonksiyonu karakteristiği sayesinde- hızının, kütleçekim dalgalarının hızı ile aynı olması bu noktada açıklayıcı olabilecek en büyük benzerliği teşkil ediyor aslında. https://www.youtube.com/watch?v=dw7U3BYMs4U Alliance zaman dalgası olarak tam olarak kastettiğiniz ne? Güvendiğin açıklayıcı bir kaynak var mı basit olarak açılayan?

Vide supra 7 yıl önce 0
0

@Vide Supra, bu konuda maalesef güvenilir bir kaynak yok. Fiziksel Zaman dalgaları önermesinde bulunan kişilerdenim. Belki de ilk\'im. Ancak bu konuda herhangi bir araştırma ve gözlem sonucu yok. Varsayımlara dayanan bir yaklaşım. Böyle bir önermeyi yaparken tabiki evrendeki nesnel durumlardan faydalandım. Ele aldığım ilk yaklaşım, evrenin homojen ve düzenli bir enerji topluluğundan başlayarak genişlemesi sırasında düzensizleşmesi. Bu bana evrenin bir enerji yoğunluğu olduğu fikrini kabul ettirdi. İkincisi evrenin mütemadiyen genişlemesidir. Eğer evreni tek-bütün ve bir yoğunluğu olan bir alan-bölge olarak kabul edersem, çevremizde gördüğümüz olağan fizik kurallarına göre, bu yoğunluğun genişleyerek fethettiği yoğunluktan daha fazla olması gerektiğini düşündüm. Yani bildiğimiz evrenin dışındaki tanımlayamadığımız -bilmediğimiz bölgenin evrenin iç basıncından daha düşük bir basınca sahip olması gerektiğini varsaydım. (Fizik kurallarına göre de başka bir olasılık yok) Üçüncü noktada, evrenin dokusunun bu düşük yoğunluğundan dolayı bir süper akışkan özellik gösterdiğine dairdi. Gazlar ve sıvılar bildiğimiz akışkanlar, katılara göre daha düşük molekül bağlarından dolayı akışkanlar. Bunlarda katı parçacık olarak maddeden dolayısıyla yoğunlaşmış enerjiden hasıl olduklarına göre, enerjinin direk kendisi niye akışkan özellik göstermesin? diye düşündüm. Üstelik evrendeki enerjinin eğilimine bakınca; enerji çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğru hareket ediyor-akıyor. Bizlerde bu akımlardan \"iş\" elde ediyoruz. Basınç içeren bir akışkanın, daha düşük bir basınç alanında genişlemesini inceleyince bu yayılmanın çok kısa aralıklarla ve kademeli olduğunu farkettim. Önce bir miktar genişliyor. Bu yeni bölge ile iç bölge arasında basınç eşitlemesi yapıyor, sonra eğer dış ortamdaki basınç hala düşük ise bir sonraki genişleme aşamasına geçiyor. Tabii bunun ölçeği ne olabilir? diye düşündüm. Bununda evrensel en küçük mesafe ve zaman birimleri olabileceğine karar verdim. Çünkü evrenimizde daha kısa bir zaman ve mesafe aralığı yok. Yani Planck ölçeklerinde. Sonuçta, evrenin her bir Planck zamanında, bir Planck mesafesi genişlediği sonucuna ulaştım. Tabii bir akışkan bu şekilde genişleyip, basınç eşitlemesi yaparken, basınç alanlarındaki farktan kaynaklanan bir enerji atımı oluyor. Yani dalgalanma söz konusu oluyor. Bu dalgalar, evren dışında bunları aktaracak bir ortam olmadığından, bulabildikleri tek yayılma ortamı olan (düşük yoğunluklu enerjiden hasıl süper akışkan) evren dokusunda yayılıyorlar. Bu yapı, dıştan içeriye doğru bir yayılım. Yani doğadan gördüğümüz dalgaların tam tersi. Eğimide ters. Bunun anlamı bu dalgalar evrenin iç dokusuna doğru ilerledikçe, taşıdıkları enerjinin karşılaştıkları birim başına arttığı yani odaklandıkları oluyor. (Yani bir sistemin büyük yapısı bu dalgalardan daha az etkilenirken, minik parçacıkları daha çok etkileniyor.) Bu dalgaların enerjiyi biçimlendirip, yönlendirdiği ve parçacıklaştırıp-maddeleştirip bu durumu koruması için gerekli olan enerji sürekliliğini sağladığını düşünüyorum. Zaman algımızı da, bu dalgalardan kaç tanesini geçtiğimize bağlıyorum. (1 saniyelik zaman algısı için, 10 üzeri 43 tanesinin geçmesi gerekiyor gibi...) Eğer \"zaman\" ı fiziksel olarak bu dalgalara bağlarsak, zamanın farklı (enerji) yoğunluktaki ortamlarda hareket eden dalgaların verdiği tepkilere çok benzer şekilde farkederiz. Özel görelilikte buna dahil. Varsayımı, daha ayrıntılı incelemek isteseniz, http://evreneyenibirbakis.blogspot.com.tr/ \"Evrene Yeni Bir Bakış\" sayfamda var.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0