0

Kendi yorumum; evrenin sabit bir hızda genişlediğidir. Neden mi? 1) Uzay dışı boyutsuz boşluk (daha doğrusu hiçbir tanım ve veri olmadığı için benzetmedir bu) içinde bir anda bir noktadan başlayarak evren genişlediğine göre, ilk başladığı noktayı (big bang başlangıcını) “Sıfır” 0 noktası olarak ele alalım. Bu nokta bizim “zahiri merkez”imiz olsun. 2) Evrenin genişlemesi ile yarıçapı sürekli artan bir daire elde ederiz. a) Üzerindeki bir parçacığın koordinatını varsaydığımız “x,y” eksenlerine göre belirleyebiliriz. (2 boyutlu) f(x)=x+y b) Üç boyutlu bir evrende parçacığın koordinatını, varsayımsal “x,y,z” eksenlerine göre belirleyebiliriz. f(x)=x+y+z c) Dört boyutlu bir evrende (ki bu içinde bulunduğumuz evren) “x,y,z,d” eksenlerine göre belirleyebiliriz. (d=zaman)… f(x)=x+y+z+d d) ”d” ekseni yani “zaman”, parçacığın ilk üç eksendeki noktası (x,y,z) değişmese bile genişlemeden dolayı sürekli değişen parçasıdır. Şimdi bir parçacığın sürekli genişleyen evrendeki konumunu (zahiri merkeze göre) saptamak için tüm veriler elimizde var. 3) İlk üç eksen parçacığın evrenin içinden bakınca bize koordinatını verir. Çünkü tüm evren aynı anda genişlediğinden oranlar değişmez. Ancak Evren dışından bir gözlemci için parçacığın doğru koordinatı için dördüncü eksen (zaman) gerekecektir. (Evrendeki tüm parçacıklar, bu zahiri merkeze göre 4 boyutta birden hareket ediyor.) (Kütle ve hız ve zaman arasındaki ilişkide bundan kaynaklanıyor ama ayrıntısına girmeyeceğim burada) 4) Bu arada en fazla zihnimi yoran şey; “ Niye uzaktaki parçacıklar ( galaksilerden, atomlara), daha yakındakilerden artan bir hızla daha fazla uzaklaştığı? “ oldu. Çünkü evren sabit bir hızda genişliyorsa, bunlarında sabit bir hızda uzaklaşması gerekirdi. Genişleyen evrenimizdeki parçacıklar için “zaman sabit” olduğundan, sabit değerlerle ölçümlüyoruz. Mesafeleri de buna göre yorumluyoruz. Ama sonuçlar böyle değil. Bu nedenle şöyle iki çıkarım yaptım. a) Galaksileri bir düzlem üzerinde ele alırsak (a ve b noktaları arasında, c noktasına göre 90 derece açı olsun. (Bu iki parçanın saniyede 1 ışık yılı hızla uzaklaştığını düşün) aralarındaki mesafe İlk saniyede IabI=3, IbcI=4 ise IacI=5 konumlarında olsunlar. (Kolay olsun diye 90 derece ve 3-4-5 üçgeni) İkinci saniyede IabI=4, IbcI=5 konumundayken IacI= 6.4 ışık yılı Üçüncü saniyede IabI=5, IbcI=6 ise IacI= 7.8 ışık yılı Dördüncü saniyede IabI=6 IbcI=7 ise IacI= 9.2 ışık yılı Beşinci saniyede IabI=7 IbcI=8 ise IacI= 10,6 ışık yılı aralarındaki mesafe olacak. Tabi bu kâğıt üzerindeki hesaplama. Artış oranı sabite yakın. Çünkü bu iki boyutlu bir “düzlem evren” için geçerli. Üç boyutlu evreni ele aldığımızda (direk hesaplama formüllerini bilmiyorum ve bulduklarımı anlamak için 2-3 saat ders çalışmam gerekiyor. ) Bu nedenle ilk örnekteki sonucu ikinci nokta olarak ele alıyorum. (Kolay olsun diye 90 derece ve 3-4-5 üçgeni ile başlıyorum. 3ncü koordinat noktası “d” de 90 derece’de. Her koordinat noktası sabit genişleme ile 1’er 1’er artıyor) (ilk dik üçgendeki sonucu, ikinci dik üçgende bir kenar olarak ele alıyorum.) (Bir A(x0,y0) noktasının a.x+b.y+c=0 doğrusuna olan uzaklığını hesaplayan d = |a.x0+b.y0+c| / &#8730;a²+b² formülü ile girmek işin kolayı olsa da, sonucun kökeni anlaşılır olması açısından bu daha iyi gibi geliyor) İlk saniyede (x eksenine göre) IabI=3, (y eksenine göre) IbcI=4 IndI =6 (z eksenine göre) IacI=5 (yani x,y koordinatlarına göre (b) sıfır noktasından 5 birim uzaktan geçen doğru üzerindeki noktalarda, bu doğruya “n” diyorum) IbdI=< [(5x5)+(6x6) ] nın karekökü >=7,81 İkinci saniyede IabI=4, IbcI=5 konumundayken IacI= 6.4 IndI = 7 IbdI=9.48 Üçüncü saniyede IabI=5, IbcI=6 ise IacI= 7.8 IndI =8 IbdI=11.17 Dördüncü saniyede IabI=6 IbcI=7 ise IacI= 9.2 IndI =9 IbdI=12.86 Beşinci saniyede IabI=7 IbcI=8 ise IacI= 10,6 IndI =10 IbdI= 14.57 Altıncı saniyede IabI=8 IbcI=9 ise IacI= 12,04 IndI =11 IbdI= 16,30 yaklaşık sonuçlarını buluyoruz. Böylece aralarındaki uzaklığın her nokta uzayda bir birim (genleşme ile) aldığında aralarındaki mesafenin 1.67, 1.69, 1.69, 1.71, 1.73 şeklinde artarak devam ettiğini görüyoruz. Buna göre evren sabit hızla genişlerken, parçacıkların birbirlerinden artan hızlarla uzaklaştığını iddia edebiliriz. Aslında bakış açılarımızdaki ana sorunu, evreni düz olarak algılamamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. b) Galaksileri bir düzlem üzerinde değil de 3 boyutlu bir hacimde ele alırsak? O zaman tüm parçacıkların uzaklaşmasını, evrenimizin “zahiri merkezine” göre ele almamız gerekiyor. Bu merkez; evrenin tüm noktalarından tahmini 14,7 milyar ışık yılı uzakta bir noktadadır. Bu durumda evrenimizde, genişleyen bu kürenin dış kabuğunda olurdu. Dünyanın yüzeyini düz olarak algılamamız gibi, evreni de bu nedenle düz algılayabiliriz. (Şu an merkezin tüm evren olduğu ve bize göre bir başlangıç merkez noktası olmadığını duymuştum. Genelde fizikçilerin bu konuda hem fikir olduğunu sanıyorum.) Eğer evren küresel ise Bu durumda 2 gök cismi arasındaki uzaklık, bir çemberin yayı ile ölçülebilirdi ancak. Evren bir ışık yılı genişlediğinde; bu iki gök cismi arasındaki mesafe (zahiri merkeze göre) açıya göre, = 2. Pi .( r+1) . [(açı)/360] olacaktır. Burada “r” Zahiri merkeze göre yarıçaptır. Yani 14,7 milyar ışık yılıdır. (+1) de bir ışık yılıdır. Yani evren yarıçapının 1 ışık yılı genişlemesi ile 2 parçacık arasındaki mesafe de buna göre artacaktır. Bu durumda parçacıkların birbirinden uzaklaşması, uzaktaki noktalar için ( açı farkının büyümesinden dolayı) daha hızlı uzaklaşıyor gibi ölçülecektir. Yani her iki açıklama da uzaktaki gökadaların niye daha hızlı uzaklaştığını açıklamaya yeteceğini düşünüyorum. Büyük ihtimalle evrenimiz daha farklı bir yapıda. Boyutlarla alakalı olarak bir Calabi-Yau evreni şeklinde. Ama havsalam bunu canlandıramadığı için, (matematik bilgimde yetersiz) 5 ve üst boyutta sonuçlar daha net olabilir. (Tahminim bu artış oranına ve miktarına bakarak daha gerçekçi bir şekil ve boyut saptanabilir.)

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

Zaman\'ı olan olaylar veya olgular olarak ele alma yerine, en, boy, yükseklik gibi 4ncü bir boyut olarak ele almaya çalışıyorum. İlk üç boyut sabit .. Evren içinde konumunu belirlemek için herhangi iki noktaya göre (bir nokta olarak ele alırsak eksi (-) ve simetrik koordinatlarda dâhil olacağı için tam ve doğru yeri belirlemek mümkün olmayabilir) üçüncü sabit bir noktanın sabit koordinatlarını verebiliriz. Evren genişlese bile oranlar sabit kaldığı için koordinatlar da sabit kalacaktır. Keza, gökyüzünü haritalandırırken de dünyamıza ve sabit seçtiğimiz bir noktaya göre Kartezyen tablomuzu belirliyoruz. Buna göre; sol, sağ, yukarı, aşağıyı tanımlayıp gökyüzündeki cisimlerin koordinatlarını buna göre yerleştiriyoruz. Örneğin, Türkiye\'den kutup noktasını baz alarak tüm gökyüzünü buna göre koordinatlandırıp haritalandırabiliyoruz. Ama bu koordinat sistemi bizim belirlediğimiz ve bize göre olan bir sistem. Galaksileri de uzayda koordinatlarken, diğer galaksilere göre konumlarını haritalandırıyoruz. Böylece belirlediğimiz bu koordinat noktalarından uzaklaşmalarına göre galaksilerin hareket ettikleri yönü ve hızı da saptayabiliyoruz. Eğer genişleyen bir evrendeysek bu koordinat sistemine bir de sürekli değişen bir boyut giriyor. Zaman. X galaksisi 20 yıl evvel hangi koordinattaydı, şimdi nerede? Bunlara bakarak galaksinin 20 yılda aldığı değişimi görebiliyoruz. Bu 20 yıllık değişim 2 temel nedenden oluşuyor. İlki galaksinin yörüngesindeki değişim. Konumunu değiştiriyor. İkincisi zamandaki değişim, evren 20 yılda daha da genişlediği için galakside uzaklaşıyor. Diğer yandan evrenimiz eğimli olduğu için, bu değişim bize galaksinin hareketinin devamı olarak gözüküyor. Sadece uzaklaşmıyor ama ayrıca koordinatı da değişiyor böylece. Şimdi evrenin oluşumundan önceki boşluktan bir sabit nokta seçelim. Bu noktadan başlasın evren. Bu nokta evren dışındaki bir gözlemci için sabittir. (Balonun dışından bakın, balonun şişmesine rağmen ilk nokta aynıdır.) Eğer balonun üzerine bir karınca koysaydık. Balon şişerken, (eğer karınca hareketsiz ise) bulunduğu koordinatlar balona göre sabit olurdu. Ama balonun merkezindeki ilk başlangıç noktasına göre ise sürekli bir koordinatı değişirdi. Aralarındaki uzaklık sürekli artardı. Böylece sabit 3 boyutumuz ve bir de sürekli tek yöne değişen 1 boyutumuz olurdu. Bu sürekli değişen tek boyutumuz \"zaman\"dır. Eğer balonun içindeki havayı (uzayı) ele alırsak. O da bize bu 4ncü boyutla iç içe girmiş olarak gözükürdü. Çünkü havanın genişlemesi tamamen, dış çeperlerin genişlemesine bağımlı olurdu. Bizim uzayımızın bundan biraz daha farklı olduğunu düşünüyorum. İki tane olasılık var. İlki bizim evrenimiz ilk patlamanın enerjisi ile oluşan bir dalganın sürekli genişlemeye maruz kalması olabilir. Bu durumda evren\'in merkezi bize göre olmaz. Evren 2 boyutlu ele alırsak daire, 3 boyutlu ele alırsak küre gibi olur. Ancak bir dalganın içinde olduğundan simit gibi bir küre olurdu. Bunu en iyi şöyle canlandırabiliriz. Balonun içindeki balon… İç balon şiştikçe dış balonda şişer. Arada kalan hacim bizim evrenimizdir. Bu durumda büyük patlama tek sefer gerçekleşmiş olabilir. Bizde bu genleşme esnasında, genişlemenin hızından dolayı birleşip maddeleşmiş bazı sicim parçacıklarından ibaretiz. Genişleme durursa, parçaları bir arada tutan kuvvet (genişleme=zaman) olmayacağı için parçalar dağılacaktır. 2nci olasılık ise büyük patlamanın ritmik olarak sürmesidir. Bu durumda biz sadece kendi oluşumumuza neden olan patlamanın izlerini görebileceğiz. Ancak iç içe birçok balon olduğu için, bunların her biri bir paralel evren olabilir. Hatta üstümüzde de paralel evrenler olabilir. Her iki durumda da zaman, genişlemeyi sağlayan etki olduğu için, zamanda geriye dönüş, ya da zamanda bir birikim söz konusu olmaz. Ancak eğer 2nci olasılık veya benzeri bir durum geçerli ise, geçmişe gitmek için zaman akışının tersine gidebilirsek, varacağımız nokta; merkeze bizden daha yakın olan daha genç bir evren olabilir. Eğer oradaki şartlar ve gelişim benzer ise, onlardaki geçmiş bizimkine benzer olsa da biraz farklılıklarla aynı olmayacaktır. Yani kendi, değiştirebileceğimiz geçmişimiz değildir. Daha genç bir evrenin geleceğine müdahale etmemizdir. Tabii bu varsayımların temelinde, bütün maddelerin hıza maruz kalan bazı sicimlerin bir araya gelip, temel parçacıkları oluşturmasına dayandırıyorum. Bu parçacıklarda bir araya gelip, maddelerin temel yapıtaşları oldular. Çünkü tüm sicimler ve onlardan oluşan parçacıklar, hala patlama öncesindeki sabit, homojen, simetrik zamanlarındaki nötr, dengeli pozisyona ulaşmaya çalışıyorlar. Bozulan dengelerini birleşerek, birbirleriyle dengeleyerek oluşturmaya çalışıyorlar. Bu da çok normal olmalı. Çünkü \"kritik etki\" konusuna bakarsak (daha önce kısa bir yazı yazmıştım), tüm sistemler denge ile kaos arasında ince sınırda dengede ve sürekli değişen şartlara uyum için, değişiyorlar. Zaten bu bakış açısı aynı zamanda mükemmel simetrinin de nasıl bozulduğunu ve kaosa dönüştüğünü açıklayabiliyor.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

Sorunda burada zaten... Evren asla daralmayacak. En azından benim varsayımımın dayandığı temel bu. Eğer aksi gerçekleşirse ya da yüzde 5–10 gibi dahi bir ihtimal kesinleşirse, tüm modelim çöker. Tüm varsayımlarımı yarım, eksik, yanlış saymak gerekir. :-( Bu yüzden bu ihtimali sadece, açıklamalarda bakış açımı genişletmek için kullanıyorum. Yalnız, sonuç tümevarımları aynı olsa da, “zaman”ın tanımlanmasında hala ufak bir anlam farklılığı var sanırım. \"Zamanı;\" bir süre, vakit, (duration) olarak ele almıyorum. Direk evrenin doğal bir parçasını: Genişlemeyi kastediyorum. 4ncü boyuttaki bu sürekli değişimi biz, önceki pozisyonuyla kıyaslayarak, “zaman” olarak adlandırıyoruz. Algılıyoruz. Diğer üç boyut sabit olduğu halde bu sürekli değişiyor. (Diğer üçüne dik açı yapıyor). Diğer yandan bu sürekli değişim tek yönlü. Çünkü oluşumunun kökeninde büyük patlamanın enerjisi var. Evreni oluşmaya ve genişlemeye zorlayan enerji. Bu nedenle matematiksel bir ihtimal dâhilinde, evren bir gün daralırsa; (varsayımıma göre) Zaman önce yavaşlar ( ama biz algılayamayız). Yavaşlama esnasında tüm kütleler enerjiyi absorbe ettikleri için sonsuza doğru büyürler. Sonsuz durumuna geçişte yani zamanın durması ile madde, temel parçacıklarına kadar ayrılır. Sonra temel parçacıklarda sicimlere … Eğer evren daralamaya başlarsa, bu aşamadan sonra sicimlerden tekrar bazı temel parçacıklar, bir ihtimal temel maddeler oluşabilir. Ama tüm fizik kuralları da, yapıda farklı olur. Ancak öncelikle bunun gerçekleşmesi için evrenin tekrar süper simetrik duruma dönüşmesi lazım. Yani entropi\'nin artışı öyle bir noktaya varacak ki, sonunda entropi tüm maddeyi ve parçacıkları evrenin her yerine eşit dağıtmış olacak. O andan sonra başlayabilir. (Tüm evrenin ışıması, sıcaklığı eşitlendiği zaman). Oysa kütle çekimi ve galaksilerin birbirlerine olan artan uzaklıkları, bu ihtimali çok düşürdüğü için evrenin daralma ihtimali bence çok ama çok düşük. Bir yerlerde, diğer yerlere göre daha az veya fazla parçacık olduğu sürece, genişleme sürecektir.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0