Takviye Satın Almadan Önce Bilmeniz Gereken 5 Şey
Kollajen tozlarından bağışıklık destekleyici jelibonlara kadar, takviyeler her yerde – Instagram akışlarımızda, süpermarket raflarında ve banyolarımızdaki dolapları dolduruyor. Daha iyi uyku, ışıldayan bir cilt, daha keskin bir odaklanma veya hatta daha uzun bir ömür vaat ederek, modern sağlık sorunlarına hızlı çözümler olarak pazarlanıyorlar.**

Bir beslenme uzmanı olarak, sıkça takviyelerin paraya değip değmediği sorulur – cevabım ise: duruma göre değişir. İnternetteki iddialara bakarsanız, neredeyse her şeyi iyileştirebildiklerini düşünebilirsiniz.

Bazı takviyeler belirli durumlarda değerli bir role sahip olsa da, genellikle yanlış anlaşılır ve sıkça abartılır. Ancak birçok insan etiketlerin ardındaki risklerin, sınırlamaların ve pazarlama hilelerinin farkında değildir.

İşte insanların takviye satın almadan önce bilmesini dilediğim beş şey:

 

1. Takviyeden önce gıdayla başlayın

Bir besin öğesini diyetinizden alabiliyorsanız, bu neredeyse her zaman daha iyi bir seçenektir. Birleşik Krallık Gıda Standartları Ajansı, bir gıda takviyesini “besin eksikliklerini düzeltmek, belirli besin öğelerinin yeterli alımını sağlamak veya belirli fizyolojik işlevleri desteklemek amacıyla kullanılan bir ürün” olarak tanımlar.

Başka bir deyişle, takviyeler diyetinizi desteklemek içindir, gerçek gıdaların yerini almak için değil.

Tam gıdalar, izole edilmiş besin öğelerinden çok daha fazlasını sunar. Örneğin, somon gibi yağlı balıklar sadece omega-3 yağları değil, aynı zamanda protein, D vitamini, selenyum ve diğer faydalı bileşenler de sağlar. Bu bileşenler, tam olarak anlamadığımız şekillerde etkileşime girer ve bu birleşik etkilerini takviye formunda kopyalamak zordur, hatta imkânsızdır.

Bilim insanları meyve ve sebzelerdeki “etkin bileşenleri” izole etmeye çalışarak onların faydalarını hap şeklinde yeniden yaratmak istemişlerdir, ancak başarısız olmuşlardır. Görünen o ki, avantajlar tek bir bileşenden değil, tüm gıdadan kaynaklanıyor.

Yine de, bazı durumlarda takviyeler gereklidir. Örneğin, folik asit hamilelik öncesi ve sırasında önerilir, çünkü fetüste nöral tüp defektleri riskini azaltır. Güneş ışığının sınırlı olduğu kış aylarında D vitamini tavsiye edilir. Hayvansal ürünleri tüketmeyen veganlar, çoğunlukla sadece hayvansal kaynaklarda bulunan B12 vitamini takviyesi almalıdır.

 

2. Fazla aldığınızın farkında olmayabilirsiniz

Bir takviyeden fazla almak, gıdalarla aşırıya kaçmaktan çok daha kolaydır. Kısa vadede bu, mide bulantısı veya ishal gibi yan etkilere yol açabilir. Ancak uzun vadeli aşırı kullanım ciddi sonuçlara neden olabilir.

Pek çok insan, bu takviyelere yıllarca ihtiyaçları olup olmadığını veya ne kadarının fazla olduğunu bilmeden devam eder. A, D, E ve K gibi yağda çözünen vitaminler vücutta depolanır, atılmaz.

Örneğin fazla D vitamini, kalsiyum birikimine yol açarak böbrek ve kalbe zarar verebilir, ayrıca kemikleri zayıflatabilir. A vitamininin yüksek dozları karaciğer hasarına, hamilelikte doğum kusurlarına ve azalmış kemik yoğunluğuna neden olabilir.

Suya çözünebilen vitaminler bile sorun yaratabilir; örneğin B6 vitamininin uzun süreli aşırı kullanımı sinir hasarıyla ilişkilendirilmiştir.

Çoğu insan düzenli olarak kanındaki besin seviyelerini kontrol ettirmez, bu yüzden bir sorun olduğunu semptomlar ortaya çıkana kadar fark etmezler.

 

3. Sosyal medya tavsiyelerine güvenmeyin

Çevrimiçi birkaç dakika geçirdiğinizde, muhtemelen “bağışıklığı güçlendiren”, “doğal” veya “detoks etkili” olarak tanıtılan takviyeler göreceksiniz. Bu kelimeler ikna edici gelebilir ama bilimsel tanımları yoktur. Bunlar pazarlama terimleridir.

Gıda Standartları Ajansı, takviyelerin “ilaç ürünleri olmadığını” ve “farmakolojik, immünolojik veya metabolik bir etki gösteremeyeceğini” açıkça belirtmiştir. Ancak çevrimiçi iddiaların çoğu bunun tersini öne sürer. Bu tür pazarlama, bazen “sağlık cilalama” (healthwashing) olarak adlandırılır ve takviyelerin sahip olmadıkları güçlere sahip oldukları izlenimini verir.

Takviyeler, ilaçlar kadar sıkı test ve düzenlemeye tabi değildir. Bu, onların kötü şekilde formüle edilmiş, yanlış dozlanmış veya hatalı etiketlenmiş olabileceği anlamına gelir.

Reklam Standartları Kurumu (ASA), sağlık iddialarının nasıl yapılabileceğine dair kurallara sahiptir – bu sosyal medya için de geçerlidir. Ancak, özellikle influencer pazarlaması ve bağlı kuruluş sistemleriyle bu kuralları uygulamak zordur. Çok katmanlı pazarlama (MLM) sistemleri durumu daha da karmaşık hale getirir.

Tıbbi veya bilimsel eğitimi olmayan satıcılar, ürünleri bilimsel kanıtlardan ziyade kişisel anekdotlarla tanıtır. ASA, MLM satıcılarının takviyeleri nasıl tanıtabileceğine dair özel yönergeler sunsa da, bu kurallar genellikle görmezden gelinir, nadiren uygulanır ve düzenleyici boşluklardan kaçar, bu da bazı gerçekten şaşırtıcı iddiaların ortaya çıkmasına neden olur.

 

4. Takviye endüstrisi bilimden çok satışla ilgilidir

Küresel takviye pazarı 100 milyar sterlinin üzerinde bir değere sahiptir. Her büyük endüstri gibi, amacı büyümek ve kâr etmektir. Bu da ürünlerin nasıl geliştirildiğini ve pazarlandığını etkiler.

Bir takviye gerçekten işe yarasaydı, influencer’lar yerine doktorlar tarafından önerilirdi.

Bazı takviyeler bilimsel kanıtlarla desteklenir, ancak bunlar genellikle dikkat çekici olmayanlardır – örneğin demir ya da D vitamini gibi.

Diğer pek çok takviye ise araştırmaların gösterdiğinden çok daha fazlasını iddia ederek, genellikle beslenme ya da sağlık alanında resmi eğitimi olmayan kişiler tarafından tanıtılır.

 

5. Bazı takviyeler herkes için güvenli değildir

Eczane raflarında satılıyor olmaları, takviyelerin güvenli olduğu anlamına gelmez. “Doğal” olarak etiketlenmiş ürünler bile ilaçlarla etkileşime girebilir veya zararlı olabilir.

Düşük ruh hali için bazen kullanılan Sarı Kantaron, bazı antidepresanlar, doğum kontrol hapları ve tansiyon ilaçlarıyla birlikte alındığında tehlikeli yan etkilere yol açabilir. K vitamini, warfarin gibi kan sulandırıcı ilaçlarla etkileşebilir. Yüksek dozda demir, sindirim sorunlarına neden olabilir ve bazı antibiyotiklerin emilimini etkileyebilir.

Birçok takviyenin hamilelikte güvenliği test edilmemiştir. Bazıları – yüksek doz A vitamini gibi – hamilelikte zararlı olduğu bilinir ve anne sütüne geçebilir. Eğer hamileyseniz, emziriyorsanız, ilaç kullanıyorsanız ya da bir sağlık durumunu yönetiyorsanız, yeni bir takviyeye başlamadan önce bir eczacıya, doktora ya da diyetisyene danışın.

Takviyeler, belirli bir ihtiyaç olduğunda sağlığı destekleyebilir, ancak her derde deva değildir. Büyük vaatlerde bulunan bir ürüne para harcamadan önce kendinize şunu sorun: Buna gerçekten ihtiyacım var mı, yoksa bu parayı besleyici gıdalara harcamak daha mı iyi olur?

Rachel Woods, Fizyoloji Kıdemli Öğretim Görevlisi, Lincoln Üniversitesi

Bu yazı SCIENCEALERT’ de yayınlanmıştır.

Fizikist
Türkiye'nin Popüler Bilim Sitesi

0 yorum