Bu nedenle, klonlama teknolojilerinin ortaya çıkışıyla birlikte giderek daha fazla insanın sevdikleri evcil hayvanların kopyalarını oluşturma olasılığını araştırması şaşırtıcı değil.
1997’de Dolly adlı koyunun doğması, memelileri başarılı bir şekilde klonlama konusunda büyük bir atılım oldu.
O zamandan beri klonlama büyük bir endüstri haline geldi – eski Amerikan futbolcusu Tom Brady ve oyuncu Barbra Streisand gibi ünlüler evcil köpeklerini klonladıkları bildirilen isimler arasında.
Bu durum, pek çok evcil hayvan sahibinin, çok sevdikleri hayvanlarının da “ölümsüzleştirilip ölümsüzleştirilemeyeceğini” merak etmesine yol açtı.
Özel hayvanların kopyalarını oluşturmak, kişinin evcil hayvanıyla paylaştığı derin bağı canlı tutmanın bir yolu olabilir; özellikle de kayıpları yıkıcı olabildiği için.
Peki evcil hayvanlarımızı klonlamak iyi bir fikir mi?
Klonlama yalnızca pahalı olmakla kalmaz, aynı zamanda klonlar için sağlık ve refah riskleri de taşır. Ayrıca klonlanan evcil hayvanınızın kişilik, davranış ve görünüm açısından orijinaliyle aynı olma ihtimali de oldukça düşüktür.
1960’ların başında Afrika pençeli kurbağası klonlanan ilk omurgalıydı. O zamandan beri fareler, dağ gelinciği, koyun, at, köpek, sığır ve kedi gibi birçok tür başarıyla klonlandı.
Klonlamanın temel prensibi, bir organizmanın genetik olarak tamamen aynı bir kopyasını oluşturmaktır. Nasıl ki tek yumurta ikizlerinin genetik profili aynıysa, hayvan klonları da genetik materyalin alındığı “ebeveyn” hayvanla genetik olarak özdeştir.
Hayvan klonlaması süreci somatik hücre çekirdek transferi (SCNT) olarak adlandırılır. Bireysel bir hücrenin çekirdeğindeki genetik materyal çıkarılır ve çekirdeği çıkarılmış bir yumurta hücresine aktarılır. Doğru koşullar altında, o yumurta hücresi yeni bir organizmaya – yani klona – dönüşebilir.
Evcil hayvan klonlarında, işlenmiş yumurta hücresinin, klonun tamamen gelişip doğmasını sağlayacak bir taşıyıcı (sürügat) dişi hayvana aktarılması gerekir.
Biyologlar bir asrı aşkın süredir çeşitli hayvanları klonlamakla uğraşsalar da başarı yavaş ilerledi. Bugün bile hayvan klonlama başarı oranı yaklaşık %16’dır.
Ancak çok sevdiğimiz hayvanlarımızın klonlanmasının onların birebir kopyasına sahip olacağımız anlamına geldiğini düşünsek de durum tam olarak böyle işlemez.
Evet, klonlar genetik olarak aynı olacaktır – fakat bir hayvanın davranışı kopyalanamaz. Her ne kadar belirli cinslerde ortak özellikler görülse de bir hayvanın kişiliği yaşam deneyimlerinin ve çevresel etkenlerin sonucudur. Bunlar, genlerin nasıl çalıştığını da etkiler.
Bu nedenle, klonlanan evcil hayvana tıpkı orijinaline sunulan anne etkilerini, yetiştirmeyi, rutinleri ve yaşam koşullarını birebir sağlamadıkça aynı şekilde davranması olası değildir.
Klonların fiziksel görünümü bile orijinal gen donöründen farklı olabilir. Bu, genlerin nasıl ifade edildiğiyle ilgilidir.
Bu nedenle klonun kürk rengi “ebeveyninden” farklı olabilir. Örneğin ilk klonlanan kedi “CC”nin gen donörü üç renkliydi, ancak klonunun kahverengi bir kürkü vardı.
Evcil Hayvan Klonlamasının Etiği
Evcil hayvan klonlaması önemli etik sorunları da gündeme getiriyor. Evcil hayvanlarımız, genetik materyallerinin klon üretimi için yaşamları boyunca veya ölüm sonrası alınmasına rıza veremez.
Gelecekte klonlanma ihtimali için canlı bir evcil hayvandan doku örneği alınması acıya ve strese neden olabilir – ayrıca bu örneklerin kriyojenik olarak saklanması için aylık ücret gerekir.
Klonlama nesli tükenmekte olan türlerin korunmasında veya ekonomik değeri yüksek hayvanların üretiminde faydalı olabilirken, aynı durum evcil hayvanlarımız için geçerli değildir.
SCNT süreci, dişi hayvanlardan yumurta toplanmasını içerir ki bu işlem hormon tedavisi ve cerrahi müdahale gerektirdiğinden invazivdir.
Hamilelik ve doğum bile taşıyıcı anneler için sorunlu olabilir; düşükler, doğum anormallikleri ve yavru kayıpları doğal üremede de görülse de klonlamada oldukça yaygındır. Yumurta donörlerinin ve taşıyıcı annelerin tüm süreç boyunca refahı dikkatle gözetilmelidir.
Klonlanan hayvanlar için sağlık sorunları da olabilir. Bir çalışmada klonlanan domuz yavrularının %48’inin ilk ay içinde öldüğü bildirildi ve sığır klonlarında topallık ve tendon sorunları gibi kas-iskelet problemleri görüldü.
Bazı ilk bulgular klonların erken dönem osteoartrit riskinin daha yüksek olabileceğini göstermişti, ancak güncel çalışmalar bunun her zaman geçerli olmadığını öne sürüyor. Klon sayısı arttıkça sağlık durumları hakkında daha fazla bilgi edineceğiz – fakat şu an için bilmediğimiz çok şey var
Evcil hayvanınız genetik bir hastalığa sahipse veya genetik nedenlerle artmış hastalık riskine sahipse, klonlar da bunları miras alacaktır. Bu nedenle klonlama kararı alınırken uzun vadeli hayvan sağlığı dikkatle değerlendirilmelidir.
Maliyet de ciddi bir problemdir – klonlama genellikle 50.000 ABD dolarından (yaklaşık 38.000 £) başlar. Bu paranın, ev arayan barınak hayvanlarını desteklemek gibi daha geniş evcil hayvan nüfusu yararına kullanılabileceğini görmek kolaydır.
Birleşik Krallık’ta evcil hayvan klonlaması şu anda ticari olarak izinli değildir – hayvan deneyi sayılır. Ancak doku örnekleri alınarak süreç başlatılabilir ve maddi durum elverirse yurtdışındaki laboratuvarlar aracılığıyla sürdürülebilir.
Evcil hayvanlarımız ailelerimizin önemli üyeleridir. Klonlama başlangıçta onları hayatımızda daha uzun süre tutmanın mükemmel yolu gibi görünebilir.
Ancak sürece dair zorluklar ve potansiyel sorunlarla birlikte, zamanımızı, paramızı ve duygusal enerjimizi onların bizimle oldukları süreyi mümkün olduğunca mutlu ve unutulmaz kılmaya ayırmak çok daha iyi bir mirastır.
Jacqueline Boyd, Hayvan Bilimi Kıdemli Öğretim Görevlisi, Nottingham Trent Üniversitesi
Bu yazı SCIENCEALERT’ de yayınlanmıştır.
0 yorum