Dil Zaman Algımızı Değiştiriyor
Hollywood, zamanı nasıl deneyimlediğimizi az da olsa yakalayabilmiş. Arrival filminde bir uzaylı dilini çözmeye çalışan dil bilimci Louise Banks, uzaylıların zaman hakkındaki konuşma şekillerinin onlara geleceği görme gücünü verdiğini keşfetmişti. Filmdeki başka bir diyalogda da söylendiği gibi, “Yeni bir dil öğrenmek beyni yeniden yapılandırır.”

Hollywood’dan farklı olarak, çift dilliler ne yazık ki geleceği göremiyorlar. Yeni bir araştırma, olay sürelerini tahminlerken, çift dilli insanların zaman hakkındaki düşüncelerinin tek dil bilenlere göre farklılaştığını söylüyor. Bulgular çift dillilerdeki bilişsel esnekliğin ilk psikofiziksel kanıtları olarak görülebilir.

Bildiğimiz üzere, çift dil bilen insanlar her iki dile hızlıca ve çoğunlukla bilinçli olmadan geçiş yapabiliyor. Bu fenomen, dil kaydırma (code-switching) olarak adlandırılıyor. Farklı diller farklı dünya görüşlerini barındırdığı için, iki dilli kişilerin bu farklı görüşleri ele alma şekilleri çoktandır dil araştırmacıları için bir gizem olarak görülüyordu.

Zaman, Hayal Gücü ve Dil

Zaman büyüleyicidir, çünkü soyuttur. Onu göremeyiz, ona dokunamayız, ama tüm yaşamımızı onun etrafında şekillendiririz. Zaman hakkındaki en ilginç şey ise, onu algılama şeklimizin hayal gücümüze ve konuştuğumuz dile bağlı olmasıdır. Çünkü zaman o kadar soyuttur ki, onun hakkında konuşmanın tek yolu ondan daha somut olan mekana (uzaya) ait terminolojiyi kullanmaktır. Mesela, İsveç dilinde ‘gelecek’ kelimesinin karşılığı ‘framtid’dir. Bu kelime ise tam anlamıyla ‘ön zaman’ demektir. Geleceği gözümüzde canlandırırken onun önümüzde olduğunu (ve geçmişin arkamızda olduğunu) düşünmek İngilizce’de çok yaygın bir durumdur. Güzel zamanları dört gözle bekler; geçmişi ise geride bırakırız.

0 yorum