0

Rüya nedir?

Yunus Ilik 4 yıl önce 1
0

Uyku; güneş ışınlarının aydınlattığı, hayat verdiği yaşantımız evrimsel süreçte çeşitli nedenlerle istirahate çekilip az enerji harcayıp, özellikle beynin sinaptik aralıklarda salınan nöroiletici proteinlerini sentezleyip biriktiren, yorgunluk dediğimiz durumda, organize sinyallerin zayıfladığı,etkileşimin azaldığı uyku devrelerinin aktive olduğu işleyiş şekli olan evrimsel bir durum olarak gözüküyor. Bütünsel olarak bakmaya çalışınca günlük yaşantımızla rüyalar arasında büyük farklar olmadığı anlaşılıyor. Aslında günlük yaşantımızda rüyadır, düştür denilebilir. Rüyalarımız daha serbest ve gündelik yaşantıların bilgisinden, işleyişi yoğunluğundan sıyrılmış, bazen çok daha yoğun anlam içermesine rağmen gündelik bilincimizin, bilgilerimizin anlam veremediği bilinç durumlarını içeren rüyalar olduğu bile söylenebilir.Gündelik yaşantımızın bilgilerinden, nöronal işleyişinden serbest kalmış gündelik bilincinin koşullarının bilgisinin, sesinin kısıldığı genel yoğunluk içerip hafıza sıralaması olmadığından ve beynin işleyiş kimyası farkından, oluşturduğu algıya fikse olmaktan... Genişlemiş zaman algısına neden olan, bağlantıları çok yönlülük içermeyen işleyişler gibi gözükmektedir. Rüyalar gündelik gürültüden uzak, bedenden gelen sinyallerin izlerini taşıyabilirler. Enerjisi yükselmiş sistemlerin görüntüsü,sesi olabilirler. Örneğin cinsel içerikli rüyalar. Ayrıca bedenden, organlardaki hastalık, sorunların, sinyallerinin sesi, görüntüsü olabilirler. Yani her rüya beyin sapının kendiliğinden ateşlemesi olarak gözükmesede çoğu rüyalarımız öyledir,çarpık,fantastiktir. Rüyaların enerjisi yüksektır, gerçek gibi ve rüyamızda uyanık haldeki gibi yoğun bağlantısallık olup muhakeme yapılmadığından rüyalar zamandaki var olan oluyor vede gerçek olarak algılanıyor. Çünkü o durumda zamanda oluşan, beliren sadece rüyamız oluyor. Aslında rüya ile gündelik hayat arasında işleyiş farkı olup çokta farklı şeyler deyiller gibi gözüküyor. Günlük bilincimizdede bağlantı kurduklarımızla bir gerçeklik oluşturuyor görünüyoruz. Görünen o ki, hiçbir şey tek nedene bağlı değil, etkileşimler topluluğudur. Bunun yanında akşam yatarken ağır yemekler yemek ve benzeri durumlar bağırsak beyin sinir ağları ve benzeri sistemik etkiler bu sefer de beden gürültüsü yapıp uyku kalitemizi bozup, zaman algımızın genleştiği sıkıcı rüyalar görmemizede neden olabilmektedir. Böyle durumlarda ve çoğu rüyalara inandırıldığımız yaşantı şeklinin kafeslerinde anlamlar yüklüyoruz. İnanç duygudur ve hayatımız yönlendirilip törelerle bağlanıp inanç duygusunun etrafı dogmalarla örülürse ve telkinle mağaraya hapsedilirse ve bu durum yaşantı tarzını da almışsa zihinlerin özgürleşmesi gerçekten çok zordur. Korku duygusunun güçlü ağlarıyla örülmüş beyin, hele de çevresinden neredeyse kesintisiz telkin altındaysa evrensel sevgiyle kurduğu bağlantılar korkunun şekillendirmesinde olacağından sevginin çok yönlülüğü yanında korkunun güçlü sınırlı yönünde, gerçeği görmelerine tek başına yeterli düzeyde yardımcı olamayacaktır. Hele hele de merak duygusunu, yeni şeylere ulaşma heyecanını körelten, bilimsel yönde ve de insanlığın gelecek sorunları üzerinde düşünmeyen, evrimi göz ardı eden, zamanını töresel tekrarla geçiren aynı yolları sürekli pekiştirip değişimi iyice zorlaştırıp sabitleşmelerine neden olmaktadır. Toplumların felsefeyle yaşaması gerçeğin evrimsel doğasının öğrenilmesi olan felsefenin önemi kendini tekrar hatırlatmaktadır. Toplumun bilinç durumunu etkileyecek ve geliştirecek düşüncelerin temellerini oluşturan felsefenin toplumların zamanlarında çok daha fazla bulunması gerekmektedir. Törelerin, dogmatik davranışların felsefe ve evrimden hoşnutsuzlukları tesadüf değildir. Felsefe donanımlıdır ve telkin dilinin dogmalarının farkındadır. Felsefe daha da donanımlı olmalı toplumsal enerjisi yükselip toplumla birlikte zamanını genişletmelidir. Felsefeyle birlikte dünya bilincinin hızlı bütünlüğü sanatla pekiştirilmesinin önemli olduğunu düşündürüyor. İnsanlık ayrımcılığı aşıp, enerjilerini bütünleştirip, bütünlük bilincinde çözüm üretebilmelidir. Rüyalara bağlantımıza dönersek geleceğe yönelik gördüğümüz rüyalarda zihnimizin çıkarsamalarından ibarettir. Beynimizdeki bilgilerle beyin hücreleri arasında kurulan bağlantılar bu etkileşimlerini uyku, rüyalardada daha farklı içeriklerde sürdürüp farklı şeyler çıkarabilirler. Çoğu rüyalarda gündelik yaşantımızın etkisini taşımaktadırlar. Sakin uyku durumunda düşünce bağlantılarının kendini değiştirebilmesi için de uyku önemli bir durumdur. Uyku sayesinde beynimizde yeni anlamlar ve bağlantılar kurarken eski bağlantıların ağdan kopup ayrıldığı ortam olduğu da gözükmektedir. Ve rüya görme nedenlerindendirde. Esasen her gece rüyalar görürüz ancak çoğunu hatırlayamayız. Bazı zamanlarda hayatın anlamsız bir düş olduğunu düşünebiliriz.Ama bu doğru olmamalıdır. Çünkü cevabı neye göre veriyoruz. Bu evrendeki ileri evrensel enerji alanları olarak buna düş diyebiliyorsak o halde düşün de ne olduğunu yeniden anlamlandırmalıyız. Bu evrende canlılıktan daha anlamlı bir oluşum gösterilebilir mi? İnsanın kendini sabit bir yapı olarak asla görmemesi gerektiğini anlıyoruz. İnsan bir makine değil, sosyal çevresiyle etkileşim içinde değişip şekillenebilen evrenin en ileri evrensensel enerji alanlarıdır.. Evren ve evrim sadece bildiğimizi sandıklarımızdan ibaret değildir. Evrenin en gelişmiş, en ileri evrensel alanlarıyız. Başka yerlerde canlılar olması yüksek ihtimaldir. Nasıl varlıklardır bilemiyoruz ama biz şimdilik bilebildiğimiz kadarıyla bu evrendeki en gelişmiş alanlarız. Gelişim, evrim sürüyor.

Yunus Ilik 4 yıl önce 0