0

Teşekkür ederim.

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Yazıyı daha önce okumuş olsamda açıkçası bu kısmına hiç dikkat etmemişim. Burada kadı, ışık hızından daha hızlı olacak bir hız'ı tasvir etmek için kullanmış. Yani sorunuza cevaplama kısmında ilk bölümünde verdiğim anlama benzer, soyut bir hız olarak vermiş. O kadar hızlı ki...Düşünce kadar hızlı gibi.... Spagettileşme durumunu ise, uzun bir esneme olarak algıladım. Ve tam orta noktasını tanımlamasını da bir benzetmeden yola çıkılmış gibi. Şöyle ki, hayali bir tünel kazılsa ve bu tünel Dünya kabuğunun içinden geçse, çap ta olsa bir kirişte olsa bir uçtan, diğer uca gidişin aynı süre olacağı söylenmişti. (Kaynak ve kayıtları hatırlayamadığım kadar eski bir bilgi) Yaklşaık 45 dakika içinde. Sebebi ise dünyanın kütleçekimi kuvveti nedeniyle oluyordu. Tren bir taraftan serbest bırakıldığında ivmelenen bir çekilde hareket ediyor. Merkeze , tam ortaya yaklaştıkça dünyanın kütle çekimi azalıyor. Maksimum hızda ortadan geçiyor. (dünyanın merkezinde kütle çekimi etkisi sıfır olarak kabul ediliyor.) diğer uca yaklaşırken ivmesi azalan oluyor ve tam diğer uca ulaştığında hızı artık sıfır oluyor. Yolcuları da indiriyor. Ancak ilk ivmelenme esnasında ekstra bir güç verilmezse ,ya da merkez- orta noktayı geçtikten sonra çok az bir ivme daha verilmez ise, bu sefer tren bir yukarı, bir aşağı, sinüzoidal bir dalgalanma ile tam merkeze düşüyordu. Teorik mi yoksa, hesaplanmış bir sonuç mu bilmiyorum. Evrenimizin de eğimli olduğu ve bu nedenle 2 nokta arasındaki bir direk bağlantının da aynı kütle çekimi etkilerinden etkileneceği varsayılmış gibi geldi. Zamanın bu noktada gözlemci için çok yavaşladığı belirtilmiş. ... Yolladığınız kaynaktan çıkardığım sonuçlar bunlar. Diğer arkadaşların sonuçlarında daha verimli ve faydalı bilgiler, yaklaşımlar olacaktır. (Aşağıda solucan delikleri hakkında, spinli ve dalgalı bir evrene göre nasıl olur hakkında varsayımımı da sorunuza eklemek istiyorum. Konuyla uyumlu olduğu için eksiklerim ve yanlışlarım hakkında da bilgi alırım bu arada...)

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Evrenimizin üç boyutlu biçimin bir torus olabileceğini, evrenin kendisinin de kapalı bir zar sicimden oluşmuş olabileceğini belirtmiştim. Evrenin zar sicim olma ihtimali fikri tabi ki bana ait değil. Torus şekli ağırlıklı olarak Hint kökenli mistik quanta (ışık) parçacıkları ile ilgili evrensel tanımlarda çok çıkıyor. Ancak benim seçme nedenim, içindeki enerji dalgalanmasına izin vermesi. Ayrıca küresel formdan torus formuna geçiş esnasında, şişmenin getirdiği gerilimi de dengeliyor ve eşit dağılıma imkân tanıyor. Bir diğer neden ise torus'un sadece şişme olarak değil, sanal eksen etrafında dönme, kendi kolu üzerinde dönme gibi hareketleri de aynı anda yapabilmesi. Bu şekilde iken enerjinin eşit/homojen dağılımı süreklilik kazanabiliyor. Başka bir avantajı ise eğik olması… Ayrıca başlangıç noktası artık yok ve tüm evren aynı zamanda başlangıç noktası. Yani merkeze ait... Oysa küre şeklinde bir evrende bunlar mümkün değil. Sadece eksen etrafında dönüş ve mümkün, dalgasal yayılan enerjinin eninde sonunda bir noktada kutuplarda, kendisini sönümlemesi gerekiyor. Bu da homojenlik açısından sorun olabiliyor. Evren tanımım, her durumda bir “kapalı evren”. Bu şu anki genel geçerli olan açık ve düz evren fikriyle çatışma halinde. Ancak varsayımda, "düz durumunun" sürekli genişlemenin getirdiği, büyük mesafelerin getirdiği düzleştirici bir hareketin yönlendirmesi olarak ele aldım. Kapalılığını ise şu düşünceye dayandırdım; eğer evren bir sicim zar ise muhtemel birçok şekilde olabilir ama her durumda, bir simetrisi olması gerekir. Ayrıca büyük patlamadan sonra etrafa bir enerji dağıtımı oluyor. Bunun anlamı büyük patlama bölgesi dışında da enerji (en azından bildiğimiz anlamda) olmadığıdır. Ya da "hiçlik" olduğudur. Bu durumda ise uzay iki farklı yapıda gözüktü. Bir salt uzay, ilkel, saf ve "zamansız" genel hakim bir uzay. Bir de enerji alanıyla dolu zar sicimin kapladığı, "zamanlı uzay" ... Biz bu uzay-zaman bileşkesi içindeki bölgedeyiz. Bu bölgenin her durumda, üç boyutlu bir karşılığı olacaktır. Torus buna uygun karşılık olarak gözüktü. Bu bakış aynı zamanda sicim teorisindeki çoklu evrenler yaklaşımı ile de uyumlu çünkü her evren, salt uzay içindeki, ayrı bir uzay-zaman bölgesi oluyor. Varsayımdaki karadelik ve solucan deliğini ilgilendiren kısma gelince. Karadeliklerin, evreni oluşturan zar sicim üzerinde kütle yoğunluğu ile çökme sonucu meydana gelen alanlar olarak ele aldım. Yani hiçbir karadeliğin (3 boyutlu görünümde) evrenin içine doğru açılan bir yapısı yok. Artı (+) başka bir evrene yönelik bağlantısı da yok. (Karadelikler bence, daha çok süper esnek bir balonun içindeki kum tanelerine benziyor. Eğer yukarıda belirttiğim şekilde dönme hareketi verirseniz. Kumun balon zarına yapacağı fiziksel etkiye benzer bir yapıları var. Bir bakıma evrenimizin sivilceleri… Belki en fazla hikâyeleştirdiğim giriş kısmındaki gibi yeni evrenlerin doğuşuna kaynaklık, hammadde temini sağlıyordur. ) Bu yapılarından dolayı da evren içinde solucan deliklerine kaynaklık edebilecekleri bir yapıları olduğunu düşünmüyorum. Ancak benzerlikleri var mı? Var… Evrenin topolojisini bir torus ya da küre gibi eğimli varsayarsak, iç taraftan yani uzay-zaman bölgesinden iki nokta arasındaki düz bir doğru ya da bir kiriş, solucan deliği tanımına en uygun olandır. Solucan deliği bölgesi göreceli olarak zamansızdır. Yani burada evreni tarayan ve sürekliliği olan enerji dalgalanmaları yoktur. Bunun yerine salt uzay vardır. Salt uzay –enerjinin dolayısıyla zamanın olmadığı uzay- bölgesinde normal maddenin varlığını sürdürebilmesi, normal şartlarda imkânsızdır. Bu bölgeye giren madde, varlığını, bütünlüğünü oluşturan enerji dalgalanması olmadığı için, en temel parçalarına kadar ayrılmakta ve tekillik durumuna dönüşmektedir. Karadeliklerle ilk ortak noktası budur. İkinci olarak solucan deliklerinin çeperleri bir zar sicimden oluşmaktadır. Evrenle aynı yapıda ve başka açılardan kapalı olduğu için fark edilemeyen bir yok. Burada da iki ucu kapalı bir zar sicimi evrenimizde fark etme imkânımız kadar, bu solucan deliğini fark etme şansımız oluyor. Ki fark edemiyoruz. Karadeliklerin de diğer yüzleri yok. Sadece tek yüz olarak fark ediliyor. Solucan deliklerinden farklı olarak, içine düşen madde eve enerjiyi fark etmemize rağmen, altı olmayan, bir huni gibi ele alabiliyoruz. (Bunun nedenini de diğer ucunun, evrenimizin zar siciminden bir parça olmasına bağlamıştım.) Yine de böyle bir solucan deliği olarak adlandırılacak yapı olabilir mi? Olabilir… Bunu daha çok dalgalar arasında tam devinim yapıp kapanmış bir dalganın iç bölgesi olarak düşünebiliriz. Ama evrenimizde kendiliğinden böyle yapıların oluşacağına pek ihtimal vermiyorum. Çünkü bu tür bir alan oluşturmak ve yapısını korumak için, zar sicim duvarlarına müthiş bir enerji harcamak gerekecek. Belki evrendeki ani güçlü değişimlerle, geçici olarak oluşuyor olabilir. Hipernova patlaması gibi. Ama bu yapay olarak oluşturulamayacağı anlamına gelmiyor. Üstelik o kadar yüksek (hipernova patlaması kadar) enerji harcamaya da gerek yok. Eğer sicim teorisindeki, kapalı sicimler kavramı gerçek ya da bilinen fizikte gerçekten bir karşılığı var ise mümkün. ( Bana göre mümkün) O zaman bir nesneyi mevcut evrenin enerji dalgası frekansına benzer düzeyde bir frekansta enerji alanı ile sarmak, cismi mevcut uzayımızdan koparacaktır. Bu bir bakıma, o cisme has ve özel bir kapalı zar sicim oluşturacaktır. Bu zar sicimin içinde, enerji dalgalanması olacağı için, madde bütünlüğünü ve yapısını koruyabilecektir. Kendisine ait bir zaman kavramı da olacaktır. Bu daha çok dokuma makinelerinde dokuma ipini taşıyan “iğ”e benzeyecektir. Ya da ıslak ve sabunlu elle sıkmaya çalıştığınız bir sabuna… Evrenin yapacağı baskı zaten onu fırlatacaktır. Önemli olan bu alanı oluşturabilmek ve hedefe varınca da bu yapıdan çıkıp, eski haline dönebilmek. Buraya kadar olan kısmı varsayımımdaki tüm varsayımsal verilerle uyuşmaktadır. Ancak bilimsel veri değildir. Bırakın ispatı, ciddi anlamda değerlendirilmeye değip değmeyeceği bile şüphelidir. Mantıksal varsayımlarımın sonucudur sadece… Bilimsel veri olarak asla kullanmayın. (Fantastik bir fikir daha) Diğer yandan böyle bir teknoloji mümkün olursa, belki evren dışına çıkmak ve başka evrenlere de gitmek mümkün olabilir. Eğer salt uzayda hareketi, itkiyi sağlayacak bir yol keşfedilirse. (Bana göre evren zarının hemen dışında hareketsiz kalır. Yani evrenden ayrılmayız. Ancak teorideki gibi iç içe evrenler var ise mümkün.)

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Yazıyı daha önce okumuş olsamda açıkçası bu kısmına hiç dikkat etmemişim. Burada kastı; ışık hızından daha hızlı olacak bir hız'ı tasvir etmek için kullanmış. Yani sorunuza cevaplama kısmında ilk bölümünde verdiğim anlama benzer, soyut bir hız olarak vermiş. O kadar hızlı ki... Düşünce kadar hızlı gibi.... Spagettileşme durumunu ise, uzun bir esneme olarak algıladım. Ve tam orta noktasını tanımlamasını da bir benzetmeden yola çıkılmış gibi. Şöyle ki, hayali bir tünel kazılsa ve bu tünel Dünya kabuğunun içinden geçse, çap ta olsa bir kirişte olsa bir uçtan, diğer uca gidişin aynı süre olacağı söylenmişti. (Kaynak ve kayıtları hatırlayamadığım kadar eski bir bilgi) Yaklşaık 45 dakika içinde. Sebebi ise dünyanın kütleçekimi kuvveti nedeniyle oluyordu. Tren bir taraftan serbest bırakıldığında ivmelenen bir çekilde hareket ediyor. Merkeze , tam ortaya yaklaştıkça dünyanın kütle çekimi azalıyor. Maksimum hızda ortadan geçiyor. (dünyanın merkezinde kütle çekimi etkisi sıfır olarak kabul ediliyor.) diğer uca yaklaşırken ivmesi azalan oluyor ve tam diğer uca ulaştığında hızı artık sıfır oluyor. Yolcuları da indiriyor. Ancak ilk ivmelenme esnasında ekstra bir güç verilmezse ,ya da merkez- orta noktayı geçtikten sonra çok az bir ivme daha verilmez ise, bu sefer tren bir yukarı, bir aşağı, sinüzoidal bir dalgalanma ile tam merkeze düşüyordu. Teorik mi yoksa, hesaplanmış bir sonuç mu bilmiyorum. Evrenimizin de eğimli olduğu ve bu nedenle 2 nokta arasındaki bir direk bağlantının da aynı kütle çekimi etkilerinden etkileneceği varsayılmış gibi geldi. Zamanın bu noktada gözlemci için çok yavaşladığı belirtilmiş. ... Yolladığınız kaynaktan çıkardığım sonuçlar bunlar. Diğer arkadaşların sonuçlarında daha verimli ve faydalı bilgiler, yaklaşımlar olacaktır. (Aşağıda solucan delikleri hakkında, spinli ve dalgalı bir evrene göre nasıl olur hakkında varsayımımı da sorunuza eklemek istiyorum. Konuyla uyumlu olduğu için eksiklerim ve yanlışlarım hakkında da bilgi alırım bu arada...)

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Evrenimizin üç boyutlu biçimin bir torus olabileceğini, evrenin kendisinin de kapalı bir zar sicimden oluşmuş olabileceğini belirtmiştim. Evrenin zar sicim olma ihtimali fikri tabi ki bana ait değil. Torus şekli ağırlıklı olarak Hint kökenli mistik quanta (ışık) parçacıkları ile ilgili evrensel tanımlarda çok çıkıyor. Ancak benim seçme nedenim, içindeki enerji dalgalanmasına izin vermesi. Ayrıca küresel formdan torus formuna geçiş esnasında, şişmenin getirdiği gerilimi de dengeliyor ve eşit dağılıma imkân tanıyor. Bir diğer neden ise torus'un sadece şişme olarak değil, sanal eksen etrafında dönme, kendi kolu üzerinde dönme gibi hareketleri de aynı anda yapabilmesi. Bu şekilde iken enerjinin eşit/homojen dağılımı süreklilik kazanabiliyor. Başka bir avantajı ise eğik olması… Ayrıca başlangıç noktası artık yok ve tüm evren aynı zamanda başlangıç noktası. Yani merkeze ait... Oysa küre şeklinde bir evrende bunlar mümkün değil. Sadece eksen etrafında dönüş ve mümkün, dalgasal yayılan enerjinin eninde sonunda bir noktada kutuplarda, kendisini sönümlemesi gerekiyor. Bu da homojenlik açısından sorun olabiliyor. Evren tanımım, her durumda bir “kapalı evren”. Bu şu anki genel geçerli olan açık ve düz evren fikriyle çatışma halinde. Ancak varsayımda, "düz durumunun" sürekli genişlemenin getirdiği, büyük mesafelerin getirdiği düzleştirici bir hareketin yönlendirmesi olarak ele aldım. Kapalılığını ise şu düşünceye dayandırdım; eğer evren bir sicim zar ise muhtemel birçok şekilde olabilir ama her durumda, bir simetrisi olması gerekir. Ayrıca büyük patlamadan sonra etrafa bir enerji dağıtımı oluyor. Bunun anlamı büyük patlama bölgesi dışında da enerji (en azından bildiğimiz anlamda) olmadığıdır. Ya da "hiçlik" olduğudur. Bu durumda ise uzay iki farklı yapıda gözüktü. Bir salt uzay, ilkel, saf ve "zamansız" genel hakim bir uzay. Bir de enerji alanıyla dolu zar sicimin kapladığı, "zamanlı uzay" ... Biz bu uzay-zaman bileşkesi içindeki bölgedeyiz. Bu bölgenin her durumda, üç boyutlu bir karşılığı olacaktır. Torus buna uygun karşılık olarak gözüktü. Bu bakış aynı zamanda sicim teorisindeki çoklu evrenler yaklaşımı ile de uyumlu çünkü her evren, salt uzay içindeki, ayrı bir uzay-zaman bölgesi oluyor. Varsayımdaki karadelik ve solucan deliğini ilgilendiren kısma gelince. Karadeliklerin, evreni oluşturan zar sicim üzerinde kütle yoğunluğu ile çökme sonucu meydana gelen alanlar olarak ele aldım. Yani hiçbir karadeliğin (3 boyutlu görünümde) evrenin içine doğru açılan bir yapısı yok. Artı (+) başka bir evrene yönelik bağlantısı da yok. (Karadelikler bence, daha çok süper esnek bir balonun içindeki kum tanelerine benziyor. Eğer yukarıda belirttiğim şekilde dönme hareketi verirseniz. Kumun balon zarına yapacağı fiziksel etkiye benzer bir yapıları var. Bir bakıma evrenimizin sivilceleri… Belki en fazla hikâyeleştirdiğim giriş kısmındaki gibi yeni evrenlerin doğuşuna kaynaklık, hammadde temini sağlıyordur. ) Bu yapılarından dolayı da evren içinde solucan deliklerine kaynaklık edebilecekleri bir yapıları olduğunu düşünmüyorum. Ancak benzerlikleri var mı? Var… Evrenin topolojisini bir torus ya da küre gibi eğimli varsayarsak, iç taraftan yani uzay-zaman bölgesinden iki nokta arasındaki düz bir doğru ya da bir kiriş, solucan deliği tanımına en uygun olandır. Solucan deliği bölgesi göreceli olarak zamansızdır. Yani burada evreni tarayan ve sürekliliği olan enerji dalgalanmaları yoktur. Bunun yerine salt uzay vardır. Salt uzay –enerjinin dolayısıyla zamanın olmadığı uzay- bölgesinde normal maddenin varlığını sürdürebilmesi, normal şartlarda imkânsızdır. Bu bölgeye giren madde, varlığını, bütünlüğünü oluşturan enerji dalgalanması olmadığı için, en temel parçalarına kadar ayrılmakta ve tekillik durumuna dönüşmektedir. Karadeliklerle ilk ortak noktası budur. İkinci olarak solucan deliklerinin çeperleri bir zar sicimden oluşmaktadır. Evrenle aynı yapıda ve başka açılardan kapalı olduğu için fark edilemeyen bir yok. Burada da iki ucu kapalı bir zar sicimi evrenimizde fark etme imkânımız kadar, bu solucan deliğini fark etme şansımız oluyor. Ki fark edemiyoruz. Karadeliklerin de diğer yüzleri yok. Sadece tek yüz olarak fark ediliyor. Solucan deliklerinden farklı olarak, içine düşen madde eve enerjiyi fark etmemize rağmen, altı olmayan, bir huni gibi ele alabiliyoruz. (Bunun nedenini de diğer ucunun, evrenimizin zar siciminden bir parça olmasına bağlamıştım.) Yine de böyle bir solucan deliği olarak adlandırılacak yapı olabilir mi? Olabilir… Bunu daha çok dalgalar arasında tam devinim yapıp kapanmış bir dalganın iç bölgesi olarak düşünebiliriz. Ama evrenimizde kendiliğinden böyle yapıların oluşacağına pek ihtimal vermiyorum. Çünkü bu tür bir alan oluşturmak ve yapısını korumak için, zar sicim duvarlarına müthiş bir enerji harcamak gerekecek. Belki evrendeki ani güçlü değişimlerle, geçici olarak oluşuyor olabilir. Hipernova patlaması gibi. Ama bu yapay olarak oluşturulamayacağı anlamına gelmiyor. Üstelik o kadar yüksek (hipernova patlaması kadar) enerji harcamaya da gerek yok. Eğer sicim teorisindeki, kapalı sicimler kavramı gerçek ya da bilinen fizikte gerçekten bir karşılığı var ise mümkün. ( Bana göre mümkün) O zaman bir nesneyi mevcut evrenin enerji dalgası frekansına benzer düzeyde bir frekansta enerji alanı ile sarmak, cismi mevcut uzayımızdan koparacaktır. Bu bir bakıma, o cisme has ve özel bir kapalı zar sicim oluşturacaktır. Bu zar sicimin içinde, enerji dalgalanması olacağı için, madde bütünlüğünü ve yapısını koruyabilecektir. Kendisine ait bir zaman kavramı da olacaktır. Bu daha çok dokuma makinelerinde dokuma ipini taşıyan “iğ”e benzeyecektir. Ya da ıslak ve sabunlu elle sıkmaya çalıştığınız bir sabuna… Evrenin yapacağı baskı zaten onu fırlatacaktır. Önemli olan bu alanı oluşturabilmek ve hedefe varınca da bu yapıdan çıkıp, eski haline dönebilmek. Buraya kadar olan kısmı varsayımımdaki tüm varsayımsal verilerle uyuşmaktadır. Ancak bilimsel veri değildir. Bırakın ispatı, ciddi anlamda değerlendirilmeye değip değmeyeceği bile şüphelidir. Mantıksal varsayımlarımın sonucudur sadece… Bilimsel veri olarak asla kullanmayın. (Fantastik bir fikir daha) Diğer yandan böyle bir teknoloji mümkün olursa, belki evren dışına çıkmak ve başka evrenlere de gitmek mümkün olabilir. Eğer salt uzayda hareketi, itkiyi sağlayacak bir yol keşfedilirse. (Bana göre evren zarının hemen dışında hareketsiz kalır. Yani evrenden ayrılmayız. Ancak teorideki gibi iç içe evrenler var ise mümkün.)

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0