0

Vide supra, Bilim total bir şeydir. Tüm gezegende tüm eğitim kurumları ayağı yere sağlam basan bir eğitim vermek için çalışırlar. Siz bu bilim anlayışını gelişigüzel bir yerinden alıp, alternatif olarak üretilmiş ve zaten teorik olduğu için ispatı olmayan bir konuyu ortaya koyarsanız böyle sıkıntılı ve anlaşılmaz durumlar ortaya çıkar. Sadece sizin için söylemiyorum. Şimdi artık insanlar kitap okuyacaklarına internette dolaşmayı tercih ediyorlar. Orada gördükleri şeyleri doğru sanıyorlar. Ondan sonra da böyle anlaşmazlık durumları ortaya çıkıyor. Bizim evrenimiz üç boyutlu bir evrendir. Farklı boyutta olduğu söylenen hiçbir şey bizim evrenimizde gerçek olamaz. "boyut" kavramını her şeye karıştırmamak gerekir. Foton bizim evrenimizin bir malzemesidir ve doğal olarak üç boyutludur. Dalga özelliği olması onun boyutunu değiştirmez. Tek boyutlu, iki boyutlu ya da çok boyutlu hiç bir şey bizim evrenimiz için gerçek değildir. Evreni açıklamak için kullanılabilirler, çok doğal ve gerekli. Ama onları gerçek dünyada kullanamayız. O zaman böyle farklı anlamlar ortaya çıkar kimse bir yere varamaz. Maddenin enerji yoğunluğu her hangi bir miktardan sonra maddeye dönüşmez. Yani böyle bir ölçü yoktur. Bizim E=MC2 ölçüsüyle ortaya koyduğumuz maddeleşme miktarı hareket olmadığı zaman hiç bir işe yaramaz. Yani, önceden maddeleşmiş ve titreşimi olan üç boyutlu bir malzeme olmazsa siz istediğiniz kadar enerji ortaya dökün hiç bir iş yapmaz. İşte bu yüzden iki boyutlu bir oluşum kütle çekimini hissetmez ama foton hisseder. Çünkü daha önceden maddeleşmiştir ve bu evrenin malıdır.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0
0

Merhaba, herkese "Yanılıyorsun, tek bir foton ya da bir ışık demeti kütleçekimi oluşturur, uzayzamanı büker. Uzayzamanı büken şeyin sadece kütle olduğunu düşünürseniz böyle yanılmanız normaldir. " kısmından devam edersek. Uzayı büken şeyin kütle olmadığını ve kütleçekimi diye bir kuvvetin olmadığını düşünüyorum. Eğer fotonların kütlesi olduğunu varsayarsak, durgun foton (ki hiç görülmemiştir) kütlesi olması gerekir. (Zaman yavaşlatma deneylerindeki fotonda, hala ışık hızında yol alıyor kendince) Eğer tek bir foton ya da ışın demeti uzayı büküyorsa, bunu kanıtlamak kolay. Lazer ışınları ile deneyler yapılabilir. Ama büken asla kütle değildir. ENERJİDİR. Kütle sadece yoğunlaşmış, enerjidir. Başka bir şey değil. Foton normal uzay-zaman dokusundaki bükülmeleri takip eder ve karanlık profile hak vererek, kütlesi olmadığı için bu dokuya batmadığından, elektromanyetik dalgalarla aynı hızda taşınabilmektedir. Peki, varsa bilmiyorum ama deney sonucu bir lazer demeti, uzayı bükmüş ise, bu fotonların momentumlarındaki enerjiden dolayı bile değildir. Bu onları taşıyan elektromanyetik dalgalanın taşıdığı - aktardığı enerjiden dolayı olmalıdır, bence... Yani buradan katıldığım bir yaklaşımadan faydalanarak, enerji ancak hareket halindeyse, uzay-zaman'ı büker de diyebilirim. Mutlak sıfırla ilgili deneyleri derinlemesine bilmiyrum. ama bu haddede soğutulan parçacıkların dalga özelliğine dönüşmelerinden de ciddi bir ders çıkarmak gerektiği kanaatindeyim, bu arada... Foton kutusundaki deneyi düşünürsek, foton taşıdığı momentum enerjisi ile bir tür alan oluşturuyor. Bu kutunun kabının foton geçirmez ve enerjisini absorbe etmez olduğunu varsayarsak, foton burada kendisine ait bir titreşim alanı oluşturuyordur. İşte bu titreşim alanının hareketi, bildiğimiz uzay-zaman tarafından bir kütle imiş (aslında kütleli algılamanın temeli de aynı mantık sadece alanlar çok küçük) gibi tespit ediliyor. Fotonun kaç boyutu oldğu konusundaki tartışmalara girmiyorum. Benim için önemli olan iki harekete sahip olması. Bir tanesi elektromanyetik dalgalara karşı "sıfır" dirençli hareketi. Ki surf yapmasına olanak sağlıyor. İkincisi bu hareket yönüne dik olarak yaptığı titreşim ki bu da momentumunundaki enerji sağlıyor. Eğer karanlık profilin belirttiği gibi, fotonun enerjisinin çoğu manyetik alanda ise, (bu konuda bilgim yok, onunkine dayanıyorum) bu hareket yönüyle dik açıdan momentum taşımasını da açıklar. Karanlık profilin sorusuna gelince, boyutu, ortak tanım olarak "titreşimin vektörü" şeklinde ele alırsak. Boyutun oluşması için , bir "hareketin" olması gerektiğinin şart olduğunu görüyoruz. Hareket yok ise, o bir olasılıktır ve biz onu kıvrık, kıvrılmış boyut olarak tanımlıyoruz. Ya da hareket alanı çok ama çok dar ise, onu çok küçük boyutlardan bir olarakta ele alabiliriz. Neyse, eğer harekete bağlıyorsak, bunun anlamı hareketin içinde gerçekleşeceği bir "mesafenin" olması gerektiğini de öngörememiz gerekir. Böylece, elimizde bir hareket yönü- vektörü ve alanı olur. Ben titreşim diyorum, başka biri başka bir kavram. Ama hepside harekete ve bu hareketin gerçekleşeceği alanlara muhtaç. Şimdi elimizde bir mesafe -hareket alanı olduğuna göre, tüm parçacıkların aynı yönlü vektörlerini toplarsak; x,y,z sonuçlarını bulabiliriz. Bu bir kütlenin uzay-zamandaki ebatlarını da gösterebilir. Ya da bir hareketin varcağı noktanın koordinatlarını da... Kullanımına göre değişir. Buradan bir boyut tanımının yapılması için, titreşen bir enerji, bir titreşim alanı ya da bir titreşim hareketi, bu titreşime ait bir yön vektörü, bu hareketin gerçekleşmesini sağlayacak bir mesafe temel ihtiyaçlardan gözüküyor. Titreşim vektörü olan ve üst üst toplayabildiklerimiz, somut, uzamsal boyutlar olarak karşımıza çıkıyor. Hareketin sadece bir titreşim alanında (Planck Mesafesinde) lduğu ve bittiği vektörlerin toplamı ise, soyut boyutularda (boyutumsu da olabilir) zaman gibi (ve bence "hız") görüyoruz. Hareketin olmadığı olası vektörlere ait boyutlarıda, kapalı olarak tanımlıyoruz.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 6 yıl önce 0