2

Sorunuz \"devrim\" içeriyor. :-) Bildiğim kadarıyla ikisi de eşdeğerli olarak ama farklı şeyler olarak kabul ediliyor. Yani modern fizikte, hızlanan nesnelere gravitonların etki ettiğine dair bir bakışa ya da bilgiye rastlamadım. Ama bence muhakkak bu konuda bir çalışma vardır. (Bu durumum anormal değil çünkü, hala çok bilinen kimi şeylerden haberdar bile olmadığım yeni konular çıkıyor ortaya zaman zaman... Daha çok işim var, çookk ) Kütleçekimi ile ivme\'nin etkisi bu kadar benzer-eşdeğerli iken ve referans almadan yapılan gözlemlerde, ikisinin ayırt edilememesi çok ilginç bir durum. Dikkatini çektiğiniz nokta için, bilimsel geçerlilikteki açıklama nedir, bilemiyorum. Ancak bana göre, ikisi arasında fark yok. Hatta bence, o kuvveti taşıyan şeylerde parçacık değil. Yani graviton denilen şeyler olmayabilir. Başka bir etkiyi, graviton olarak tanımlıyoruz. (Aslında bu bakışımda, gravitonların nasıl kütleçekim kuvvetini taşıdığını anlattığını iddia eden, canlandırmaların ve yazıların ikna edici olmamasından kaynaklanıyor. Tabi ikna olmayışım, konuyu iyi bilmemden değil, bilgi eksikliğimden dolayı ikna olamıyor oluşum.) Bilmediğimden Graviton konusuna hiç girmiyorum. Sorunuza dolaylı şekillerde daha önce kendi bakış açımdan farklı şekillerde cevapladım. En son yapay yerçekimi oluşturma ile ilgili soruda değinmiştim. Hepsini kısaca özetlersek, BENCE, kütle çekimi de zaten bir ivmeli harekettir. Fark, nesne bu sefer 3 boyutlu ortamda değil, 4 boyutlu ortamda \"evrenin genişlemesi ile\" hareket ediyor . Daha doğrusu diğer 3 uzamsal boyut sabit farz etsek bile, bu dördüncü boyut üzerinde hareket ediyor. Tabii bu hareket kavrayışımızın üstünde bir yöne, evrenin genişlemesi ile aynı yönlü, her tarafa doğru... Bu hareket sonucu, Uzayın akışkan dokusunda bir düşük basınç alanı oluşuyor. Hareket ile zıt yönlü olarak. Yaklaşan nesneler bu düşük basınç alanına doğru uzay dokusu tarafından itiliyor. Bu yüzden büyük nesnenin merkezine doğru bir rotada hareket ediyorlar. Çünkü en düşük basınç alanı orası. Bir diğer önemli nokta, kütle çekimi de, ivmeli harekette, kütleleri bir bütün olarak etkilemiyor. Biz toplam sonuçları sadece ölçüyoruz. Saptıyoruz. Her ikisi de, nesnenin temel parçacıkları yani sahip olduğu en küçük (3 boyutlu) alanlar düzeyinde etki ediyor. Biz bunların hepsinin toplam sonuçları ile ilgileniyoruz. İvmeli hareketin bu 4ncü boyut dışında, 3 uzamsal boyuttan biri üzerinde olması nedeniyle; hareket yönündeki boyut, ivme artıkça 4ncü boyuta doğru açısal olarak yaklaşıyor. Bu da nesnenin kütlesindeki artış olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıntı mekanizmalarına girmeden en kısa bu şeklide özeteleyebilirim. Tabii bunların hepsi, bu konuda akademik değeri olmayan, bir \"salt okuyucu\"nun sezgisel düşünceleri. Bence sorunuzun bilimsel cevabı, devrim yapacak düzeyde bence...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
2

Aslında yazdıklarınız sıradan bir okuyucunun anlayışının ötesinde...(?) Size, kendime sorduğum bir soruyu aktarayım: 3 boyutlu uzay-zamandaki hareket her zaman bu 3 uzamsal boyuttan biri üzerinde oluyor. Yani hareket, tek-bir boyut üzerinde gerçekleşiyor. Buradan bizim tüm hareketlerimizin aslında tek boyutlu olarak gerçekleştiği sonucunu çıkarttım. Buna göre, eğer bir nesneyi aynı anda 3 uzamsal boyut üzerinde hareket ettirebilseydik (nasıl olur düşünemiyorum bile ama matematiksel olarak mümkün farzetsek), gözlemlediğimiz nesneyi, nasıl tanımlardık? Algılardık? Bu soru, üzerinde düşününce bana faydalı oldu. Belki işinize yarar. ----------------------------------------0------------------------------------------- Kütle ile kütle çekimini farklı nedenlere bağlıyorum. Yukarıdaki yazıda olduğu gibi, kütleçekim alanı, uzay dokusundaki düşük basınç alanı. Nesne ne kadar büyürse, bu düşük basınç alanı da o kadar büyüyor. Burada önemli nokta, nesnenin hacimsel büyüklüğünün önemi olmayışı. Hacimsel büyüklüğü 3 boyut açısından değerli, Ancak 4 veya daha üstü boyut açısından bakınca, kütle (= enerji yoğunluğu) uzay-zaman dokusu için önemli oluyor. Enerji yoğunluğu ile ivmenin ilişkisi hakkında... Bu ilişkiyi şu şekilde tanımlıyorum. Eylemsiz kütleye enerji yüklemesi yapmamızın \"bildiğim\" tek yolu, onu ivmelendirmemiz. Bunu momentum olarak ölçümlüyoruz. Momentumu, kütlenin birim hacmine bölündüğünde, birim alan (hacim) başına enerji yoğunluğunun arttığını da ifade edebiliyoruz. Toplamda, bu da bize kütle artışı olarak dönüyor. Burada ilginç olan momentum artışının, sadece tek boyut üzerindeki hareketten kaynaklanması ve toplam kütleye dahil olması. Bu nedenle \"ivme ya da hız\"ında, zaman gibi bir başka soyut boyut olabileceğini bile düşünüyorum. ----0---- Varsayımım da kütle çekim kuvveti ile diğer 3 temel kuvvet aynı sebepten kaynaklanıyor. Ancak aralarında ciddi bir fark var. 3 temel kuvvet aynı yönlü işarete sahip ve benzer bir sisteme dahiller. Kütle çekim kuvveti olarak tanımladığımız \"şey\", ise ters yönlü işarete sahip. Çünkü aynı sebebin makro düzeyde yansıması. Tam anlatamasamda, örnekleme ile aktarmaya çalışırsam; parabolik bir aynadan odaklanan ışınları düşünün. Hedefimiz neredeyse foton geçirgen bir küre olsun. Kürenin içinde de merkeze doğru sıralanmış mum parçacıkları olsun. Aynadan yansıyan, kürenin merkezine odaklanmış ışının, bu sistem üzerindeki etkilerini düşünelim. En dış zar-kabuğu kolayca geçer. Ancak bir kısmı zayıf şekilde yansır. Merkeze yaklaştıkça, ışınların taşıdğı enerji yoğunlaşır. Tam merkezde o kadar yoğunlaşmıştır ki, sistemin en dışında (zar-kabuk) birim alana düşen enerjinin binlerce kat üzerinde bir enerji toplanması olur. Diğer bir deyişle, sistemin parçaları küçüldükçe, üzerlerinde biriken enerji geometrik olarak artıyor. Bu bir eşdeğerli benzetmedir. Evrenin genişlemsinden kaynaklanan ve zaman kavramına neden olan dalgalarla ilgili (EGD) paylaşımlarıma denk gelmişsinizdir. İşte bu dalgaların, temel kuvvetlere, enerji yoğunluklarına bu şekilde etki edip, biçimlendirdiğini düşünüyorum. ---0--- Bu arada uzun yazmanız, bizim için çok daha iyi... Faydalanacağımız kesin. Bazen bir konuda anlatılmak istenen ancak yazının bütününü bir kaç defa okuyunca çıkartabiliyorum. Hatta aynı yazıları bir kaç gün ara ile tekrar okumak daha faydalı oluyor. Çoğunlumuz uzun yazmayı pek sevmiyor neredeyse... (Bir Kabuto hariç, o da kelimeleri çok iyi kullandığı için herhalde)

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0