1

Bence sebep çok daha basit ve sade olmalı. Evren başlangıçta homojen idi, büyük patlama esnasında, evren kütlesini oluşturan enerji yoğunluğu (bence matematiksel açısal nedenlerle) düzenini kaybedip, dağılınca , evrendeki homojenlik kısmen bozuldu. Kısmen çünkü aslında makro açıdan bakınca evren oldukça homojen. Mikro ya yaklaştıkça düzensizlik gözüküyor. Mevcut yaklaşımda, evrenin ilk başta (büyük şişme) çok hızlı genişlediği, sonra içerdiği kütle çekiminden dolayı yavaşlayan bir hızda genişlediği, ( ilk)5 milyar civarında), daha sonra da kütleçekimini yenerek artan hızla genişlemeye devam ettiği yönünde. Kütlelerin bazı bölgelerde yoğunlaşması konusunda özel bir fikrim yok. Bana göre en fazla bu bölgelerde zamanın algılanmasını değiştirebilir ama evrenin genel genişlemesine bir katkısı -etkisi olmaz gibi geliyor. Evrenin neden genişlediği konusuna gelince, bence konu basınç-yoğunluk farkından kaynaklanıyor. Evrenin genel yoğunluğu, dışından yüksek. Bu nedenle yüksek basınçtan düşük basınç alanına doğru genişliyor. Bazıları evren sonsuz ise nasıl \"Dışı\" diye bir kavram olabileceğini sorguluyor. İki türlü olabilir bence, ya bir zar sicimle sınırlanmış bir enerji yoğun (diğer bölgeye oranla) alanın içindeyiz bu genişliyor. Ya da bir zar sicim yok, yoğunluk farkı var sadece . Yoğunluk dağılıyor. ( Helyum balonun patlaması ile içerdiği helyumun, atmosferde dağılması gibi...) Ancak ilk durum bana mantıklı geliyor. Çünkü bu durumda, evreni sarmalayan sicim zar her genişlemede bir dalgalanma üretebilir. Üstelik bu dalgalanmalar odak noktasından geri yansırken, evrenin genişlemesi yönünde baskı oluşturan kuvvete neden olabilir.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
1

:-) Öncelikle kütle konusunda; önermeme göre, kütle ancak enerji en az 3 boyutta titreşim alanı bulunca ortaya çıkıyor. (3 uzamsal boyut, birbirine dik olacak şekilde enerji için alan oluyor. ) (Belki enerji daha farklı açılarda da titreşme imkanı (aslında muhakkak) buluyor ama bunlar, enerjiye herhalde aynı düzeyde geniş bir alan değiller ki görsel olarak tanımlayamıyoruz. bu konu üzerinde tatmin edici bilgi (varsayımlar haricinde) bulamadığımdan çok üzerine gitmedim.) Kütlenin oluşmasında şekillendirici 2 boyut daha olduğunu düşünüyorum. Bunlar \"kütle oluşumunda\" değil ama \"sürekliliğinde\" etkin roldeler diye düşünüyorum. Bir tanesi meşhur \"zaman\" , diğerini ise bence \"hız\" temsil ediyor. Bu ikisi arasındaki ilişki ve kütle üzerindeki etkileri bu şekilde düşünmeme neden oluyor. Sevdiğim sinema sanatçısı Terence Hill\'in en sevdiğim filminin kahramanına gelince, bay Kiçkimsenin fikrine de şu noktada katılıyorum; enerji dediğimiz \"şey\" boyuta ya da alana ihtiyaç duymuyordu. Kütlenin oluşum için ihtiyaç duyduğu Higgs alanını, titreşme sonucu süper akışkan nitelik kazanmış olan uzay dokusunun (ki onunda aslında çok düşük yoğunluklu enerji olduğunu düşünüyorum) temsil ettiğini düşünüyorum. Yani uzay dokusunun, zaman (EGD) ile titreşmiş haline Higgs alanı, uzay-zaman diyoruz gibi... Higgs bozonu konusunda farklı düşünüyorum. Aslında böyle bir katı ve kuvvet taşıyan bir parçacık olduğunu hiç sanmıyorum. Bana daha çok bir gerilim kuvvetinin tanımlanmış şekli gibiymiş geliyor.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0