0

peki uzay nasıl bizi yere doğru iter?

Murat Aydemir 8 yıl önce 0
0

Maddeye kütlesini veren ivmedir. Einstein kütle ile ivme arasındaki ilişkiden yola çıkarak bu varsayımda bulunmuştu. Anladığım kadarı ile (yanlış, eksik olabilir) , uzayda tüm cisimler (bize göre, göreceli) hareketsiz (ivmesiz) iken bile sahip oldukları sabit bir hız var. Bu hız C'ye eşit ve zaman (boyutu) üzerinde gerçekleşiyor. Bu sayede her (3 boyutlu yoğun enerjinin) şeyin bir kütlesi oluyor. Bu hareketin ivmesinin sabitliğinden dolayı, bu kütle de sabit. Ancak cisime tekrar enerji verip, kuvvet uygulandığında yani ivmelendirildiğinde, bu sefer 3 boyut üzerinde de hareket etmeye başlıyor. Hareket yönü vektörel olarak her zaman, bu üç uzamsal boyuttan biri üzerinde oluyor . (Zaman boyutu ile etkileşime de açık oluyor. Sicim teorisinin uzamsal boyutlar konudaki yaklaşımlarına güveniyorum) . Bu kazanılan ekstra (uzamsal boyut üzerindeki) ivme de maddeye ekstra kütle sağlıyor. ................. Daha önceki paylaşımlarımızdaki iddiama dayanarak, kastedilen bu itmenin, evrenin genişlemesiyle koordineli gerçekleşen dönmeden (spininden) kaynaklandığını ve günümüzde "karanlık enerji" olarak tanımlanan, bilinmeyene dayandığını düşünüyorum. Yani evren dönüyor ve bunun sonucunda içindeki nesneler savrulurken, kütle oluşuyor. Yani tüm nesneler serbest düşüş durumunda... ..... Burada ana sorun olarak karşımıza, uzayın salt boşluk olması çıkıyor. Çünkü salt boşluk durumunda, maddenin kütle kazanmasını sağlayacak bir direnç olmuyor. Eskiden eter kavramı kulanılmış olsa da, 20nci yüzyıl başlarında eteri'in olmadığı kesinleşti. Yakın zamanlarda bu eksikliği higgs alanı ile doldurdular. Bir tür enerji alanı olan higgs alanında, etkileşime girdiği maddeye, gravitonlar vasıtasıyla kuvvet aktardığı ( direnç gösterdiği) bu şekilde kütlenin oluştuğu idda edildi. Diğer savları ve bu savında ayrıntılarını hatırlamıyorum. (Araştırmak gerekiyor, meraklıları için) ... Bana göre ise, evrenin her oranlı genişle aşamasında bir dalganın evrenin mevcut sınırlarından, tüm evrene yayıldığı yönünde. (Burada evreni, kapalı bir zar sicim olarak ele alıyorum. Bizlerde bu zar'ın dokusu içindeyiz. Zar cisim her genişlediğinde, oluşan bir dalgalanma tüm evrene yayılıyor. Bu dalgalanma için evrensel kütle çekim dalgaları diyenler olsa da, Higgs alanı eşdeğeri bir Evrensel Genişleme Dalgaları- EGD olduğunu düşünüyorum. ) İşte maddemizin, bu dalgalarla etkileşimi sonucunda kütleçekimi (siz her ne kadar yerçekimi yazmış olsanızda) nin oluştuğunu düşünüyorum. Tabii ufak bir farkla... Şu ana kadar fizikte öğrendiğimiz ve üzerinde düşündüğümüz her şeyde, tüm maddeler bir "kaynak olarak" aktif rolde... Bu da karşımıza bir sür farklı frekansta titreşen ve farklı özelliklerde çevreye etki eden maddeler ve enerji alanları ortaya çıkartıyor. Bana göre ise tüm madde ve türevleri, yoğunlaşmış bir enerji formu olarak, bu EGD dalgaları ile pasif rolde etkileşime giriyor. Yani bu EGD dalgalarından aldıkları enerjiyi, yansıtıyorlar. Bizler sadece yansıttıkları dalgaları tespit edebiliyoruz. Oysa ana kaynak dalga, planckt ölçeklerde değerlere bağlı olduğu için tespit edilmeiyor. ama yansımaları tespit ediliyor. .... Durumu bu şekilde ele aldığımızda, her madde yansıttığı eko dalgaların kaynağı oluyor. Ve bu dalgalarda tüm dalgalar ile aynı kurallara tabii... Bir cisim ivmelendiği zaman, yansıttığı bu dalgalar, ses dalgalarının uçaklara yaptığı gibi bir doppler etkisine sahip oluyor. Ancak burada dalgalarımızın hızı C olduğu için, karşılatığımız durumda C hızı karşımıza bir sınır olarak çıkıyor. Çünkü cismi ivmelendirmek için enerji verdikçe, mevcut kütlemizin enerji yoğunluğuda (taşıdığı enerji) artıyor. Bu da daha yoğun bir engel, duvar olarak karşımıza çıkıyor. ................

Burtay Mutlu 8 yıl önce 0
0

Yorumlarınız için çok teşekkürler

Murat Aydemir 8 yıl önce 0